Korhan
Kapıyı açtığımda içeriden gelen seslerle durakladım bir an. Meyra'nın biriyle konuştuğunu fark ettiğimde önce telefon konuştuğunu sandım fakat sonra bir başka ses daha duydum.
Bu saatte kimin geldiğini merak ederek içeri girdiğimde ona fazlasıyla benzeyen ama bir o kadar da hiç benzemeyen kızı gördüm. Benzer sima, benzer görmezden gelinemeyecek etkileyici güzellik ama daha sıcak, daha sevecen.
Garip bir şekilde daha sevecen olması onu benim gözümde daha beğenilir yapmıyordu. Meyra'nın o soğukluğuydu beni ona çeken. Gösterişli hissizliğine rağmen ona hissettirmek istediğim şeyler vardı.
Ara sıra da olsa baş gösteren ve aslında yansıttığı kadar duygusuz olmadığını bildiğim kızı istiyordum. Buz gibi bakışlarını yumuşatabilen kişi olmak istiyordum.
Azra bana gülümseyip, "Hoş geldin," deyince düşüncelerden sıyrılıp, "Asıl sen hoş geldin," dedim ben de tebessüm ederek. Sonra önüme gelen fırsatı geri tepmeyi düşünmeden güzel karıma yaklaştım ve gerilmesine aldırmadan dudaklarımı alnına bastırdım.
O an gözlerimi yumup her şeyi unutma lüksünü tanıdım kendime. Birkaç saniye boyunca sadece onun kokusu, teninin sıcaklığı ve nefes alışları vardı. Mecburi ve istemeyerek geri çekilirken yüzünde yapay bir şeyler görmeyi bekliyordum ama oradaki ifadelerin gerçekçiliğiyle bir kez daha şaşkınlığa kapıldım.
İçinden geçenleri az çok bilirken oyunculuğu beni bozguna uğratıyordu. Gözlerim bir anlığına tebessüm eden dudaklarına kaydı. Asıl öpmek istediğim o dudaklarıydı ama benim de sınırlarım vardı.
Buna yeltendiğimde vereceği tepkiyi öngöremeyişim yani sıra onu öptüğümde bana karşılık vermesini istiyordum. Şu an bunu yapmayacağını bilmek ne kadar çok istesem de benim de yapmamamı sağlıyordu.
Zorlukla ayırdım gözlerimi o şekilli dudaklardan. İçime bir nefes çekip tuttum bir müddet. Kolumu omzuna attığımda itinayla ayağını benimkinin üzerine koyup bastırsa da çekmedim geri. Elli kilosuyla canımı acıtabileceğini düşünmesi komikti.
Gülümsemeye devam ederek Azra'ya yöneldim. "Ne haber, zaman geldin?" "İyidir ya, asıl sizi sormalı. Sabah gelmiştim, bir uğrayayım dedim." Başımı hafifçe sallayarak onayladım. "İyi yapmışsın, hoş geldin."
Yan yana otururken kolumun altında robot gibi hareketsizce duran karıma göz ucuyla bir bakış attım gülümsemeye devam ederek.
"Ben gideyim artık, geç oldu," deyince Azra ikimiz de ona baktık. Ben kalkmakla oturmaya devam etmek arasında gidip gelirken Meyra hafifçe eğilerek kolumdan kurtulmak için bir harekette bulunup, "Saçmalama, nereye gidiyorsun bu saatte. Kal burada."
Her ne kadar onaylayarak, "Tabi canım, bu saatte gidilmez," desem de bir hayli şaşırmıştım bu teklife. Tek misafir odamızda kendisi kalırken ona geceyi burada geçirmesi için ısrar edeceğini beklemezdim. Acaba bunu düşünmüş müydü yoksa bu teklifi yaparken bir anlığına unutarak boş mu bulunmuştu.
"Yok ya, ne işim var yeni evli ciftin evinde, bu kadar yeter, giderim ben." Azra bu sözleriyle ayaklanınca Meyra da doğruldu ve ben bir kez daha kalkıp kalmamakta emin olamadım. "Gidemezsin hiçbir yere, yemin ederim küserim bak, kalıyorsun."
Bunun üzerine ben de ayaklanıp, "Olmaz, bırakmayız bu saatte bir yere, koskoca ev, tabi ki kalıyorsun," dedim samimiyetle. Azra biraz daha karşı çıksa da ısrarlarımıza dayanamayıp kabul etti ve ben tekrardan merak ettim bu meseleyi nasıl çözeceğimizi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İddia konusu
General Fiction"Var mısınız iddiasına. Ben bu kızı tavlarım. Hatta tavlamakla kalmayıp yatağa bile atarım." Bu tasasız sözlerle başlayan bir hikâye, kazanılması gereken bir iddia, hırs ve öfke ile bilenen karakterler... Onlar Korhan ve Meyra; biri iddialı ve...