34. Bölüm

60.7K 3.3K 1.2K
                                    

K: Bi git kızım işine.

K: Neyden ne anlıyorsun.

K: Eve atacağım en son kız bile olamazsın.

Ayçiçeği: Üzdü.

Ayçiçeği: Neyseki eve atılacak bir kız değilim.

Ayçiçeği: Bu kadar yeter bir az da gidip gerçek hayatımda yaşamlıyım.

K: Geç bile kaldın.

Ayçiçeği: Şuan öyle bir yazasım var ki annem çağırmasa buraya roman yazardım.

K: Hadi yürü aslan parçası.

Ayçiçeği: O ne ya kro gibi.

K: Annen çağırmıyor muydu?

Ayçiçeği: HE DOĞRU BİR ANLIĞINA UNUTUŞUM.

Ayçiçeği|Çevrimdışı

Telefonu yatağa koymamla birlikte kapı aniden açılmıştı. Bu kadar raslantı bir az tuhaftı ama olsun.

"İki saattir seni çağırıyorum duymuyor musun be kızım ?"

"Duydum tabii ki şimdi geliyordum."

Annem belindeki önlük elindeki yağlı bir kepçe ile odama ani bir giriş yapmıştı. Kesin acil bir durum vardı.

"Ne bu hal hayırdır? "

" Akşama misafirler var yardımın gerek. "

"Misafir mi ?"

Bu kelimeyi duymayalı ne kadar oldu onu bile hatırlamıyordum ama bizim eve pek misafir gelip gitmezdi. Sonuçta ben okulda annem işteydi. Ev bütüm gün boştu. Komşularımızın daha kendine bile hayrı yoktu. Zaten çoğu yazlıkçıydı yarısıda boş daireydi.

"Kim gelecek? "

"Sonra öğrenirsin uzun konu hadi gel seni bekliyorum."

Bir şey dememe fırsat bile bırakmadan kapıyı çekip çıkmıştı ve bende ona yetişmek için ardından onu takip etmiştim.

Odanın kapısı kapalı olduğundan etrafta olan bitenlerden bir haberdim.  Şimdi bakıyorumda benim odam hariç her yer birbirene girmişti.

Ve bu koku. Aman Allahım.

"Anne bu koku da ne? "

"Yok bir şey ben halledeceğim. " dedi.

Tabii ki bu karmaşıklıkta birde ben araya girersem burası katlanılmaz bir yere dönüşürdü.

"Yapabileğim bir şey var mı? "

"Markete gidip salça alman lazım ve birden içecek bir şeyler."

Pencere önüne gelip perdeyi araladım  ve dışarının durumuna baktım.

"Güneş neredeyse batmak üzere de ama yinede hazırlıklı çık."

"Peki. "

Gerçekten akşama gelecek olan misafirleri çok merak ediyordum. Annemin böyle bir saatte bana dışarı çıkmam için izin vermesi biraz mantıksızdı.

Yinede bu şansımı değerlendirmeliydim.

Dışarı çıkmak için hazırlanırken her zaman dış kapının hemen yanında duran masadan güneş kreminden bir miktar alıp açıkta kalan yerlerine sürdüm.

Ardından hemen yanında duran birikmiş güneş gözlüğü yığınında bir tanesini alıp taktım. Kapıyı açacağım sırada annem arkamdan koşturarak yanıma kadar geldi ve elinde parayo bana uzattı.

"Salça, ekmek ve içecekler. "

"Heyy ekmek yoktu? " dedim sitem ederek fırsat bulmuşken üzerime daha çok biniyordu.

"Üstü senin olsun."

Verdiği koca bir elliliğe baktım ve sırıttım.

"Anlaştık. "

Hemen ardından kapıyı açıp ayakkabılarımı yere koydum ve giyerek bağcıklarını sıkı bir şekilde bağlamaya başladım. O sırada karşı dairemizden iki kişi çıkıyordu.

Şaşırmıştım.

Garip olan şey da tam olarak buydu karşı dairemiz boştu ve ordan iki kişinin çıkması imkansızdı.

Ayakkabılarımı bağladıktan hemen sonra ayağa kalktım ve anneme dönerek arkamızdan geçen biri kadın biri erkek muhtemelen karı koca olan iki kişiyi işaret ettim.

"Kim bunlar? "

"Sonunda yeni komşularımız oluyor Laçin. " dedi sevinçli bir şekilde sanki on yıldır bu anı bekliyor gibiydi.

"Ne zaman taşınacaklar peki? "

"Yaza doğru, sanırım okullar bittikten sonra taşınacaklarını söylemişlerdi."

"Küçük ve yaramaz bir çocukları olmadığı sürece istedikleri yere oturabilirler. "

"Boşversene sen hadi git geç kalacaksın. "

"Tamam, tamam gelirim bir yarım saate."

Merdivenlerden inip binadan çıktım ve hızlı adımlarla markete doğru yürümeye başladım. Arada etrafa bakıyor vakit geçmesi için şarkı mırıldanıyordum.

Telefonum zaten evdeydi boş boş gelip gidecektim.

En sonunda markete giriş yaptığımda ilk yaptığım iş, gözlüklerimi çıkarıp cebime sıkıştırmak olmuştu. Kollarındaki izler olmasa en azından hırkamıda çıkarma fırsatım olabilirdi ama şuanlık imkanı yoktu.

Yola koyulup markette raflar arasında gezerken ilk önce salçayı daha sonra içecekleri kucağıma yükledim.

Neden böyle bir saçmalık yapıp kendime eziyet ettiğimin farkında değildim. Araba alıp rahatça gitmek varken bütün her şeyi yüklenmiştim.

İşin kötüsü her an düşebilirlerdi ve benim bir an önce kasaya ulaşmam lazımdı.

Ve daha ekmek almamıştım.

"Anne çikolata istiyorum !?"

Koca bir çığlık ve bana doğru yaklaşan sabrısız iki çift ayak.

Ne olur bana çarpma ne olur bana deyme.

Küçük kız önündeki çaresiz ablasını umursamadan buraya doğru koşturuyordu.

Ve tam yanımdan geçtiği sırada koluyla beni ittiriverdi.

Elimdeki içeceklerin yere düşüp patlaşını şimdiden hayal edebiliyordum.

Artık tam anlamıyla ümidimi kesmiştim. Gözlerimi kapatmış küçücük salça kavonozunu önüme siper etmiştim.

"Bir az daha dikkatli ol küçük hanım."

Ortada ne bir büyük patlama ne de olağanüstü bir çığlık vardı. Şişeler havada asılı kalmış olabilir miydi?

"Hey sana diyorum."

Ve kavonozu önümde çekip karşımda şişelerde duran kişiye baktım.

"M-mete? "

Pis bir şekilde sırıtıyordu şerefsiz.

Gölgedeki Çiçek | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin