31. Bölüm

60.5K 3.5K 282
                                    

Uyuyamadım.

Bütün gece boyunca sadece tavanı seyrettim ve iç çekerek düşündüm.

Çünkü bilmemen gereken bir şeyi öğrenmiştim.

Birini sevmişti ve ya sevmeye devam ediyordu.

Bunu kesinlikle öğrenmem lazımdı.

Kimi sevmişti ? Hala seviyor muydu?  Ne zaman sevmişti? Yoksa sadece çocukluk aşkı gibi bir şey miydi?

"Görüşürüz tatlım, çıkışta kendin gelmen gerekecek. "

"Görüşürüz."

Annem arabayı okul kapısının önünde durduğunda çantamdan gözlüğümü çıkarıp taktım ve kapıyı açarak arabadan indim.

Arkama bakmadan yürümeye başladığımda okulun bahçesine göz gezdirdim.

Kimse yok gibiydi.

Bir dakika. Yoksa o?

Aman Allahım senin burda ne işin var Kayra!

Çardakta yatıyordu en azından beni görmesi çok az bi ihtimaldi.

Çardağın uzak kısımdan hızlıca yürüyordum ki. Tam da o anda talihsiz şansım beni çok kötü vurdu ve ayaklarımın dolanmasıyla beraber yere düşüverdim.

Tabii bu sahneye birde koca bir çığlık eklemeden olmaz.

"Heyy ordaki! "

Duymaz olaydın niye duydun be çocuk.

Yerden kalkmadan önce şöyle bir oturdum ve dizime baktım. Az buçuk çizilmişti ve kan toplamıştı.

Yere düşen gözlüğümü alıp tekrar alırken Kayra'nın kalkıp buraya doğru geldiğini gördüm.

Kahretsin.

Yerimden kalkmaya çalışıp omuzumdan düşen çantayı sabitleştirdim ve yürümeye çalıştım.

Ama yürüken ayağım aksıyordu ve hızlı yürüyeceğim derken az daha ikinci kez düşüyordum.

Düşmememi sağlayan şey ise şuan kolumu tutuyor oluşuydu.

"Yürüyemiyorsun işte acelen ne? "

Neyse ki gözümde gözlük vardı bu sayede ona olan bakışlarımı görmüyordu.

"İyi misin? " diye sordu ardından kolumu bırakarak bana doğru baktı.

"Sen gamzeli değil misin ya? "

"İyiyim sorun yok gidebilirsin. " demekle yitindim ve adım atmaya çalıştım.

Yere düşme tehlikesi yaşadığım için tekrar kolumdan tutmuştu.

Hem dizimin acıması hemde onun kolumu tutması ayrı bir atraksiyondu.

Ve buna dayanamyordum.

"Hiç öyle gözükmüyor. Burda bekle çantamı alıp geliyorum sonra revire gidiyoruz."

Çardağa doğru çantasını almak için ilerlediği sırada kafamı sallayarak iç geçirdim.

"Bir şey yapmam lazım. " diye fısıldadım kendi kendime o sırada aklıma bir şey getirmeye çalışıyordum.

Ve bahçeden içeriye giren Elif'i gördüm.

İşte bu.

"Baksana! Arkadaşım geldi senin götürmene gerek yok!? " diye bağırırken yanımdan geçen Elif'i kolundan tuttum.

O da en az benim kadar şaşkındı.  İlk önce bana sonra kanayan dizime baktı.

"Ne olur iki dakika kurtar beni sonra ne yaparsan yap. "

"Ne? " dedi kaşlarını çatarak.

"Çardakdaki çocuğa bak. Tanıdın mı?"

Elif kafasını çevirerek Kayra'ya baktığında ilk önce gözleri faltaşı gibi açıldı sonra bana döndü ve kaşlarını kaldırarak bakmaya başladı.

"Hadii ne olur ona gelmemesini söyle." dedim fısıldayarak çünkü ne olduğunu anlamamıştı ve buraya gelmek için hazırlanıyordu.

"Onunla ben ilgilenirim!?" diye bağırdıktan sonra eliyle "tamam" işareti yapan Kayra, çardağa tekrar geri oturdu.

Oh. Rahatladım.

Elif bana tekrar baktıktan sonra kolunu omuzumdan geçirip beni yürütmeye başladı.

"Bu ne hal? "

"Düştüm. "

"Kamyon çarpmış gibisin. " dedi.

Güldüm. Elif'in böyle abartılarını duymayalı uzun zaman olmuştu.

"Revire gidelim. " dedi

Omuz omuza yürümemizin ardından aşağı kata inip revirin önüne kadar gelmiştik.

Sorun şuki bu saatte revir açık değildi.

"Ne yapacağız? " diye sordu omuzunu çekip etrafına bakarken.

"Gidebilirsin. Teşekkürler. " dedim düz bir ses tonuyla. Ardından gözlüğümü çıkarıp çantama koydum.

"Dizin kanıyor Laçin? "

"Haklısın kanamadan ölebilirim."

Ve bir kaç dakika sessizlik oldu.

Elif böyleydi özelliklede hastalık konusunda. Alerjim olduğunda da öyle davranıyordu. Her zaman çok temkinliydi.

"O artık seni biliyor mu? " diye sordu. "Yani sevdiğini? "

Bahsettiği Kayra'idi.

"Hayır bilmiyor." dedim.

Onunla yazıştığımı bilmiyordu.

"Sen neden erken geldin? " diye bir soru yönelttim. Bu sorunun cevabını merak ediyordum çünkü derslere bile geç kalan Elif'den bahsediyorduk.

"Öyle gerekti."

Verilebilecek en güzel cevap buydu gerçekten.

"Merdivenlere oturmaya ne dersin ?" diye bir soru yönelttiğinde kafamı olumlu anlamda salladım.

Ve beraber merdivenlere oturup. Boş boş etrafa bakmaya başladık. Karşımızda resim klübünün hazırladığı bir pano vardı. Çizdikleri resimler panoya konmuştu.

"Hala çiziyor musun? " diye bir soru sordu. Cevap vermem uzun sürmemişti.

"Hayır."

Ve hemen peşine başka bir cevap.

"Anladım."

Uzun bir süre daha sessiz kaldık. Ne soru soracağımı veya ne yapacağımı bilmiyordum. Sadece oturuyorduk.

Belkide tekrar arkadaş olabilirdik.

"Sence de tekrar-" diye söze başlamışken arkamızdan gelen ayak sesleriyle ikimizde kafamızı arkaya doğru çevirdik.

Gelen kişi revirdeki doktordu.

"Bir sorun mu var kızlar? "

"Dizi kanıyor. Düşmüş. " diye araya atladı Elif.

O sırada elimi ince hırkamın cebine attım ve var olmasını umut ettiğim şekeri içerde yokladım.

Evet bir tane vardı.

"İçeri gelsin bir bakayım."

"Tamam geliyorum." diyerek yavaşça ayağa kalktığım sırada Elif'de ayağa kalktı.

"Al. " diyerek elimi uzatırken yüzüne bakmıştım. Yüz ifadesini merak ediyordum.

İlk başta elimdeki şekere kısa bir süre baktı daha sonra sol tarafına doğru gülümsedi.

Vee.
Şekeri aldı.

*

Gölgedeki Çiçek | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin