on dört

44 10 6
                                    


Multimedia: Can

**

Üçümüzde kapının önünde, etrafı izliyorduk. Gerçekten iğrenç bir ortamdı. Şu grip halimle, evden kaçarak buraya gelmeme değmemişti. Bir tane çocuk bize doğru gelirken, bakışlarımı ona çevirdim. Abimin yanına geldi.

"Bizimkiler, şu tarafta" dedi ve eliyle köşede duran basketbol oyuncularını gösterdi. Demek ki bu da, takımdandı. Abim kafasını olumlu anlamda salladı.

"Sen git, ben geliyorum." dedi şarkıdan dolayı, sesinin duyulması için bağırarak. Çocuk yanımızdan uzaklaşırken, abim bize döndü. 

"Kızlar bizim takım orada, ben yanlarına gidiyorum. Alkollü bir şey içeni gebertirim. Erkeklere de bulaşmayın, takılın kendi kendinize. Biri içecek verirse de sakın içmeyin!" dedi, işaret parmağını gözümüzün önünde sallayarak. Gülme isteğimi bastırdım ve kafamı hızlıca aşağı ve yukarı salladım. Mira da aynı şekilde kafasını salladı. Abim yanaklarımıza küçük bir öpücük kondurup, arkadaşlarının yanına gitti.

"Çok iğrenç değil mi? Kızdan tek bir hücre bile kalmadı!" dedim, elimle bir tane kızın boynunu emen erkeği göstererek. Yüzümü buruşturdum.

"İğrençler, midem bulanıyor!" dedi Mira da bana destek olurcasına. Kafamı Mira'ya çevirdim.

"Hadi sessiz sakin bir yere geçelim! Yoksa burada ölebilirim!" dedim. Mira da kafasını olumlu anlamda sallayınca, yürümeye başladık. Karşıma sırıtarak gelen bir adet Can görmek, iyi olmamıştı. Can yanımıza yaklaştı ve yanağımı sıktı.

"Naber, güzelim?" dedi. Hafif tebessüm etmeye çalıştım. Ama bu tebessümü ben bile hissedememiştim.

"İyi!" dedim bağırarak. Müzik çok sesli olduğu için, herkes bağırarak konuşuyordu. Can bana hala sırıtarak bakıyordu.

Can çok değişik biriydi. Okulun; burnu havada, popüler, yakışıklı, havalı erkeğiydi. Klişe olabilir ama, bizim okulumuzda da, kendini erkeklere yedirtmeye çalışan kızlar çok fazlaydı. Popüler erkeklerle birlikte olunca, popüler olduklarını düşünüyorlardı. Öyle de oluyorlardı zaten. Ama benim gözümde çok acizlerdi. Çünkü erkeklerin sevgili olma süresi sadece, 1 gündü. Okulda takılıyorlardı, okul çıkışı yemek, sonra bar veya parti ardında ev. 

Ama Can böyle değildi. Neden bilmiyorum ama, böyle değildi. Kızlar, ona kendini yedirtme peşindeydi. Ama o hiç birine pas vermiyordu. Böyle birinden, böyle hareketler gerçekten garipti. 

"Sessiz bir yere gidelim mi?" diyen Mira'ya kafamla onay verdim. Can da bizimle geliyordu. Gelmesinde bir sakınca yoktu. Çünkü arkadaş sayısı; sıfırdı. Böyle bir çocuktan, arkadaşı olmaması da beklenmeyen bir hareketti. 

Can bizim önümüzde gidiyor, bizde onu takip ediyorduk. Partinin olduğu büyük salondan çıkmış, ufak bir salona gelmiştik. Can, üçlü koltuğa yayılırken, bende ikili koltuğa oturdum. Mira da yanıma oturdu. 'Kıkı do you love me' çalarken, telefonumun çaldığını anlamıştım. Can bana gülüyordu. Mira ise bizden uzaklaşmış, telefonuyla ilgileniyordu.

"Ne gülüyorsun ya!? Seviyorum bu şarkıyı!" diye cırladım. Burada şarkı sesi azalmıştı ama yine de ses geliyordu. Telefonumu çantamdan çıkardım.

Ada arıyor... yazısını görünce telefonu açtım ve kulağıma dayadım. 

"Efendim?"

"Alo, nerdesiniz Vina? Ben geldim, kapının önündeyim!" diye bağırıyordu. Arkadan gelen şarkı sesini duyabiliyordum. 

"Tamam, sen kapının önünde bekle ben geliyorum!" dedim ve ayaklandım. Can da yayıldığı yerde doğruldu.

"Nereye?" dedi ve gözünü, 'hayırdır' dercesine kırptı. 

"Ada gelmiş, onu getiricem." dedim. 

"Bende gelim mi?" dedi. 

"Bebek değilim Can! Geliyorum iki dakikaya!" dedim ve yürümeye başladım. Küçük salondan çıkıp, büyük salona geldiğimde yüzümü buruşturdum. Kapıya doğru ilerlemeye başladım. Bir bedene çarpmam ile olduğum yerde durdum.

"Yavaş be yavaş! Azıcık insan ol. İnsan ön-" Ne?

YİNE Mİ BU ÇOCUK?

"Yine mi sen be?!" diye cırladım sesimi daha da yükselterek...


Komşu** Texting (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin