- Gala'dan İki Gün Sonra -
(Multi Media bulunan hiç bir resim hikâye ile bir bağı yoktur.)
Sabah alarmın sesi ile uyanmadım açıkçası. Zaten bu gün uyumamış, sabahlamıştım. Teras katına çıkıp üzerime ince bir baddaniye almış öyle gökyüzünü izliyordum. Gözlerimin içine kadar dolan rüzgar, gözlerimin sulanmasına neden oluyordu. Ağlamamak için kendimi zor tutarken, rüzgar daha da yardımcı olmuyor değildi. Saat 06:10. Artık kalkıp kendime gelmem ve işe gitmem gerek. Bu son günlerimde işi aksatmak kötü olurdu. Açık olan saçlarımı öylesine toplayıp ayağa kalktım. Üzerimdeki battaniyeyi alıp güzelce katlayıp sandalyenin üzerine bıraktım ve aşağı indim.
Aria hâlâ uyuyor. Onu uyandırmadan yavaşça yataktan aşağı indim ve wc'ye yöneldim. Soğuk suyu açıp yüzümü soğuk suyla güzelce yıkadım. Yüzüme vuran her sert su darbesi, bana bütün düşüncelerimin aşırı saçma olduğunu, Jack'in teklifini çok fazla beklettiğimi ve bekletmemin, Fransa'da durmamın bana daha çok ruhsal zarar vereceğini hatırlatıyordu. Elimi diş fırçasına uzatıp yanından macunu aldım. Aynaya kafamı çevirip uykusuzluktan yavaş yavaş kızaran gözlerime baktım. Diş macununu fırçanın üzerine sıkıp yavaşça dişlerimi fırçalamaya başladım. Hayır yavaş fırçalamam uykusuzluğumdan değil, deli gibi düşünüp moralimi sıfıra indirmemden kaynaklıydı.
Gala çok iyi geçmişti. Alya'nın düzenlediği organizasyon mükemmeldi. Amerika'dan gelen Aurora Hanım'da gayet beğenmiş, beni tebrik etmişti. Herhangi bir sorun çıkmadan biten Gala, beğenilmesi üzerine İspanya'da kendimi daha da geliştirebilmem ve büyümem için iş teklifi bile almıştım. Lakin kabul etmedim. Amerika'ya gitmem gerek. Türlü türlü bahaneler uydurmam Gabriella'dan aldığım haberlere göre Jack'in hoşuna gitmemişti. Ama ne zaman gideceğim pek emin değilim...
Ve Adrian'a gelince.. Zaten şu an bu uykusuzluğumun sebebi, deli gibi düşünmemin sebebi oydu. Ama artık düşünmek bile saçma geliyor... İkide bir değişken ruh hareketleri, tavırları sinirimi bozuyordu. Gerçekten seviyor mu sevmiyor mu belli değildi. Ahh gine sinirlenmeye başladım.. Tam ona bir adım atacakken, soğuk davranıyordu. Bu günün güzel geçmesini umuyorum. Tekrar soğuk davranması bu sefer kırılmış olan kalbimin tuzla buz olmasını sağlayacaktı. Her neyse, artık üzerimi giyinmem gerekiyor. Uzun süredir ziyaret etmediğim birileri var....
Bu sefer açık renkli kıyafetlerimi giyeceğim. Gökyüzü mavisi olan kazağımı alıp altı için beyaz kot pantolonumu alıp çalışma masamın üzerine koydum. Dolabın kapağını kapatıp aynalığımın oraya doğru yöneldim. Uzun kelebek simgeli kolyemi aldım, altın rengi olan saatimi alıp onları da çalıma masamın üzerine bıraktım. Üzerimi giyinip saatimi taktım. Kolyeyi boynumdan geçirdikten sonra parfümümü elime aldım. Bu annemin en sevdiği parfüm kokusuydu. Bileklerime sıkıp, kulağımın arkasına sıkarak masanın üzerine bıraktım. Saçlarımı açık bırakıp kahküllerimi düzelttim. Gerçekten şu an saçlarımla uğraşacak gücüm yoktu. Dudak koruyucumu sürüp aşağı indim. Siyah sırt çantamı sırtıma atıp mutfağa yöneldim. Su içmek için bardağı alırken Aria'nın sesini duydum. Kafamı çevirip Aria'ya baktım. Uyku serseme gözlerini ovuşturuyordu.
"Marinette napıyorsun bu saatte?"
"İşe gideceğim tatlım, " dedim bardağa suyu doldururken. Suyu içerken Aria saate bakmış tek kaşını kaldırmış bana bakıyordu. Bardağı tezgaha koyup konuşmaya başladım.
"N'oldu?"
"Saat erken değil mi? "
"Yürüyerek gidicem anca yetişirim."
"Sen 8'de iş başı yapmıyor musun zaten? Saat zaten 06:40 ? "
"Biliyorum ben yolu uzatacağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tesadüf
Fanfiction~ 01.09.18 ~ Ailesini daha 6 ay evveli kaybetmiş olan Marinette Dupaing - Cheng, kendine bile inancı kalmamışken Luka ile tanışır. Luka'nın vasıtası ile tanıştığı Adrian Agreste yüzünden başına gelmeyen kalmaz. Marinette'i bu durumdan kurtarmak için...