Uyandığımda saat 12:05'ti. Tuhaf olanı rüyamda gördüğüm beyaz atlet ve şort üzerimdeydi. Yeniden bütün vücudumu saran terle yatağımda doğrulmuştum. Yavaşça neler olduğunu hatırlamaya başlayınca şoktan başımı sokabilecek yer bulamamıştım. Soğuk hava dalgası vücudumu sarmıştı. Soğuk ter akmaya başlamıştım. Malfoy? O mu beni evime getirmişti,lanet olsun! Üstümü soymuştu! Onu geç de neden iyilik meleği moduna girip beni evime getirmişti? Ve bir dakika,evimi nereden biliyordu? Lanet olsun şu sorulardan bıktım artık!
Yatağımdan kalktım ve banyoya gittim. Sadece yüzümü yıkayıp mutfağa gittim. Bugün pazar günüymüş. Dinlenme günü. Ama benim beynim bu olaydan sonra dinlenir mi? Hayır. Dünyanın bana vermiş olduğu bir hediye, bu sürekli düşünmek. Ne kadar sıkıcı değil mi? Ben bile artık sıkılmaya başlamıştım.
Omlet yaptığım kahvaltımı bitirdikten sonra salona geçtim ve televizyon karşısına oturdum. Soru dalgaları yeniden beni sarmıştı ki kapıyı birisi çaldı. Kalbim yeniden hızlı atmaya başlamıştı. Artık eskisinden çok korkmaya başlamıştım. Kapıyı açtığımda karşımda Aden duruyordu. Beni baştan aşağıya süzmeden de edemedi.
"Ahh...Aden."demiştim iç çekerek. Biraz olsun rahatlamıştım. O ölüm yiyenin bir an evime geleceğini düşünmüştüm. Neden düşündüysem artık.
"Sana da tünaydın. Saat kaç olduğunun farkındasın değil mi?"demişti alaycı bir tavırla Aden.
"Evet farkındayım ancak güzel işimin bana verdiği ayrıcalıklardan dolayı sürekli uyumak istiyorum."demiştim ona karşılık.
"Sen kendini aynada gördün değil mi? Benim bildiğim Hermonie yorgun olsa bile çabucak rahat eşofmanını giyerdi."
"Kapıda konuşmaya mı geldin? İçeri geç istersen."demiştim sert bir şekilde ve o sanki istemeye istemeye evime girmişti.
"Ee naber?"demişti birden bire.
"Naber mi? Farkındaysan seninle kaç gündür görüşemiyoruz. Konuşmaya yeltenmiyorsun benimle. Sanki sana karşı suçluymuşum gibi davranıyorsun Aden!"
"Tamam. Haklısın. Ben buraya zaten bunun için geldim. Ama..."lafını tamamlamasına izin vermemiştim.
"Ama ne Aden? Ama ne? Beni suçlu duruma düşürdün! Bana ne mektup yazdın ne de geldin! Kaç gündür kabus görüyorum,iyi uyuyamıyorum! İşim beni içten öldürüyor! Hiç iyi değildim peki sen neredeydin?! Neredeydin Aden?! Tamam Hogwartz'ta öğretmen olabilirsin ama en azından mektup yazabilirsin değil mi?! Biz seninle evlenince ne yemini vereceğimizi biliyor musun? Hastalıkta ve sağlıkta,iyi günde kötü günde birlikte olmaya yemin edeceğiz Aden!Peki sen neredesin?"demiştim artık bitkin bir şekilde.
"Aslında buraya olanları düzeltmeye gelmiştim. Ama görünüşe göre senin biraz daha yalnız kalman lazım."demişti ve beni es geçip kapıya doğru yöneldi.
"Madem öyle işini bitir! Nasıl düzeltiyorsan düzelt! Ama beni suçlayamazsın Aden Rogers!"diye bağırmıştım arkasından ve aniden durmuştu.
"Biliyor musun Hermonie,bazen insanların birbirinden uzak mesafede olmaları,onları daha çok birbirine çeker. Bence bizim de biraz uzak olmamız en iyisi."dediğinde beynimde bir şeyler patladı.
"Evlendikten sonra da böyle kaçacaksın değil mi Aden? Benim problemlerim senin için önemli olmayacak. Umurunda olmayacağım. Benim için endişelenmeyeceksin..."lafımı bitirmeme izin vermemişti.
"Lanet olsun Hermonie! Tanrı'nın her günü senin için endişeleniyorum ben! Her dakika seni düşünüyorum,seni korumaya çalışıyorum!"diye bağırmıştı.
"Benim korunmaya ihtiyacım yok! Benim güvenebileceğim,hayatımı adayacağım insan lazım bana!"diye karşılık vermiştim.
"Ve o kategoriye ben girmiyorum değil mi?"
"Tanrı aşkına Aden ne saçmalıyorsun sen? Beni suçladın ve bir gün olsun yanıma gelip iyi misin diye sormak yerine uzaklaşmayı tercih ediyorsun! Bu sence normal mi? Hep mi böyle davranacaksın?"
"Bak bu saldırılardan dolayı ikimizde gerildik..."lafını tamamlamasına izin vermemiştim.
"Hala saldırı diyor ya! Aden sen beni duyuyor musun? İşim beni öldürüyor diyorum! Kabus görüyorum diyorum! Sen hiç mi beni merak etmezsin?! Hiç mi teselli etmezsin?! O Malfoy'u gördüğün günden beri sinirin tepende. Artık biraz sakin olsan iyi olur. Zaten nasıl olduysa dün bana iyilik yapıp beni evime getirmiş..."son cümlemi söylediğim zaman Aden bana şok olmuş bakışlar atmaya başladı.
"O burada mıydı?! Neden geldi?!"diye üstüme gelmeye başlamıştı.
"Nereden bileyim ben! Bitkindim ve onu gördükten sonra bayılmışım. Beni evime getirmiş ve bunun için minnettarım."dediğimde onun daha çok sinirlendirmiş gibiydim.
"Minnettarsın öyle mi Hermonie? Seni neredeyse öldüren,hafızanın bir kısmını çalan kişiye minnettarsın öyle mi?"
"Evet öyle! En azından ben kötüyken o vardı yanımda! Ve beni öldürmek yerine evime getirdi!"
"O zaman bundan sonra onunla beraber olursun."demişti aniden. Gözlerim fal taşı gibi açılmışlardı. Ne saçmalıyordu bu? Bana gerçekleri açıklamıyor,korumaya çalışıyorum diyor ama suçluyor. Bu iş hiç de iyi yerlere varacak gibi durmuyor.
"N-ne diyorsun sen Aden? Ahh...Eğer başından beri gerçekleri bana söyleseydin bunların hiç biri olmazdı!"
"Artık gerçekleri nereden öğrenirsin bilmiyorum ama bu iş buraya kadarmış."diyip nişan yüzüğünü masamın üstüne koydu ve kapıyı açıp,çekip gitti.
Arkasından adıyla seslenmiştim ama nafileydi. Çoktan buharlaşmıştı.
Az önce ne oldu böyle? Beni hayatı boyunca seven adam şimdi beni terk mi etmişti? Üstelik sadece Malfoy yüzüne mi? Elimi Aden'ın bıraktığı altın yüzüğe götürdüm ve elime alınca gözyaşlarıma hakim olamadım. Yaslandığım duvardan yavaşça aşağıya doğru kaymaya başladım. Dizlerimi kendime doğru çektim ve hıçkırıklara boğuldum. Hayır yalnız kalamazdım,bugün değil. Hıçkırıklarım dinmeyerek yavaşça ayağa kalktım ve odama doğru gittim. Altıma lacivert kot pantolon, üstüme ise beyaz atletimin görünmesini sağlayacak bir şekilde mavi gömlek giyip kapatmamıştım. Hava serindi ama üşümüyordum.
Buharlaştım ve Dırdırcı dergisinin yayınlandığı binaya geldim. Bina fazlasıyla renkli gözüküyordu. Özellikle bugünkü havanın kapalı olduğunu düşünürsek. Kapıdan içeri girdiğimde sağımda büyük masada oturmuş benim yaşlarımda bir kız bana doğru bakmıştı.
"Yardımcı olabilir miyim?"demişti yüzünde gülümsemesini eksik etmeyerek.
"Ben Luna Lovegood'a geldim. Yakın arkadaşıyım."demiştim.
"Siz Sihir Bakanı Hermonie Granger olmalısınız."demişti kız.
"Aynen öyle."demiştim ona karşılık.
"Buyurun asansörde 20.kata basınız."
"Teşekkürler."diyip asansöre yaklaştım.
Asansör 20.katta durunca karşımda büyük bir kapı vardı. Pembe,yeşil,sarı,mavi,mor,kırmızı renklerde olan büyük kapıların yanında sekreter olduğunu anladığım bir bayan oturuyordu.
"Merhaba siz Sihir Bakanı Bayan Granger'sınız değil mi? Bayan Miranda buraya geleceğinizi bana bildirmişti az önce."dediğinde sadece gülümsemiştim. Renkli kapılar açıldığında içeri girdim. Oda koskocamandı. Burada 10 kişilik aile yaşayabilirdi. Odanın iki kenarı camlarla çevriliydi ve çok romantik bir havası vardı.
"Bakanların bir tanesi gelmiş."demişti aklını yeniden kaçırmışçasına arkadaşım Luna.
"Luna."demiştim bir tek ve oturduğu pembe peluş koltuktan kalkıp bana sarıldı.
"Duyularım senin hiç de iyi haberlerle gelmediğini söylüyor. Karşısında bulunan mavi peluş koltuğa oturduğumda yeniden gözyaşlarıma hakim olamadım. "Hermonie."dedi bu halimi görünce üzülerek ve yanıma yaklaşıp bana yeniden sarıldı. Ona tüm olanları baştan sona anlattım. Nasıl ruhsal olarak yorgun olduğumu,Malfoy'un beni evime getirmesini,Aden'ın yüzüğünü bırakmasını. Şok olmuş ve bir yandan da üzülmüş bakışlar yüzünde eksik olmadı.
"Luna,artık ne yapacağımı bilmiyorum. Çok yorgunum,güçsüzüm. Dayanamıyorum."diyebilmiştim hıçkırıklarımın arasından.
"Şşş. Her şey düzelecek. Ben varım,biz varız. Seni asla bırakmayacağız."diye teselli ederken saçlarımı okşuyordu.
"Ne yapacağım bilmiyorum. Dayanacak omzum da kalmadı..."
"Şşş. Deme öyle. Deli de olsam sonuçta ben varım. Ginnie var,Harry ve Ron da öyle. Aden'ın bu yaptıkları onun gerçek kişiliğini gösterir. Senin dediğin gibi evlilikten sonra da sana böyle davranacaktı. Dua et ki bunu önceden görmüş oldun."
"Haklısın. Peki ya Malfoy? O neden beni öldürmedi? Başından beri beni öldürmek için her şansa sahipti. Neden yapmadı?"
Luna'nın bakışları aniden çamura döndü. Malfoy'dan bahsettiğimde herkesin yüzü böyle oluyordu.
"Ahh sanırım sana azıcık anlatsam ölmem. Zaten Aden'la artık bende haşır neşir olmam. Ahh doğrusu şu Hermonie;
siz...siz çok yakındınız. Özellikle son sınıfın son günlerinde baya yakındınız. Slytherin binasının öğrencisiydi. Şimdi durum değişti. Büyüdük ve o çok daha güçlendi. Voldemort'un kontrolü altında."dediğinde ilk başta inanamamıştım duyduklarıma. Ama sonra dedikleri,bana yabancı gelmemişti sanki. Gerçekten de onunla içimde bir yerlerde yakınlık hissediyordum. Ama ne bakımından yakındık ki biz?
"Peki madem o kadar yakındık sonra neden bize düşman oldu? Ailesi ölüm yiyen olduğundan mı? Seçim yapabilirdi. Bu dünyadaki herkes seçim yapma özgürlüğüne sahiptir."demiştim ona karşılık.
"Bunu bilemeyiz Herm. Eğer onun geçmiş haliyle konuşabilseydik, belki de o zaman anlardık neler olduğunu."
"Peki diğer olayları anlatamaz mısın?"demiştim azıcık umut ederek. Ancak arkadaşım dudaklarını büküp,kafasını hafiften yanlara doğru sallamıştı.
"Üzgünüm Herm. Ama devamını sana anlatmak bana düşmez. Ya başkalarından öğreneceksin, ya da bir şekilde hafızanı geri getireceksin."
"Bu mümkün mü peki? Yani hafızamı geri getirebilmek."
"Emm, duyduğum kadarıyla bazı büyücüler-ki bu Voldemort oluyor-hafızalarını geri getirebilmek için karşısındaki kişiye işkence ederek sonuça ulaşıyorlarmış. Ama başka ihtimaller de vardır diye düşünüyorum. Belki de hasarsız hafızasını geri getirebilen ilk büyücü sen olursun."
Bunun mümkün olacağını pek sanmıyordum. Hafızanın geri getirilmesinin işkenceyle olduğunu bende duymuştum ama başka ihtimaller vardır diye unut ediyordum. Luna'yla biraz daha konuştuğumda artık gitme vaktimin geldiğini düşündüm. Vedalaştıktan sonra tam kapıyı açacakken Luna bana seslendi:
"Ve Herm. Her ne olursa olsun,kim ne derse desin,kalbinin sesini dinle. Şu anda sana Malfoy'un bu aşırı tuhaf tepkisine karşın ona güvenme diyebilirim ama bazen kader bizi ummadığımız mağaralara ittirebiliyor."
Buna karşılık sadece gülümsemiştim. Kalbimin sesini Aden'ı sevdiğimi düşünürken dinlemeye çalışmıştım. Seviyordum da. Belki de hala... Belki de sadece anlık bir kavgaydı. Gergindik ve böyle olaylar yaşandı. Peki ya ben gerçekten Aden'ı sevmediysem? Sadece birbirimizin uyumlu olduğunu düşündüysem? Madem öyle aptalmışım. Ama o giderken içimde bir şeyler kopmadı değil.
Eve geldiğimde hava kararmaya başlamıştı. Dolabımda bulduğum makarnayı yedikten sonra azıcık kitap okumuştum. Uykum geldiği zaman yeniden korkmaya başlamıştım. Yeniden kabus görmek, artık korkmak istemiyordum. Hatta uyumasam mı düşünmeden edemedim. Ama uyumasam enerjim olmazdı. Zaten ne kadar enerjim kaldıysa.
*****
Bakanlıkta işim bitmişti. Bu sefer eve azıcık da olsa erken döneceğime sevinmiştim. Evde beni bekleyen kimse olmasa da belki de bugün aileme ziyarete gidebilirdim. Bakanlığın asansörlerin bulunduğu ana koridora çıktığımda birden duraksadım. Zaman durmuştu yine. Etrafta bir sürü cadı ve büyücü kendi işlerine bakarken göze çarpan başka birisini gördüm. Bana sırtı dönük,çapraz yönde ilerliyordu,sanki onu kimse görmüyor, rahat yürüyordu. Birden durdu ve altın sarısı saçlarıyla kafasını bana doğru çevirdi. Kimse gerçekten görmüyor mu diye etrafa bakındığımda, hiç kimse aldırış etmiyordu. Kalbim yeniden hızla çarpmaya başlamıştı. Onu durdurmalıydım. O buranın yabancısı,düşmanıydı. Buraya girmemesi gerekirken nasıl oldu da girebilmişti? Ancak asamı alamadım. Sadece ona baktım,onu izledim. Azıcık da olsa sırıtmıştı. Ardından işaret parmağını yavaşça dudağına götürüp,sessiz olmamı işaret ederek göz kırptı ve ortadan kayboldu.
Zaman yine normale döndü. İnsanlar birden hızlandı. Ama ben durmuştum, öylece bir bilinmezlik gibi durmuştum kalabalığın içinde. Nasıl olduğunu anlayamadan kendimi güvenlikten sorumlu büyücülerin yanında buldum. Ölüm yiyeni nasıl olur da gözden kaçırdıklarını tek tek sorduktan sonra, onların da hiç bir şey anlayamadıklarını, gelen geçenlerin hepsinin ya davacı ya da buradaki çalışam olduklarını gördüler. Sonunda onların bir suçu olmadığını anlayınca özür dileyip, her ihtimale karşı hazırlıkta olmalarını söyledim.
Bu olay yüzüne eve yine normal saatte dönmüştüm. Bakanlıkta ne aradın acaba Malfoy? Merak etme kokusu çıkar nasılsa. Madem eskiden yakın arkadaştık,görelim bakalım şimdi nasıl biri oldun.
Eve doğru yürürken bir bir anılarım aklımı sarmıştı. Yeniden her şeyi hatırladıktan sonra Malfoy'un gerçekten de çok tehlikeli biri olduğunu düşünmeye başladım. Ondan korkmuyordum ciddi anlamda korkmuyordum, bakanlığa girene kadar.
Derin düşüncelere dalmışım ki karşımda bana hızla yaklaşan arabayı göremedim. Anlık bakışımla sadece beyaz ışık görmemle birinin kolumdan tutup çekmesiyle kendime gelmiştim. Beni çekem kişinin göğsüne başım çarptığında, göğsünün altına ellerimi değdirmiştim. Kıyafetinin üstünden duyduğum sesle beraber, kalbim de aynı hızda, aynı ritimde çarpmaya başlamıştı. Bu kalbi tanıyor gibiydim. Sesi ruhumun derinliklerinden gelen anıları uyandırmaya başlıyordu sanki ancak hiç bir şey hatırlayamıyordum. Tek bildiğim bu kişinin bana yakın olduğuydu. Bedenimi sardığı kolları yavaştan çözülmeye başlayınca,başımı göğsünden yüzüne doğru kaldırdığımda mavi gözlerle karşılaşmıştım. Hava hafif kararmış olmasına rağmen gözlerinin pırıltısı kesilmiyordu. Yavaş çekimde gibiydim. Ona bakmayı yıllarca sürdürebilirdim diye düşünmüştüm. Ancak bakanlıkta yaşanan olayları hatırlayınca,Luna'nın bana söylediklerini hatırlayınca aniden ellerimi onun göğsüne bastırarak kendimi ittirdim.
"Ne yapıyorsun burada?!" diye bağırmıştım
"Seni kurtarıyorum."demişti alaycı bir gülümsemeyle. Ardından yüzü ciddi hale büründü.
"Onu mu diyorum? Neden etrafımdasın? Neden takip ediyorsun beni?" Tamam,son sorduğum soru gerçekten saçmaydı. İllaki beni takip etmiyordu değil mi? Fakat o anlık sinirle doğru düzgün düşünemiyordum.
"Niye seni bıkmadan,usanmadan sürekli takip edeyim ki? Çok mu özelsin?"demişti aynı ciddi tavırla. Üzerine giydiği siyah uzun montla çok havalı gözüküyordu. Sarı saçları bu siyahlığa nasıl uyuşuyordu anlayamıyordum ama mükemmeldi.Kendine gel Herm! Şu an sırası değil!
Bu sorduğu sorulara cevap olarak sadece şaşkın yüz ifadem vardı. Ne yapıyordu bu manyak? Çok ciddiyim bu manyaktı! Acaba Azkaban'a değil de deliler hastanesine mi yatırsam onu? Çok ciddiyim bunu düşünmeye başladım. Ancak o an bunu düşünmenin vakti değildi.
"Ahh bak, bakanlığa nasıl girdin hiç bir fikrim yok ama şimdi emin ol ki Azkaban'a yollanman için geçerli sebeplerim var."dediğimde azıcık sırıtmıştı. Sonra yeniden ciddi haline bürünmüş,yüz kasları gerginleşmişti.
"Sana o kadar iyilik yaptıktan sonra mı? Yapma Granger ikimiz de iyi biliyoruz ki Azkaban'a yollayamazsın beni." Bu özgüveni iyice sinirimi bozmuştu artık. Onu böyle düşündüren şey eğer geçmişimizse eğer-ki kesinlikle hatırlayamıyordum-çabucak kendine saklanacak başka yerler bulsa iyi olur. Çünkü hiçbir şey hatırlamıyorum.
"Emin ol Malfoy,yaptığın her kötülüğün acısını tek tek,ruhundan söke söke çıkartacağım senden! Neden sürekli beni koruyorsun anlamıyorum ama emin ol buna pişman olacaksın!"demiştim. Ve son defa ona bakış atıp evime gittim.
Korkuyla titriyordu. O andan beri ruhum sakin değildi. Yanlışlıkla bana özel birini zedelemişim gibi vicdanım beni rahat bırakmadı. Tanrım yaşadığım onca olay, çektiğim onca acı, ne için? Neden bunları yaşamak zorundayım? Sonunda ne olacak bu yolda? Mutluluğa erişebilecek miyim?Devam edecek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unutma Beni/Dramione
Fiksi RemajaBir haksızlıktan dolayı bir süre sonra Hogwartz'a geri dönen Hermonie'nin burdaki hayatı nasıl geçecek? Acaba Draco onun acılarının sebebi mi olacak, yoksa yeni bir günün, küçük bir umut ışığı mı olacak?