~Draco~
Evet, sonunda ailemin benden istediği kişi oldum. Bir Ölümyiyen. Bundan daha kötü ne olabilirdi ki? Kafamı dağıtmam gerekiyordu. Dün akşam Granger'ı camda görünce irkildim. En çok da onun bu durumu öğrenmemesini istedim. Nedenini bilmiyorum. Ben artık kendimin kim olduğunu bilmiyorum ki. Hızlıca camı kapattım ve sabaha kadar sadece tavana baktım yatakta.
Öğleden sonra dersim yoktu. Yanımdaki iki salak Crabbe ve Goyle ise atıştırmalık bir şeyler bulmaya gittiler. Bu da benim yalnız kalmama ve düşüncelere dalmama neden oldu. Böylesi çok daha iyiydi. Kafamı yana çevirdiğimde Granger'ı ağacın altında kitap okurken gördüm. Mutsuz gözükmüyordu. Onun için sevinmiştim. Ahh yapma Draco, senin acımasızlığına ve kalpsizliğine ne oldu? Ama o an bunları düşünmedim. Granger sanki ona baktığımı anlamış gibi kafasını kaldırdı ve bana baktı. Ne kadar gözlerimi çekmek istesem de, ne kadar acımasızca bakmak istesem de, olmadı. Yapamadım. Ona kötü biriymişim gibi bakamadım. Sonra zaten Harry geldi ve her şeyi bozdu, yine...
O andan beri onu görmedim.Hava kararıyordu. Şu lanet okul formasını çıkartıp siyah spor kıyafetlerini giydim. Ve hayır, gölün kenarında havalı erkek gibi koşmadım. Annemden gelecek olan baykuşu bekliyordum. Ama aptal kuş her zamanki gibi geç gelecekti. Bende ormandan gelen sesler duydum. Ne olduğuna dair hiç bir fikrim yoktu. Ama bacaklarım kendiliğinden oraya doğru hareket edince durmadım. Aksine koştum. Asamı çıkartıp "Lumos" diyince ağsam parladı.
Ayak sesi duyduğumdan emindim. Burda yalnız olmadığımı anladım.
Birisi koşuyordu hem de ormanın dibine.
Yo,olamaz. Granger? Ne işi var onun burada? Neden yerede yatıyor? Yaralı mı? Göz kapaklarının kapandığını görünce daha çok yaklaştım yanına. Ancak şimdi görebilmiştim onun gözyaşlarını. Ne olmuştu da, yo başladılar mı yoksa onunla uğraşmaya? Bunun başka bir açıklaması olamaz. Yasak ormanda da uzun süre bulunmak iyi değildir o yüzden hemen onu kucağıma alıp Gryffindor ortak salonuna gittim. Lanet olsun şu kapıdaki nöbetçi tablolara!-Bak acil diyorum Harry'yi çağır!diye bağırdım. Yandaki duvarda asılı olan tablolardan biri biraz daha sessiz olmam için işaret yaptı ben sadece yüzümü buruşturdum.
Kucağımda Granger ne yapıcağımı bilemedim. "En iyisi onu Profesör Mcgonagall'a götürmek." Tam sırtımı döndüğümde ortak salonun kapısının açıldığını işittim. Kapıdan Harry çok endişeli bir tavırla çıktı komik pijamalarıyla.-Hermonie! Ne oldu ona?diye ciyakladı Potter.
-Sakin ol Potter. Sadece bayıldı. Bence onu gözden uzak tutun.diye kucağımdaki perişan ve baygın kızı Harry'nin kucağına teslim ettim.
- İyi de neden? O hiç bir şey yapmadı. Kızlar ona iyi davranıyorlardı. Ne olmuş olabilir?dedi Potter. Sanki ben bu sorunun cevabını biliyorum da dört göz!
-Orasını da sen bul artık Potter. Hani arkadaşısın ya.dedim imalı bir şekilde. Sırtımı dönüp gidiyorken sessizce"Yo" dediğini duydum. İlgimi çekmedi değil o yüzden geri geldim.
-Ne oldu Potter? Fındık kadar küçük kafanın ilgisini çeken ne?diye alay ettiğimde onun Granger'a olan bakışlarından alaya dikkat çekemeyeceğini anladım.
-Luna.dedi. Sadece tek bir isim. "Luna"
-O bulanık arkadaşlarının bir tanesi mi? Ne alaka?
-Luna yanıma gelip Hermonie'yi aradığını söyledi, ben de...sözünü kestim:
-Sen de bahçede ona Luna'yı bulmasını söyledin. Eee? Sonra ne oldu? diyince Potter bana şaşkın şaşkın baktı. Nereden bildiğimi soran bir bakış attı. Ama bunun hakkında bir şey demedi.
-Sonrasını bilmiyorum. Onu o andan beri görmedim. diyip Granger'ı ortak salonlarındaki koltuğa yatırdı. Başını hafif kaldırıp yastığı yerleştirdi.
-İçeri gelsene.diye çağırdı beni Potter. Ben kapıda öylece dikilmiştim.
-Ben mi? Şu lanet ortak salona girmek ha? Olmaz.diye inkar ettim.
-Lütfen, yoksa tablolar tüm olan biteni profesörlere yetiştirirler. Arada senin adının kaynamasını istemezsin herhalde kurtarıcı olarak.dedi şantajcı bir tavırla Potter.
Maalesef ki o adımı atmak zorunda kaldım. İçeri girdiğimde kapı kapanmıştı. Ancak o iri yarı kadın tablosundan şüpheliyim ben. Sonuçta benim buraya girmem yasak. Ancak kurallar çiğnenmek için vardır değil mi?
Şöminenin karşısındaki koltukta baygın yatan kızın aslında çok güzel bir kız olduğunu, uyuduğunda ne kadar masum olduğunu, saçlarının gece yanan yıldızlar kadar güzel parladığını fark ettim. Ancak bu masumluğun arkasında nasıl bir katil yatar aklım almıyor.-Luna ona ne diyebilir ki? Onlar gayet iyi anlaşıyorlardı.dedi Potter
-Demek ki senin bile bilemeyeceğin bazı olaylar olabilirmiş öyle değil mi Potter?dedim yüzüme alaycı gülümsememi yerleştirerek.
-Kapat çeneni Malfoy!dedi Potter. Onu sinirlendirmeyi başarmıştım.
-Bak ne olduysa umurumda değil. Onu Yasak Ormanda baygın halde buldum ve istemeye istemeye onu buraya getirdim,gerisi size kalmış. Siz bulanıklarla uğraşacak kadar vaktim yok benim!diye oturduğum yerden kalkıp gidecekken:
-Harry?diye kısık bir ses duydum. Uyanmıştı. Biraz daha yanına yaklaşma isteğimi zorla bastırıyordum.
-Hermonie iyisin her şey yolunda.diye onu avutmaya çalıştı Potter.
Beni görmüyordu. Görmesini istiyor muydum? Hiç sanmıyorum. Aslında, lanet olasıca neden bunu düşünüyorum ben?!
Yattığı yerden doğrulmaya çalıştı. Artık beni görüyordu. Gözlerini şaşırmışçasına açtı. Haklıydı. Benim burada, onların ortak salonunda, onunla olmamam gerekiyordu.-O seni Yasak Orman'da buldu. Buraya getirdi.Hermonie orda ne işin vardı?diye araya karıştı Potter.
-Ben, bilmiyorum. Aslında...Konuşmak istemiyorum. Yatağa gitsem iyi olacak. İyi geceler Harry.diye yavaşça ayağa kalktı Granger. Kollarıyla kendini sarıp merdivenlerden yukarı çıkacakken bir an bana döndü. Gözleri, sanki artık o yaşamıyormuş gibi duruyordu. Ne parlaklıktan iz kalmıştı ne de hayattan.
-Teşekkür ederim.diye fısıldadı ardından ve gözünden gözyaşını akıtarak merdivenlerden yukarı çıktı.
Potter ardından bana dönüp göz devirdi. Granger'ın yattığı koltuğa oturdu acele etmeden. Önündeki ateşe bakarak iç geçirdi. Aklı karışmış gibiydi. Ben ise hiç bir şey yapmadan put gibi duruyordum. Ne oldu bana? Anlayamıyorum. Aklım karıştı. Düşüncelerimi toparlayamıyorum.
Hiç bir şey demeden Griffindor ortak salonundan çıktım. Hızlıca Slytherin ortak odasına gittim. Tüm yol boyunca düşündüm. Aklımın karıştığını, bir şeylerin değiştiğini,içimin nedense burkulduğunu seziyordum.
Şükür ki kimseyi görmeden direk yatağa gittim. Kimseyle uğraşamazdım çünkü. Uzun bir gece olacaktı benim için. Böyle tahmin ediyordum. Yatağın yanındaki cama yaklaştım. Gökyüzünde sadece bir kaç yıldız gözüküyordu. O gece içimde bir şeyler değişti. Ne oldu bilmiyorum ama doğru olmadığını düşünüyordum. Hayır Draco Malfoy. Bu sen değilsin. Topla kendini. Başka görevin var.Devam edecek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unutma Beni/Dramione
Teen FictionBir haksızlıktan dolayı bir süre sonra Hogwartz'a geri dönen Hermonie'nin burdaki hayatı nasıl geçecek? Acaba Draco onun acılarının sebebi mi olacak, yoksa yeni bir günün, küçük bir umut ışığı mı olacak?