56. Bölüm

57.8K 3K 379
                                    

Ertesi gün olmuş kahvaltı için üniversitenin yemekhanesine inmiştik. Yemekhane uzun şeritler halinde 4'e bölünmüş, her şeritin başında sırasıyla İstanbul, Eskişehir, İzmir ve Balıkesir yazılmıştı. Anlaşılan yanlız değildik.

Kahvaltı süreci boyunca Elif'e dün olan bitenleri anlattım. Arada bütün yerleri gözlüyor Kayra gelmiş mi diye kontrol ediyordum.

Ama kahvaltı bitene kadar hiç görmedim.

"Kızım ben sana bir şey diyim bence bu Kayra var ya. " dedi Elif.

"Evet. "

"Bence seni buldu ama çaktırmıyor demedi deme. "

"Ama öylse olsa söylerdi. " dedim.

Elif elinde ki çay bardağından bir yudum aldıktan sonra kafasını bana doğru eydi ve fısıldayarak konuşmaya başladı.

"Saçmala neden söylesin siz anlaşmadınız mı yıl sonu balosunda kim olduğunu söyleyecek diye. "

"O doğru ama ne bileyim mantıksız geliyor. Dün gece sanki bir gariplik vardı."

Daha sonra bende fısıldayrak devam ettim.

"Ağlıyacak gibi oldu yaa. Gözleri sulu gibiydi. "

"Diyosun. Ee canım ne olacak sana olan merakındandır, aşkındandır. " dedi gülerek.

"Hiç zannetmiyorum. " dedim kafamı çevirerek.

Kahvaltı bittikten sonra hepimiz konferans salonuna toplandık. Yaka kartlarının arkasında üç günlük programın küçük bir çizelgesi vardı.

Konferans salonundaki tanışma faslından sonra Eskişehir'i tanıtma amacıyla bütün gün boyunca gezi düzenlenencekti.

Tabii tepemde güneş oldupu sürece benim çıkmam imkansızdı. Bu yüzden durmumu izah etmek için bizim sınıfın görevli kişisinin yanına doğru gittim.

"Şeyy merhaba. " diyerek yaklaştım görevli kızın yanına. Yaka kartında Dilara
yazıyordu. Gözlerinin renkli olduğu biliyordum ama yakından bakınca gözlerindeki yeşillik daha büyüleyici gözüküyordu.
Sohbet ettiği diğer görevli arkadaşlarından kafasını çevirerek ilk önce bana sonra yaka kartıma baktı.

"Efendim Laçin. " dedi.

"Kartlarda öğleden sonra genel bir Eskişehir Gezisi olacağı yazıyor. "

"Evet tatlım." diyerek beni onayladı.

"Benim alerjim varda. Çıkabileceğimi zannetmiyorum. " dedim üzgün bir şekilde bakarak.

Alerji kelimesini duyar duymaz bana dikkat kesildi.

"Dışarı çıkamayacak kadar ne alerjisiymiş bu bakalım. " dedi.

Sanırım bahane ürettiğimi falan zannediyordu.

"Güneş."dedim.

O kadar ilgisini çekmiştiki bir anda göz bebekleri büyüdü.

"Anladım. Geziye gelmeyecek bir kaç kişi daha var. İstersen onlarla birlikte taklabilirsin üniversiteyi gezecekler. "

"Tamam bana uyar. " diyerek başımı olumlu anlamda salldım. Tam gidecektim ki tekrardan bana seslendi.

"Ve birde şu alerjin için... Sana yararı dokunacak birini biliyorum. "

İlgimi çekmişti doğrusu.

"Güzel Sanatlar bölümünden Meryem. Eğer anlaşmayı başarırsan gerçekten iyi bir insan olduğunu göreceksin. "

*

Bizimkiler geziye çoktan gitmişti Elif'i bana hediye alması için zorlamıştım. Geziye gidemiyorsam belirli bir çıkarı olmak zorundaydı.

Ama beni daha çok meraklandıran bir şey vardı.

Bu şey ise Kayra'nın hala ortada olmayışıydı.

Elif'i arayıp Kayra'nın orda olup olmadığını sordum. O da aynı şekilde görmediğini söylemişti.

Şuanlık bunu bir kenara bırakıp üniversite içinde gezmeye başladım. Diğerleri benden önce gezmeye başlamıştı. Bu yüzden onlara yetişememiştim.

İlk önce kütüphaneye gittim. Yolu bulmak epey zamanımı almıştı ama yürüdüğüme de deymişti. Çünkü harika bir yapısı vardı. Yüksek raflar, geniş oturma alanları ve dev ansiklopediler.

Tamamıyla hayallerimdeki kütüphaneydi.

Yaklaşık bir saat kütüphanede vakit geçirdim. Herkes kendi aleminde ya kitap okuyor yada bir şeyler araştırıyordu.

Kütüphaneden çıktın sonra gezmek için en makul yerin güzel sanatlar bölümü olduğuna karar verdim.

Ve etraftaki diğer kişilere sora sora sonunda Güzel Sanatlar bölümünü buldum.

Girer girmez büyük bir heycan sarmıştı bedenimi. Nedense koridorlarda yürürken ayaklarım titriyor gibi hissediyordum.

Her odanın yanından geçerken içeri bakmayı ihmal etmiyor her bir sınıfa hayranlıkla bakıyordum. Daha sonra Güzel Sanatlar Bölümünden Meryem'i aradığımı ve kendisini nerde bulabileceğimi sorup çıkıyordum.

En sonunda rastgale bir sınıfa girdim. Resim bölümünün bir sınıfıydı. İçeride bir kaç kişi vardı ve kendi tuvallerini boyuyorlardı.

Başka bir tuvalini boyuyan adam ise dikkatimi çekti yanlış açıyla farklı bir ton kullanmıştı. Bu ise tuval bittikten sonra resimi daha boğuk gösterecekti.

"Hey hey yanlış boyuyorsun. Daha açık bir ton kullanman lazım yoksa arkapl-"

Demeye kalmadan sınıfta olan kişilerin bana baktığını fark ettim. Hepsi birden bana canavar görmüş gibi bakıyordu. Bakışları arasında baya koybulmuş gibiydim.

"Yani şey işinize karışmak gibi olmasın ama o rengin o tonunu kullanırsanız arka plan boğuk duracaktır. "

"Kimsin sen? " dedi içlerinden bi erkek.

"Aaa şey İstanbul'dan gelen gezi grubuylayım. "

"Yani? " dedi kaşlarını kaldırarak. "Ressam falan mısın? Picasso'nun torunu falan? "

"Hayır ama bun-" dedim elimle tuvali göstererek. Adam hala yanlış boyamaya devam ediyordu.

"O zaman işimize karışmaya hakkın yok. " dedi sert bir şekilde. Hiç bir şey demeden adamın yüzüne bakıyordum.

"Güzel Sanatlar Bölümünden Meryem. Beni sınıf sınıf arayıp ismimi halka duyuran arkadaşı arıyorum kendisi burdamı acaba ?"

Şimdi bütün sınıfın dikkati kapının önünde sinirli bakışları ile dikilen kıza çevirmişti.

Karşımda turuncuya benzer kısa saçları ile kulağında dört küpeyi barındıran bir kız vardı. Kolunu çevreleyen güzel bir dövmesi bütün dikkati oraya çekmesini sağlıyordu. Giyim ve kuşamıyla beni kendisine hayran bırakmıştı.

Ayrıca üstündeki hırka ve hırkaya asılı duran güneş gözlüğü nedense bana bir şeyler çağrıştırıyordu.

"Benim. " dedim az daha olsa korkarak.

Uzun bir süre benimle konuşmak yerine süzmekle yetindi.

"Hırkanı beğenmedim. "

Gölgedeki Çiçek | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin