60. Bölüm (Son bir gün)

55.2K 3.1K 391
                                    

Okulun son günleri çekilmez oluyordu. Özellikle son sınıfsanız bu durum daha da kötüydü. Kimisi ayrılacağı için salya sümük ağlarken, kimisi ayrılacağı için seviniyordu.

Ben hangi tarafta olduğumu bilmiyordum. Tek düşündüğüm okulda babam ile olan muhteşem anılarımızdı.

Kayra içinde ayrı üzülüyordum.

Ama artık yavaş yavaş ümidimi kesmeye başlamıştım. Gezi gününden beri aralıklarla mesaj atıyor, bana geri cevap vermesi için dört gözle bekliyordum.

Sanırım yoğun bir hayatı vardı. Son zamanlarda taşınacaklarını söylemişti. Belkide bu yüzden yoğundurlar diye düşünüyordum ama sonra bundan da vazgeçiyordum.

Kafam allak bullaktı.

Zaten bu gün okula bile gelmemişti. Gerçi gelsede varlığını hissetmiyordum.

Bu yüzden tek düşündüğüm mezuniyet günü ne olacağıydı. Beni bulmasını bekliyor değildim hatta bulacağından ümidimi bile kesmiştim.

Belkide böyle bir şey yapacağını bile unutmuştu.

Kafamda deli gibi bu düşünceler dönüp duruyorken eve çoktan geldiğimi fark ettim.

Çantamdan anahtarı çıkardım ve kapıyı açıp içeri girdim.  Annemin telefonla konuşan sesi daha dış kapıya kadar geliyordu.

"Evet okulu bitirdikten sonra gitmesini istiyorum seansları akşam üstü bir saate almamız mümkün mü acaba? "

Annem benim geldiğimi görünce gülümsedi ve kenarda duran ütülenmiş beyaz elbiseyi gösterdi.

"Kiminle konuşuyorsun? " dedim.

"Tamam, tamam çok teşekkürler. " diyerek telefonu kapattıktan sonra elbiseyi alarak yanıma kadar geldi.

"Bu konuyu daha sonra konuşuruz. Elbiseni yıkayıp ütüledim, ayakkabıları hazırladım. Makyaj istiyorsan çok abartmamak şartıyla benimkilerini kullanabilirsin. "

"Süpersin. "

Annemin boynuna atlayarak yanağına bir öpücük kondurdum. Ardından elinde tuttuğu elbiseyi alarak şöyle bi süzdüm.

Her baktığımda bu elbiseye daha da aşık oluyordum.

"Ah. Nasıl da unuttum. Karşı dairemizde oturacak yeni ev sahipleri bizden çekiç istemişlerdi. Sanırım son kontrolleri yapmak için geldiler bir kaç güne taşınırlar. "

Annem yanımdan çekiç almak için ayrılırken bende elbise ile birlikte odama çıktım.

Şu bir türlü taşınamayan yeni komşular canımı sıkmaya başlamışlardı. Yaklaşık bir aydır ev işleriyle uğraşıyorlardı.

Elimdeki elbiseyi dolabın kenarına askınsından astım. Hemen ardından çantamı çıkararak bir kenara koydum. Üstümdeki hırkayı da yatağa fırlattım.

Artık tamamen özgür hissediyordum.

Kollarımdaki kızarıklar tamamiyle geçmişti sadece hafif kızarıklar vardı. Onlarda pek göze batmıyordu. Bu demek oluyorduki yarın elbiseyi rahat rahat giyebilecektim.

Tam kendimi yatağa atıyordumki annem içeri giriverdi. Her zamanki gibi önemli telefon görüşmelerinden birini gerçekleştiriyordu. Diğer elinde orta boy bir çekiç vardı.

"Evet Suat Bey evrakları masanın üzerine koydum."

Cekici elime sokuşturdu.  O sırada telefonu kulağından çekip bana doğru fısıldadı.

"Öğleden beri çekiç bekliyorlar gidip hemen verir misin? Şuan çok meşgulüm. "

"Tamam, tamam. " dedim.

"Eğer maili bu akşam gönderebilirseniz çok iyi olur evet. "

Annemle birlikte odadan çıktık. Kendisi evin için turlarken konuşmaya devam ediyordu.  Ben ise çoktan kapının önüne gelmiş elimdeki çekiçle beraber terliklerimi ayağıma geçiriyordum.

Daha sonra kapıyı aralık bırakıp karşı dairenin zilini çaldım. İçeriden çok fazla ses geliyordu. Bir şeyleri devirip döktükleri apaçık belliydi.

Az sonra kapı ani bir hızla açıldı.

"Efend-"

Yarıda kalan bu kelimenin sahibi Kayra'idi. Gözbebekleri anlık olarak büyümüş ve kaşları çatılmıştı.

Aynı tepkileri bende vermiştim. Hatta bir ara Kayra'sızlıktan hayal gördüğümü zannedip kendimi çimdikledim.

"Ne? " dedim

Bu kadarını beklemiyordum. Gerçekten bu kadarı beklemiyordum.

"Aa. Çek- Çekiç istemişsiniz bizden yani annemden onu getirdim de. " dedim zar zor konuşarak.

Kısa bir süre hiç bir şey demeden bana baktı. Bir şey bekliyor gibiydi.

"Mezuniyete gelecek misin? " diye bir soru sordu aniden.

Aniden böyle bir soru sorması mantıklı mıydı?  Yani en azından onca gün görüşmemiştik. Sorduğu ilk soru bu muydu?

"Ya sen? " dedim.

"Evet. Sözüm var." dedi kafasını sallayarak.

"Ben de gitmek zorundayım. " diye ekledim.

"İstemiyorsan gitmek zorunda değilsin." dedi.

Açıkcası şaşırmıştım.

"Sanırım benim de birine sözüm var." diyerek gülümsedim.

Hemen ardından elimde ki çekici ona uzattım. "İşte al çekiç"

"Burda mı oturuyorsunuz? " dedi çekici alırken.

Kafamı evet dercesine saladım ardında elimle evimizin kapısını gösterdim.

"Anladım. " dedi.

"Ne zaman taşınıyorsunuz? "

"Bir kaç güne taşınacaklar. " dedi.

Bu cümlesi beni telaşlandırmaya yetmişti. Ne yani herkes taşınacak kendisi gelmeyecek miydi?

"Sen? " dedim

"Ben bilmiyorum. "

O sırada içeriden bir ses geldi. Kayra'yı çağırıyorlardı. Yani ayrılık vakti gelmişti. Son bir kez ona baktım. Özellikle gözlerine.

"Görüşürüz. " diyerek kapıyı kapattı.

Bende kafa sallayarak gülümsedim.

İki elimi yanaklarıma götürdüğümde sıcaktan yandığımı hissediyordum. Ayrıca nefes alış verişlerimde bir hayli yükselmişti.

Koşarak evin kapısından içeri girdim ve odama doğru koşturdum. Odama girdiğimde yaptığım tek şey yatağa sırtüstü yatıp tavanı seyretmek olmuştu.

Resmen buraya taşınıyorlardı. Koskoca şehirde gelip bizim apartmanı bulmuşlardı.

Bir yanım seviniyordu çünkü yarın beni bulamasa bile onu ister istemez yine görecektim.

Ama bir yanımda üzülüyordu çünkü eğer beni bulursa bütün yazımı ona utanç dolu bakarak geçirecektim.

Gölgedeki Çiçek | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin