⛤28. Yandım yandım

11.5K 401 46
                                    

*1 ay sonra*

Meyra
Sinirle kısılmış gözlerimi duvardaki saate kaldırdım. "Ayh, yeter ama yaa," diye söylensem de saat bana aldırmadan tıkırdamaya devam ediyordu. Hatta devam etmekle kalmayıp sanki sesi git gide yükseliyordu. Bana cinnet geçirtmeden durmayacak gibi.

Geçen her bir saniye için tekrar tekrar ve tekrar tıklayan saat ciddi bir şekilde sinirlerime dokunuyordu ve duymamaya yok saymaya çalıştıkça daha da farkına varıyordum.

Tik tak.

Tik tak.

Beynimde şalterler atıyordu bir bir. Birazdan sinirden kafamı duvarlara vurmaya başlayacaktım.

Hiç bakmadığım televizyonun sesini biraz daha yükseltsem de beynim saate ritmik bir şekilde 'lanet. Saat. Lanet. Saat.' diye söyleniyordu. Sonunda dayanamayarak ayağa fırladım.

Tehdit dolu karanlık bakışlarımı saate dikip sesini kesmesini beklesem de bir sonuç elde edemedim. "Ben sana yapacağımı biliyorum," diye bir tehdit savurdum saatin bu umursamazlığına. Sonra kendi kendime delirdim mi acaba diye sorguladım.

Delirdim mi?

Bir aralar bir yerlerde gördüğüm üç basamaklı bir merdivenimizin olduğunu düşünerek evde küçük bir arayışa çıktım ve kısa bir süre sonra hedefime ulaşıp merdivenle birlikte salona geri döndüm.

Şimdi intikam zamanı.

Saat oldukça yüksekte asılı olsa da merdivenin tepesinde zar zor ulaşıp yerinden çıkardığım an, "Ne yapıyorsun?" diyen bir ses duyuldu. Ben merdivenin tepesinde sandığımdan çok daha ağır olan saatle öylece dururken Korhan şaşkın bir şekilde bana bakıyordu.

"Ne yapıyorsun orada? Düşeceksin."

Kaşlarımı çattım ve sanki çocuğummuş gibi kucakladığım saate suçlayıcı bir bakış atıp, "Neden düşeyim ya durduk yere?" diye mırıldandım.

Hala sorarcasına bana yöneltilmiş bakışlarına karşılık, "Bu aptal saat inanılmaz derecede sinirlerimi bozuyor," dedim omuz silkerek. "Onu banlayacağım. Yakınlarda deniz olsa da dibine fırlatsaydık."

Gülsem mi ağlasam mı bilemedim dercesine bir ifadeye bürünen Korhan tekrar konuşmadan önce birkaç kez gözlerini kırpıştırdı. "Psikopat yanın cidden çok etkileyici ama iner misin artık şuradan?"

İnmem konusunda bu kadar ısrarcı olacak kadar evham yapışını anlamlandıramasam da başımla onayladım. "İneceğim de şunu alır mısın bir." Hala azimli bir şekilde tıkırdayan saati ona doğru uzattım birazcık.

"Tabi ki," deyip öne doğru yaklaştı sonra elimden alması için uzattığım saati tutacağını düşünürken birden iki eli beni belimden tutup durduğum basamaktan kaldırdı.

Aniden kendi iradem dışında ayağımın yerden kesilmesiyle boş bulunup ellerimi çektim ve Korhan beni daha biraz önce üzerinde durduğum basamağa oturturken saniyeler önce elimde olan saat büyük bir gürültüyle yeri buldu.

"Ya Korhan ne yapıyorsun?" dedim sitem edercesine parçaları etrafa dağılmış saate şokla bakarak. Beni oturttuğu basamak tam yüzlerimizin karşı karşıya gelmesini sağlamıştı. "Alır mısın dedin," diyerek üste çıktığında ona öldürücü bakışlarla karşılık verdim.

"Sana saati al dedim, beni değil. Kırıldı işte senin yüzünden."

Kızgın suçlamama aldırmadan güldü. "Zaten öyle bir şey planlamıyor muydun? Fırlatsaydık falan dedin ya..." Gözlerimi devirdim. "Evin içine fırlatalım demedim herhalde."

İddia konusuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin