Karanlık,soğuk,ağaçlar...Her şey yeni baştan başlıyordu. Kabusumu ezberlemiştim artık. Yine üşüyeceğim,yine tanımadığım sesten dolayı koşacağım ve illaki karşıma siyah silüet belirecek. Her ne kadar kaçmak istesem de daha çok yakınlaşacağım ona.
Soğuk karın üstünde doğrulmaya çalıştığımda bu sefer uyumadan önce giydiğim üstü lacivert,altı beyaz ve lacivert desenli pijamalarım vardı. Kollarımı üşüyormuşçasına kendimi sardım. İlk adımı attım, ikinciyi, üçüncüyü... Hiç bir ses yok. Sakin kalmaya çalışıp bilmediğim yöne doğru yürüdüm. Ardından bana çok yakın,içimi ısıtan yerde olduğumu gördüm. Hogwartz. Ana kapıya varmak için bulunan köprüden geçiyorken içimi tuhaf bir his kapladı. Kapıya yaklaşınca çalmak istedim. Ancak bir şey bana engel oldu.Burayı hatırlamadın mı?
"Lanet olsun!"demiştim içimden. Arkamı yavaşça döndüğümde yine o siyah silüeti görmüştüm.
"Benden ne istiyorsun?"demiştim soğuktan titreten dudaklarıma aldırış etmeyerek.
Silüet yavaşça sol tarafa doğru ilerledi.Her şey burada bitti, burada başladı.
Neyden bahsediyordu bu? Bu yeri hatırlıyordum. Malfoy beni öldürmeye kalkıştıktan sonra yanı başımda Harry'yi gördüğüm yerdi. Azıcık da olsa gözlerimi aralayıp "Neredeyim?"sorusuna "Güvendesin."cevabını aldığım yerdi.
"Bir kere olsun bana cevap verecek misin?"demiştim ardından. Siyah kumaşlar içinde,gece görsem korku filmindeymişim gibi korkup kaçacağım görüntüde olan bu silüet kafasını bana çevirdiğinde yavaş yavaş bana doğru geliyordu. Korkumdan geri geri adım atmaya başladım. En son hissettiğim nokta okulun kapı duvarı olduğundan köşeye sıkıştığımı anladım. Kafasını benimkine hizaladığında sadece şunu söyledi:
Sana zarar veremem...
Uyandığımda güneş ortalığı aydınlatıyordu. Heyecan,korku tüm vücudumu sarmıştı. Rüyamda gördüğüm silüet,kimdi? Bana zarar veremeyecekse neden beni korkutuyordu? Neden sürekli rüyalarımdaydı? Pardon,kabustu değil mi onlar? Madem gerçek dünyada sorularıma cevap alamıyorum,ondan alamadığım takdirde yine de denemeye çalışıp,ondan cevap almayı bekliyorum.
Günlük işlerimi hallettikten sonra istemeye istemeye bakanlıktaki çalışma odasından çıktım. Evet işim beni içten yiyordu,parçalıyordu,yoruluyordum. Ama onun yüzünü görmek istemediğim için eve gitmek istemiyordum. Gerçi, bakanlıkta da peşimi bırakmadı ancak burada kendimi koruyabilirdim.
Evime iki sokak ötede bulunuyordum. Etrafıma baktığımda sarı kafadan iz yoktu. Derin nefes verdim. Beni sürekli kurtarması gerçekten de eskiden yakın olduğumuzun göstergesi olabilirdi. Ama şu anlık fikirlerim hala değişmedi. O bir katil ve ayrıca onun yüzünden Aden'ı da kaybettim,kendimi de. Tamam,Aden'a delilercesine aşık değildim. En azından birbirimizi tamamlıyorduk diye düşünüyordum. Onunla konuşmak istiyorum muydum,bilmiyordum. Bir yanım onunla konuşmak istiyordu,diğerinin ise umurunda değildi.
Birden kadın çığlığıyla düşüncelerimden arındırılmıştım. Muggle'ların yanında büyü yapılmazdı ancak akşam vaktiydi ki hafızlarından büyü yaptığımı silebilirdim. Çantamdan asamı çıkardım ve o çığlığın olduğu yere doğru hızlı adımlarla gittim. İki binanın arasındaki yerde yirmili yaşlarında kız, üstündeki kıyafetleri yırtılmış yerde ağlarken gördüm. Etrafını üç tane kapüşonlu adam sarmıştı. En nefret ettiğim durumdu. Kıza ya çoktan tecavüz ettiler ve ben geç kaldım, ya da henüz başlamamışlardı ki bu çok daha iyi olurdu.
"Hey siz üçünüz!"dediğimde üçü de bana bakmıştı,kız da dahil."Kıçınıza tekmeyi yemeden önce buradan gitseniz iyi olur!"dediğimde aralarından biri-otuzlu yaşlarında iri yapılı adam- gülmeye başlamıştı.
"Bizi bununla mı kovalayacaksın?"demişti asamı işaret ederek.
"Sen daha yapabileceklerimi bilmiyorsun."dediğimde dudaklarım yana kıvrılmıştı gülümsemekten. "Stupefy!"dedimde bana gülen adamın havaya fırlamasına sebep oldum. Bunu gören diğer bir kişi şok olmuş biçimde bana dönerken "Şeytan!"diye bağırıp kaçıp gitmesine izin vermiştim. Havadan yere düşen o adam ise ayağa kalkmaya çalıştığı sırada sendelemiş ve yere düşmüştü. İkinci denemesinde ayağa kalkmış, bana doğru dönmüştü. Bana doğru yürümeye yeltendiğinde "Locomotor Wibbly!"büyüsünü uygulamıştım. Bana doğru yol alan adam aniden yerinde durmuştu. Ne olduğunu anlamayan biçimde kafasını aşağıya indirip ne olduğuna bakıyordu. Onun bacaklarının hareket etmemesini sağlamıştım. Böylece bana engel olamayacaktı. Galiba havaya fırlatma büyüsü onu korkutmamıştı. Kıza döndüğümde ürkmüş biçimde bana bakıyordu.
"Şşş,korkma benden. Sana zarar vermem."dediğimde ona doğru eğilmiştim dizimi kırıp. Fakat unuttuğum bir nokta vardı,üçüncü kişi. Arkamdan gelip burnuma mendil gibi bir şey değdirdi. Karşı koymaya çalışmıştım,hatta bacağına tekme atmıştım. Ama nafileydi, gücüm tükenmeye başlamıştı. Karşımda duran kız çığlık çığlığa yardım çağırmaya çalışıyordu. Son gördüğüm şey iki binanın arasından olanları izleyen yıldızlar olmuştu.
*****
Yine soğuktu. Karanlık olacaktı,ağaç olacaktı değil mi? Gözlerimi yavaşça açıp hareket etmek isteyeceğim sırada hareket edemediğimi fark etmiştim. Soğuk karın üzerinde oturuyordum bir ağacın gövdesine bağlanıp. Tanrım kim beni buraya bağlamıştı? Neler oluyordu? Aklıma delice de olsa bir fikir geldi. Onu çağırırsam gelir miydi? Şansımı denemek istedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unutma Beni/Dramione
Ficção AdolescenteBir haksızlıktan dolayı bir süre sonra Hogwartz'a geri dönen Hermonie'nin burdaki hayatı nasıl geçecek? Acaba Draco onun acılarının sebebi mi olacak, yoksa yeni bir günün, küçük bir umut ışığı mı olacak?