35. Bölüm

59.8K 3.4K 709
                                    

"Senin burada ne işin var ya?" dedim şaşkın bir haldeyken. Oda en az benim kadar şaşkındı.

"Sen o kızsın. Hani şu geçen akşam... Köpek falan ? "

"Plaket olarak elimdeki salçayı kavaonozunı taktim etmek isterdim ama acelem var malesef. "

"Aman ne komik. Burada üstün reflekslerime teşekkür edeceğine bir de laf işitiyoruz. "

Hiç bir şey söylemeden elinki tek bir şişeyi aldım.

"Bari biraz daha yardım et. "

Arkamdan gelmesini ümit ederek kasaya doğru ilerdim. Neyseki geliyordu. Salça kavonozunu geçiş yerine koydum. Ardından arkama dönüp hiç bir şey olmamış gibi çocuğun elinden şişeyi alıp kasiyerin geçirmesi için uzattım.

"Teşekkür." dedim kısık bir sesle ama duyduğumdan emin değildim.

"Önemli değil." dedi.

Oda aynı şekilde kısık bir sesle söylemişti. Sesindeki alayın tonunu 45 metre öteden bile alabilirdim.

Ve tam o sırada kasiyer araya girdi.

"15 lira 75 kuruş."

Parayı kasiyere uzatırken arkama dönüp Mete'ye baktım çoktan kaybolmuştu bile.

"Poşet ister misiniz? "

"Evet lütfen."

"25 kuruş daha alıyorum. "

"Peki."

Poşete aldığım şeyleri doldurduktan hemen sonra hızlı bir şekilde beklemeden marketten çıktım.

Güneş hala tam olarak batmamıştı.

Elimdeki git gide ağırlaşan poşeti yere bıraktım ve hırkamın cebindeki güneş gözüğü çıkartarak gözüme oturttum.

Artık bir vampir edasıyla yola koyulabilirdim.

Elimi poşeti tutmak için aşağıya doğru indirdiğim sırada elime boşa sallandı ve neye uğradığıma şaşırmış bir halde kaldım. Çünkü poşet yerinde yoktu.

"Sanırım bunu arıyorsun. "

Ses arkamdan geliyordu. Kim olduğumu tahmin etmeme bile gerek yoktu şüphesi bu kişi Mete'ydi.

"Evet arıyorum."

"Ağır gözüküyor marketten nasıl çıktığını gördüm."

"Yardıma gerek yok kendim taşıyabilirim. " diyerek elindeki poşeti almak için yeltendiğim sırada kendini geri çekti ve almamı engelledi.

"Bırakta adamlık görevimizi yerine getirelim. Hem aynı mahallede oturuyoruz. "

"İstemiyorum ver şu poşeti." dediğim sırada beni dinlemeden yürümeye başladı. Sandığımdan daha hızlı yürüyordu. Hem benim poşetim hemde onun poşeti daha da ağır olmuş olmalıydı.

"Hayırdır mahallenin ünlüsü falan msın? "

Anlamsız bir şekilde ona baktım çünkü ne dediği pek anlamamıştım.

"Gözlük falan şekil yapmışız."

"He aynen öyle." diyerek geçiştirdim, açıklayacak halim yoktu.

"O zaman bir az benim takmamda bir sakınca yoktur herhalde. " dediği sırada boşta kalan eliyle aniden gözlüğü yüzümden çıkarıp kendine taktı.

Anlam veremediğin bu kadar hızlı bir şekilde nasıl bunu yapmayı başarıyordu.

" Hey! Onu bana ver?! " diyerek aynı hareketi ben yapmaya çalıştığımda aniden etrafında döndü ve almamı engelledi.

Çıldıracaktım.

"Reflekslerimin iyi olduğunu söylemiş miydim? "

"Sağol öğrenmiş olduk." diyerek iç geçirdiğimde yüzüme tip tip bakamya başladı.

"Ağlamayacaksın değil mi? Gözlerin çoktan sulanmaya başladıda."

Evet hafiften yanmaya başlamıştı ama fazla bir zarar vermiyordu çünkü zaten güneş neredeyse batmıştı.

"Yok daha neler." dedim gülerek o sırada gözümden yaş akacak gibi oldu ama hemen sildim.

"Aynı anda hem gülen hem ağlan bir kız görmemiştim. "

"Komiksin." dediğim sırada gözlüğü çıkarıp tekrar bana uzattı.

"İşte al. Zaten şeklini sevmedim."

"İsabet olmuş."

Bir kaç metre daha konuşmadan yürümeye devam ettik. Süregelen bu sessizlik beni öldürüyodu. Daha fazla dayanamayarak durdum.

"Hadi poşeti ver benim gitmem lazım çok yavaş yürüyorsun. "

"Aslında tekniki açıdan bakarsak senden daha hızlı yürüyorum ama neyse al bakalım."

Poşeti onun elinden aldıktan sonra önden yürümeye başladım. Bu çocuk gereğinden fazla rahat davranıyordu.

"Görüşürüz!"

Nasıl bu kadar sevinçli bir şekilde davranabiliyordu üstelik ona kötü bile davranmıştım.

Hem bu çocuğun yas tutması falan gerekmez miydi?  Sonuçta vefat eden bir akrabası vardı.

"Mümkünse görüşmeyelim. " diyerek son tavrımıda koyduktan sonra adımlarımı iyice hızlanıdırıp eve doğru yola koyuldum. Zaten neredeyse gelmiştik.

Dönemeçten döndükten sonra uzun bir nefes aldım. Nihayet kapsama alanımdan çıkmıştı ve onadan kurtulmuştum.

Tam o sırada duyduğum ayak sesleri beni tekrar işgillendirdi ve arkaya bakma gereği duydum.

Beni mi takip ediyordu?

"Beni mi takip ediyorsun!? " diyerek ona doğru bağırdım.

"Sen işine bak sadece bir adres arıyorum. "

Kafasını elinde tuttuğu kağıda gömmüş arada kaldırıp etraftaki cadde tabelalarına bakıyordu.

"İyi. "

Onu umursamayarak binaya kadar geldim ve içeri girdikten sonra merdivenleri çıkmaya başladım. Kapının önüne kadar geldikten sonra zili bastım ve açmalrını bekledim. Sanırım çoktan gelmişlerdi çünkü iki çift ayakkabı kapının önünde duruyordu.

Derken annem kapıyı açtı ve hızlı bir şekilde elimdekileri aldı ardından gözlerimdeki kızarıklığı farketmiş olacaktıki garip bir şekilde yüzüme bakmaya başladı. Daha sonra etrafına bakındı.

Sanırım benim göremediğim başka birini daha görüyordu.

"Mete nerede? "

Tam Mete ne alaka diyecektimki işte tam o sırada her şey kendiliğinden kendi kafamda tamamlandı. Tamamlayan son parça ise şuan merdivenden buraya doğru çıkan kişiydi.

"Burdayım Şüheda Teyzeciğim. "

Böyle işin içine.

Gölgedeki Çiçek | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin