Tek İhtiyacım Sensin

4.7K 303 69
                                    

Mrb ben kısalı bölüm yazıyo gibi.d Uyandığımda saat 17.37ydi yetiştircem diye nası yırtındım görmeniz lazımdı sjxxjxhxjhjdh nys kısa oldu ama güzel oldumu bilmiyom beynim yana yana yazdım

*Yanarım yanarım ateşlere yürürüm yanarım şarkısıyla uğurlar*

Evin önüne geldiğimde durdum ve gerçekten orada yaşamayı isteyip istemeyeceğimi düşündüm. Öncelikle benim için fazla büyüktü ama bu pek sorun değildi sanırım. Sorunun kendisi bu evin içinde yaşananlardı ve ben her kapıyı açışımda eski kötü anıları hatırlamak istemiyordum. 

Yürümeye devam edip evin kapısını açtım ve içeriye bakındım. Her yer karanlıktı. Işık düğmesini bulmak için duvarla seviştiğim bir dakikadan sonra salonun ışığını yaktım. Etraf aynen bıraktığım gibiydi.

Sarı çiçekli battaniyem koltuğun, mısır gevreği yediğim kase ise koltuğun önündeki sehpanın üzerindeydi. Yerken yanlışlıkla süt döktüğüm yerler kurumuş olsada belli oluyordu. 

Yukarı çıkmaya hazır olmadığım için salondaki tekli koltuğa oturdum. 

"Eve girdiğinde kapıyı açık bırakmamalısın." Salona dolan sesiyle ürktüm. Arkama baktığımda kapıyı gerçekten açık bıraktığımı fark ettim. 

"Git evimden." diyip salonun ortasında dikilen Eren'e baktım. 

"Sen." dedi işaret parmağıyla beni göstererek. "Elinde kırık bir vazo olan küçük bir kız çocuğusun." 

"Buraya edebiyat yapmaya mı geldin?" Tek istediğim yalnız kalmaktı. Çok şey mi istiyorum? 

"Hayır açıklama yapmaya geldim." İkili koltuğa oturdu. "Açılay, ben senden çok hoşlanıyorum. Seni babana vermek istemezdim ama ailesiz yaşamanın ne demek olduğunu biliyorum. Ona bir şans veremez misin?" Gülümsedim.

"Babamın avukatlığını yapmaya geldin." 

"Sana her şeyi açıklayacağım. Ne sormak istiyorsan sorabilirsin." Ne sormak istediğimi düşündüm.

Düşünmem bile saçma.

"Babamı nereden tanıyorsun?" Etraftaki gerilim sanki bir bireymiş gibi salonun etrafında dolaşıyordu.

"O annemin en yakın arkadaşıyla birlikteydi. İlk başta senin baban olduğunu bilmiyordum yemin ederim." diyip 'suçsuzum' der gibi ellerini yukarı kaldırdı. 

"Ne zaman öğrendin?" Sesimi sakin çıkarmaya çalışıyordum ama sanki denizde boğuyorlar gibi çıkıyordu. 

"Okulun ikinci haftası." dedi ve omuz silkti. 

"Beş aydır biliyordun ve bana bir şey söyleme gereği duymadın mı?" Gözümün önünden bütün yaşadığımız iyi veya kötü şeyler geçti.

"Bunu ikimiz için yaptım. Çünkü vereceğin tepkinin böyle olacağını tahmin etmiştim." 

"Kaç kere söylemem gerekiyor ikimiz diye bir şey yok." Koltuktan kalmadan yüzünü bana yaklaştırdı ve güzel ela gözlerine beni hapsetti. 

Neden bu kadar güzel olmak zorunda?

"Ben olsam öyle hızlı kararlar almazdım. Bunu zaman gösterecek." diyip dudaklarını yaladı.

"Madem her şeye cevap vereceksin, bu senin zamanın. Başka şeylerde olduğu belli." Gülümsedi ama geri çekilmedi.

"Bana kanser tanısı çok küçük yaşta konuldu. Babam bunu öğrenince beni istemedi. O evden gitmememi sağlayan tek kişi annemdi. O da ölünce beni evden kovdu ve sadece hastane masraflarına yetecek kadar para gönderdi. Ama gördüğün gibi ben gitmiyorum." Sanki çok iyi bir bok yapıyormuş gibi anlatması beni şaşırtmıştı. 

Bilek KesenlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin