Aslında yeni bölüm dün gelecekti ama yazarınız hastalıktan süründüğü için bugün geldi u.u
Beynim erimiş gibi hissediyorum o yüzden saçmalamış olabilirim sdjdmx Dün havale gibi bir şey geçirdim ve resmen duvarda yürüyen şeyler gördüm o,O Korktum ama bir şey olmadı skdkd Hala çok kötüyüm arkdşlr yazarınız sizden ilgi bekliyo sjcdkd Geçmiş olsun dileklerinizi bekliyorum ltfn sdjdm Neyse uzattım iyi okumalar u.u
Bora beni hastaneden neredeyse sürükleyerek uzaklaştırırken kollarından kurtulmaya çalışıyordum.
"Bırak beni." Sesim o kadar kısık çıkmıştı ki ben bile zor duymuştum.
"Eğer orada kalırsan daha kötü olursun." Tüm gücümü toplayıp kollarının arasından kurtuldum ve öfkeyle suratına baktım.
"Kötü olmam umrundaymış gibi konuşmayı kes!" dedim dişlerimin arasından. Bir süre gözlerini kapatıp öylece durdu.
"Evet umrumda." Gözlerini açtığında kahverengi gözlerinin resmen siyaha döndüğünü gördüm.
"Hayır değil! Yalan söyleme. Eğer öyle olsaydı beni aldatmazdın. Hangi yüzle geldin buraya onu bile bilmiyorum." Suratıma dik dik baktı.
"Haklısın. Seni düşündüğüm için üzgünüm." Kan resmen beynime fışkırırken göğsünü yumruklamaya başladım.
"Sen beni düşünmüyorsun. Hiç düşünmedin." Hareket etmeden gücümün tükenmesini bekliyordu. "Beni aldattın."
"Özür dilemiştim." Yumruklamayı bırakıp soğukça gülümsedim.
"Tabii. Özür diledin." Sonra delirmiş gibi kahkaha atmaya başladığımda bana şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı. "Kalbimi bir tahta olarak düşün. Sen beni aldatarak oraya bir çivi çaktın. Özür dileyincede çivi çıktı, değil mi?" Gülmeyi kesip gözlerinin içine baktım. "Ama orası hep iz olarak kalacak. Ve sen bunu asla düzeltemezsin."
"Düzeltmeme izin vermiyorsun." Gözlerimi kıstım.
"Evet. İzin vermiyorum. Sana güvenmiyorum." Kafamı öne eğip saçlarımın arasına gizledim. Böyle her şey daha kolaydı. Kendimi deve kuşu gibi hissediyordum. Tek farkım korkunca kafamı kuma gömmek yerine saçlarımın arasına gizlemekti. Böylece insanlardan kendimi soyutlayabiliyordum.
"Tamam bana güvenmemekte haklısın. Ama bir şans daha veremez misin?" Birden sen hiç kırık bardaktan su içtin mi diye espri yapasım geldi ama kendimi frenledim.
"Hayır." diyip hastaneye girdim. Eğer öldüyse bilmem gerekiyordu. Ama bilmekte istemiyordum. Ayaklarımın hareket etmediğini fark ettim.
Hadi ama. Sadece birkaç adım atacaksınız. Çok zor bir şey değil.
Zorlukla ileri doğru atıldım ama o kadar yavaş gidiyordum ki sürünsem daha hızlı giderdim.
Ne kadar yavaş gidersem kötü haber o kadar yavaş gelir düşüncesindeydim.
Koridorun sonundaki odadan doktorlar çıkmaya başlayınca ayaklarım bu sefer delicesine hızlanıp doktorların yanına koşarak gitti. Bana 'iyi olacak' diyen hemşire gülümseyerek baktı.
"Sana iyi olacak demiştim değil mi? Merak etme o iyi." diyip doktorlarla birlikte uzaklaşmaya başladı.
"Onu görebilir miyim?" Arkasından bağırmamdan rahatsız olmuş gibi sus işareti yaptı ve yanıma geldi.
"Burası bir hastane. Burada bağıramazsın."
"Umrumda değil Eren'i görmek istiyorum." Eğer iyi olduğunu kendi gözlerimle görürsem en azından içimdeki suçluluk duygusunu biraz bastırabilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bilek Kesenler
Teen FictionJiletin yakıcı acısını bilekte hissetmektir. Bir süre sonra yumruğunuzu sıkacak kadar bile yaşam gücünüz kalmayacak. Üşümeye başlayacaksınız. Ama merak etmeyin, boşalan kanın sesini duyabilecek kadar bilinçli olacaksınız. Bu da sadece bir müddet ola...