Yaşlı, hayatı sırasında vücudu, sağlığı yorulmuş, fakat ruhen güçlü, herkesi kanatları altına alan,artık ruhu bu dünyadan ayrılmış beden yavaş çekimde gibi yerle birleşti. Toprak titredi, gök inledi, dünya durdu. Herkes onun adını haykırdı, onunla birlikte yere çakıldı. Artık o yoktu. Bizi kanatları altına alan Dumbledor yoktu. Kötüler zafer kazanmışçasına kahkahalar atarlarken, biz ölüler diyarını boylayacaktık. Onu kaybetmek orayı boylamaktan da beter. Özellikle de benim için yaptıklarından sonra.
Etrafta kahkahalar, acı iniltiler... Her şey sanki üzerime geliyordu. Ellerim toprakla buluştuğunda kafamı yerden kaldırıp tekrardan cansız bedene baktım. Gözümden süzülen yaşlar sanki yaş değildi de içimde parçalanan ruhun kanı gibiydi.
Ölüm yiyenler daha çok güçlendi. İyileri geri püskürtüyorlardı yavaş yavaş. Hayır. Daha sırası değildi. Geri çekilmenin, ölmenin sırası değildi. Ayağa kalktım ve önüme gelen ölüm yiyeni geri püskürttüm büyüyü söylemeden. Asayla tamamen bir olmuştuk. Benim düşündüğüm büyüleri anında dışarı savuruyordu. Kendimi daha güçlü hissediyordum. Bazen kaybetmek, kazanma yolunun ilk adımıdır. diyen iç sesime yeniden kulak verdim. Ve haklıydı. Ne kadar bizi geri püskürtseler bile biz onları daha çok yeniyorduk. Fakat birden önüme en zor sınavım geldi. Karşımda Draco belirdi. Onu savaş esnasında hiç görmemiştim. Muhtemelen korkak babası gibi o da saklanmıştı. Hala o lanet görevini düşünüyordu. Ona karşı büyülerimi kullandım. Sadece korundu. Kalkanla yetindi. Saldırmadı. Belki de gücümün bitmesini bekleyip beni gafil avlayacaktı. Sonunda saldırmayı bıraktım. Fakat nerede olduğumuzu anlamam biraz geç oldu. Ormanın derinliklerine gelmiştik. Onu kurtardığım yere.
"Biliyor musun, seni kurtardığım güne lanet ediyorum Malfoy!"diye bağırdım birden.
"Böyle olmasını istemezdim."dedi bana cevaben.
"Peki nasıl olmasını isterdin ha?! Beni erkenden öldürmeyi mi?! Madem ortak salonumuza girebiliyormuşsun beni gece gelip öldürebilirdin! Haa ama sen benim canımı yakıp, yıkılmamı bekledin. Acılarımdan zevk aldın! Senden..." devamını getirmekten korktuğum aslında hep söylemek istediğim cümleyi değiştirmek zorunda kalmıştım. Zorunda bırakılmıştım.
"Hayır...Söyleme."dedi Draco yüzünde birden hüzün dolarken.
"Senden nefret ediyorum!"
Kafasını başka yöne çevirdi ve gözlerini kapattı. Bana değer veriyor muydu? Peki bunu neden merak ediyordum. Ben o demir parmaklıkların altında sevgimi oraya gömüp, orada bırakmıştım. En azından öyle düşünüyordum.
"Hermonie!"diye bağırdı Harry arkamdan, koşarak bize doğru gelirken. İkimiz de kafamızı ona doğru çevirdik ve o asasını ona doğrulttu.
"Hayır!"diye bağırarak onu geri püskürttüm ve yere yıkıldı. Gözlerini fal taşı gibi açtığında Harry yeniden bağırdı.
"Dikkat et!"
Ne olduğunu anlamamıştım ilk başta. Fakat Draco'nun bakışları arkamda duran birisine kaydığında ben de o tarafa döndüm. Lanet olsun! Voldemort ve arkasından koşan Lucius ve Narcissa Malfoy'u görünce asamı hiç ummadığım bir şekilde Draco'ya doğrulttum.
"Expelliarmus!" büyüsünü kullanarak elindeki asayı fırlattım.
Harry koşarak onun asasını eline aldı fakat ben asamı hala ona doğrultulmuş şekilde duruyordum.
"Yaklaşmayın! Yoksa onu öldürürüm!"bunu diyen ben miydim bilemedim. Ama demiştim. Voldemort yine o korkunç kahkahasından eksik etmedi sağolsun.
"Hadi yap."dedi sakin bir şekilde. O da dahil herkes biliyordu yapamayacağımı. Ama canım çok acıyordu. Onun da canını acıtmak, kıvranmasını istiyordum. Fakat bunu isteyen ben değildim. Bunu isteyen sevgiden gözleri sisle kaplanmış ve şimdi de ihanetten ruhu yıkılmış intikam almak isteyen kalbinde karanlık fikirler üreten farklı bir Hermonie'ydi.
Draco'ya döndüğümde onun korku dolu, acı dolu bir çocuk gördüm. Ama ölmekten değil de başka bir şeyden korkuyordu sanki. Fakat neyden korktuğunu anlayamıyordum. Anlamak da istemiyordum ki o an bunu düşünecek kadar aptal değildim. Arkamda bizim müdürümüzü öldürden bir katil duruyordu. Ve Draco da onun yandaşçısıydı.
Ben hiç bir hareket yapmayınca bir an geriye savruldum çığlık atarak bir ağaca çarptım. Lucius Malfoy oğlunun gururunu ve onurunu kurtarmak adına beni fırlatmıştı. "Draco!"diye bağırdı Lucius ve ayağa hızlıca kalkarak bana doğru dönen Harry'nin yanına koşup onu ittirdi. Asasını alarak bana doğru yaklaşmaya başladı ağır ağır. O sırada Harry, Voldemort'a karşı savaşmaya başlamıştı. Asamı bulamıyordum. Tanrım bu sefer gerçekten işim bitti! Draco bana çok yaklaşmadan durdu ve asasını kaldırdı. Sırtüstü yatarken doğrulmaya yeltendim ama canım acıyordu. Sırtımı kötü çarpmıştım. O an ne oldu nasıl oldu bilmiyorum. Gözlerim dolmuştu. Hayır ağlama hayır! Ama artık gücüm kalmamıştı. Benim ölümüm onun ve ailesinin kurtuluşuydu. Ona teslim olmuştum bir kere. Sonuna kadar benle ne istiyorsa yapabilirdi.
Voldemort'un ve Harry'nin asaları kenetlenmişti. Kırmızı ve yeşil ışık karanlık ormanın ağaçlarını azıcık da olsa aydınlatıyordu.
O sırada Aden koşarak önüme geçti. Ne konuşuyorlardı tam duyamadım ama sadece şunu duyabildim, " Götür onu buradan." Ve Aden bana dönüp kolumdan tuttu. Ben ise bağırmaya başladım. Aden da beni öldürecekti. Kaçmak istedim. Ama olmadı. "Sakin ol."dedi birden Aden.
Voldemort birden bizim tarafa döndü. "Öldür onları!"
"Harry!"diye bağırınca hızlıca Voldemort'tan kurtularak bize doğru koştu. Voldemort'un bizim tarafa geldiğini ve asasını gören Aden koruyu kalkan büyüsünü uygulayıp, "Kolumdan tutun çabuk!"dedi.
"Durun! Draco."dedim birden.
"Hadi!"diye bağırdı Aden. Harry onun kolunu çoktan tutmuştu.
"Peki ya Ron ne olacak?!"diye bağırdım.
"O bizim gideceğimiz yerde güvende! Hadi!"
"Draco."dedim yeniden ona dönerek. Draco bana yine hüzünlü bir çocuk gibi bakıyordu.
"Git! Gidin! Hadi!"diye bağırdı.
"Sen de gel nolur!"
"Git. Kurtar kendini. Her şeye baştan başla."dediğinde ne kadar yanıldığımı anladım. O aslında başından beri beni öldürmek istemiyordu. Hep kafası karışıktı. Şimdi ise tarafını seçmişti ve tehlike altındaydı.
"Lütfen! Draco!"
"Götür onları buradan!"diye seslendi Aden'a.
"Hayır!"diye bağırdım fakat Harry kolumu tuttu "Draco!"ve biz buharlaşıp başka bir binaya geldik. Geride bizim kaçmamızı sağlayan kişiyi ardımızda bırakarak.
****
~Draco~Bu hayatta en azından bir kere iyi bie şey yapmıştım. Onun beni acımasız bir ölüm yiyen olarak bilmesi ve nefret etmesi yeterince zordu. Kalbi kırıktı bunu biliyordum. Fakat onları öldürmek istemiyordum. O yüzden bir şekilde onları bu işten yeterince uzak tutmaya çalıştım. Karanlık Lord'un gelmesini beklemek de zaman kazanmak demekti. Ancak eğer Dumbledor ve diğerleri gelmeseydi korkarım gerçekten bunu yapmak zorunda kalacak ve hayatım boyunca bunun için pişman olur ve her gün içten içe kendimi öldürürdüm.
Dumbledor öldürüldüğünde daha çok korktum. O gerçekten çok iyi bir insandı. Ancak başından beri böyle olacağı belliydi. Hermonie bana asasını doğrulttuğunda beni öldüreceğini düşünmedim. Ama yapsaydı haklı olurdu karşı çıkmazdı. Ancak ailem ortada belirince o lanet Voldemort'la birlikte maalesef korkum, isteklerimden daha güçlü olmuştu. Babam, Hermonie'yi fırlattığında kalbim boğazıma gelmişti. Ne ara ona bu kadar çok değer vermiştim? Ne ara iyi tarafa geçmiştim? Zaman artık umurumda değildi. Kullanamadığım, bilmediğim bu duyguyu içimde seziyordum ve kaçışı yoktu.
Aden'a gelince. Kalbi kırık ahmak işte. Ama zorlamaması gerekiyordu, suç ondaydı. Başta gerçekten onu öldürmek istese de öldüremeyeceğini biliyordum. İnsan sevdiğine kıyamazdı çünkü bunu annemden biliyordum. Ve Aden için de bu geçerliydi. Hermonie'leri hücreden çıkarmadan önce Aden'ı konuşmak için kimsenin bizi bulamayacağı bir yere çağırdım. İlk başta inkar etmeye çalışsa da sonunda öldürmeyeceğini itiraf etmişti. O an ondan istediğim şeyi gerçekleştirmesini istedim.
"Ne pahasına olursa olsun onu kurtar. Voldemort herkesin öldürülmesini istiyor fakat onlar bizim kurtuluşumuz olabilir. Voldemort'tan kurtulduktan sonra özgür kalacağız ancak bu ne zaman olacak belli değil."
"Neden bunu istiyorsun?"diye sormuştu Aden.
"Borcumu ödemek istiyorum."dedim kendi cümleme inanmayarak.
"Malfoy'lara hiç bir zaman güvenmem ama sen farklı türden olmalısın. Onu senin isteğin olmasa bile korurum, gerekirse diğerlerini de."dediğinde gülümseyip tokalaşmıştık. Aynı tarafta olduğumuzu görmek içimi ferahlatmıştı. O yüzden Aden çabucak Hermonie'nin yanına koşmuştu. Fakat Hermonie adımı seslendiğinde ve gelmemi istediğimde gerçekten herkesten kaçıp onunla sonsuz bir yolculuğa çıkmak istedim. Ancak işim bitmemişti. Voldemort'tan kurtulmadan bize rahat yoktu. Ailemi de ona yem olarak bırakamazdım her ne kadar babamdan utansam da. Onun yüzünü son defa gördüğümde okuldaki anılarımızı hatırladım. Onun yüzünü, onun acılarını, sadece o... Gülüşü dünyalara bedeldi sanki. Ve o gülüşü, yüzü bir daha göremeyebilirim düşüncesi, vücudumun titremesine sebep olurken, sanki onları durdurmaya çalışıyormuş gibi büyü yapmam gerekiyordu. Yaptığım büyü ağaca toslamıştı bilerek. Tek dileğim ne Voldemort'un, ne de ailemin bunu fark etmemesiydi.
Voldemort sinirden bağırmaya başlamıştı. Ve gökte şimşekler çaktı şatoyu aydınlatarak.Devam edecek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unutma Beni/Dramione
Teen FictionBir haksızlıktan dolayı bir süre sonra Hogwartz'a geri dönen Hermonie'nin burdaki hayatı nasıl geçecek? Acaba Draco onun acılarının sebebi mi olacak, yoksa yeni bir günün, küçük bir umut ışığı mı olacak?