...
İçimde istemsizce sıkışan şeylerin dikkatimi dağıtmasına izin vermemem onların farkında olmadığım anlamına gelmiyordu. Birkaç defa bir şeyler söyleyecek oldum ama bir türlü dillendiremediklerimle kalakaldım öyle.
"Yapman gereken tek şey imzanı atmak," derken kâğıdı göz hizama kaldırdığında bile bakışlarımı onunkilerden ayıramadım.
Kahve.
Sıradan ama sıradan şeylerin bazen daha etkileyici olabildiği şekilde güzeldi o gözleri.
"İmzalarsan boşanırız..."
Belki de söylemek istediklerimi dile getirebilmem için önce gözlerimi gözlerinden almalıydım. Dikkatimi toplamalıydım. Ama ben bunu yapamadan tekrar konuştu.
"Mey."
Bana ilk kez bu şekilde sesleniyordu ve ben bana sadece sevdiklerim öyle seslenebilir bile diyemedim, çünkü sanki ilk kez garip bir şekilde seslenebilir gibi geldi.
"İmzalama.
O kâğıdı imzalama."
Çenemdeki elini yüzüme kaydırınca başparmağı yanağımı okşadı.
"Gitme... Hak etmiyorum biliyorum ama beni bırakma."
Sakin sakin nefes alıp vermeye çalışırken hala hiçbir tepki vermemiştim. Buna hazırlıklı değildim ki ben hiç.
'Seni asla bırakmam, gitmene izin vermem' diyen adam şimdi bütün ipleri elime veriyordu öylece, hem de ben ipini çekmeye bu kadar meyilliyken.
Tek kelime bile etmediğimde diğer elini de yanağıma koyarak yüzümü avuçları arasına aldı. "Gideceksin değil mi?" Alnını benimkine yasladığında öylesine şefkatliydi ki hareketleri kalbime bir şeylerin batışını hissettim yine.
"Tanrım gideceksin..."
Fısıltılı sözlerini işitirken gözerimi yumdum. Belki de son kez bu yakınlığı hissediyordum ve bu defa inkâr etmek yerine öylece durup kalbimin atmasına izin verdim.
"Seni kaybedeceğim ama zaten hiç sahip olmadım ki değil mi. Gitmemen için her şeyi yaparım.
Her şeyi...
Seni kaybetmekten öylesine korkuyorum ki. Bu kadar korkarken bile anlıyorum artık seni özgür bırakmaktan başka çarem olmadığını. Seni kazanabilmemin bile tek yolu bu ama sen gideceksin. Pes etmiyorum güzelim, edemem ama bu kararı senin yerine veremem, vermeye hakkım yok ki.
Artık anlıyorum, istesen de istemesen de yanımda kalacaksın diyemeyecek kadar iyi anlıyorum. Gitmek istiyorken seni kalmaya zorlayamam, zorlasam bile asla benim olmayacağını biliyorum. Mutsuzsun biliyorum, eğer mutlu olacaksan, eğer gerçekten istediğin buysa, gitmekte özgürsün.
Gidersen ölürüm ama seni burada tutmayacağım..."
Sustuğunda nefes alışlarını dinledim sessizce. Sanki o sözleri bana değildi de öyle dıştan dinler gibi dinliyordum sadece ama o konuştukça içimde bir boşluk oluşuyordu, gitgide büyüyen bir boşluk.
"Mey gitme, benimle kal gitme. Ben seni mutlu edebilirim, yapabilirim biliyorum, izin ver bana, kal yanımda, bak her şey çok güzel olacak söz sana, yeter ki gitme, beni bırakma. Seni mutlu edebilirim ama bunu istemelisin.
Sen istersen, sen izin verirsen mutlu olabiliriz, bunun için elimden geleni yaparım. Mutsuzsun biliyorum ama izin vermediğinde ne yaparsam yapayım bunu değiştiremiyorum. Bana bir şans ver, bana izin ver, ben seni gerçekten mutlu edebilirim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İddia konusu
General Fiction"Var mısınız iddiasına. Ben bu kızı tavlarım. Hatta tavlamakla kalmayıp yatağa bile atarım." Bu tasasız sözlerle başlayan bir hikâye, kazanılması gereken bir iddia, hırs ve öfke ile bilenen karakterler... Onlar Korhan ve Meyra; biri iddialı ve...