1. Bölüm

6.6K 301 169
                                    

Bu bölüm 22.03.20 tarihi ile tekrar kalem altına alınmıştır.*

Bu gün yine alarmın sesine uyandım. Bu gün hem okul, hem de psikolog randevum vardı. Ailem öldükten sonra devletin otomatikman ailelerini kaybeden çocuklar için sunduğu bir psikolojik destekti. Ama genelde bunu reşit olmayan çocuklar alırken benim almamın en büyük sebebi okulumu aksatmamdı. Ne olmuş yani son 60 günde 30 devamsızlık yaptıysam? Bunda büyütülecek bir şey göremiyorum şahsen.

Daha fazla oyalanmadan altıma siyah kot bir pantolon, sadece beyaz bir t-shirt üzerine bol bir hırka, beyaz spor ayakkabılarımı giyerek evden çıktım.

Bir kaç dakika sonra okula varmış sırama yerleşmiştim bile. Evimle okulumun arasındaki bu kısa mesafe hayatımın bana güldüğü tek nokta diyebilirim.

Mrs. Bustier sonunda gelebilmiş, ders olması gerektiğinden 10 dakika daha geç başlamıştı.

Yaşadıklarıma ufak bir göz gezdirdim. Hayallerimin birer birer suya düşüşünü ve yüzme bilmediklerinden nasıl bitip gittiklerini anımsadım. Gerçekten o kadar tuhaf ve o kadar can alıcı şeylerdi ki yaşadıklarım, ya ben büyütüyor ya da cidden büyüktüler.

Yanımdaki kızın koluma vurması ve sınıfın bana bakarak gülmesine karşılık kafamı kaldırıp Mrs. Bustier'e baktım. Bana sinirle ve bir o kadar da sabrı tükenmiş bir şekilde bakıyordu.

"Bu soruyu cevaplar mısın Marinette?"

Bir müddet tam olarak neyi cevaplayacağımı anlamadığımdan Bayan Bustier'e tuhaf tuhaf bakındım. Meğersem kadın bunu üçüncü kez soruyormuş!

"Madem dersi dinlemiyorsun Bayan Dupaing Cheng, doğru müdürün odasına!"

Öfkeyle bağırmasına karşılık çantamı koluma takıp sınıftan hızlı adımlarla çıkarak arkamda bir grup benimle alay eden ve öfkeli bir öğretmen bırakarak direkt okuldan ayrıldım.

...

Yaklaşık bir saatin sonunda kendimi hâlâ mezarlıkta olarak buldum. Annemle babamın mezarının ortasında onların yanına oturmuş elimde bir demet gülle yanlarındaydım.

Telefonumu çıkardım. Okul saatinin bittiğini ve psikolog randevuma geç kalırken buldum. Ayağa kalkıp elimdeki demet gülü mezarın üzerine bırakarak hızla mezarlıktan ayrıldım. Koşar adımlarla yürürken birine çarparak kırmızı halı gibi yere serildim.

"Ahh kafam! Az önüne baksana sen."

"A-asıl sen önüne bak be! Bana çarpan sensin, suçlu ben miyim?!"

"Ne benim suçum mu diyorsun yani? Eh çekil yolumdan, dertlerim yokmuş gibi derdime dert mi ekleyeceğim?"

Ayağa kalkarak üzerimi temizleyip sinirli bir şekilde bakarak yürümeye devam ettim. Anlık bir refleksle arkama baktım. Uzun boylu birisiydi. Oda hızlı adımlarla yürüyerek olay yerinden uzaklaşıyordu.

...

"Size verdiğimiz beslenme listesine uyuyorsunuz değil mi?"

"Tabii, tabii ki de uyuyorum."

Kadın inanmayarak bakan gözlerimi zayıf vücudumun üzerinde gezdirerek başını iki yana salladı. Sanırım yalan söylediğimi anlamıştı. Bu yüzden soru yağmuruna devam ederek saati doldurduk. Oradan ayrılıp önüme gelen ilk kafeye girdim. Üstüm, dün gece yağan yağmurun bıraktığı çamur çukurları yüzünden batmıştı ve insanların bakışı rahatsız olmuşcasınaydı. Önemsemeden yemeğimi bitirip hesabı ödedim. Eve doğru yürürken telefonum çalmaya başladı.



Not ! : Düzenlemeler yüzünden büyük bir ihtimal ile çoğu yapılan/yaptığınız yorumlar otomatikman silinecektir. Bunun için şahsım sorumlu değildir.

Mutlu kalın. 🖤

Tesadüf Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin