Bölüm 14- Partiler (genellikle) iyidir

1K 74 32
                                    

Veeee sonunda yazabildim! Bana ne oldu bilmiyorum ama cidden yazamadığım her gün en az birkaç saat ekrana bön bön baktım. O yüzden bu bölümü yazar yazmak koymak istedim ama hala endişelerim var :/

Umarım güzel olmuştur ve beğenirsiniz!!! Vote ve yorumu unutmayın <3 <3

Bölüm 14- Partiler (genellikle) iyidir

Bum. Bum. Bam!

Ekran yeşille yazılmış, İnsan kazandı yazısıyla dolarken Jamie, “Haha! Ben yendim!” diye haykırdı ve ayağa fırlayıp zafer dansı yapmaya koyuldu. “Ben yendim! Ben en iyisiyim! Haha! Ben ye-ah!” Aniden önüne çıkan ayağa takılıp yere çakıldı. Nickolai alnını ovuşturan insana pis pis sırıttı, “Hile yaparsan böyle olur.”

Bağdaş kurup omuz silkti, “Hile yapmasam da şansın yoktu, ben bu oyunun kralıyım.”

Nickolai gözlerini devirdi, “Evde de özel bir şeyler yapabiliriz derken Playstation oynamayı kastetmen yeterince kötü değilmiş gibi bir de uyuzluk yapıyorsun.”

“Hey, BlackJack’e gitmeyi kabul etmeyen sendin.”

“Luixiane’la olanlardan sonra oraya gitmek istemiyorum.”

“Ne dedin?”

Yanında duran bardağın kimsenin dokunmamasına rağmen üstüne devrilmesiyle Jamie yerinden sıçraması bir oldu. “Üstünü değiştirsen iyi olur,” diye mırıldandı Nickolai düz bir sesle. Jamie “Şimdi uyuz olan kim?” diye homurdanıp yerinden kalktı ve dolabına yollandı.

Bir süre gözlerini tırnaklarını inceliyor gibi yapan ortağına dikmesine rağmen cevap alamayınca arkasını dönüp ıslak tişörtünü çıkardı. Dolabındaki yığınağa gömülürken, sabırsız, “Hadi ama! Çoktan ağzından kaçtı bile,” diye homurdandı. Arkasından gelen ayak sesleri üzerine kıyafetleri daha hızlı eşelemeye başladı, bir an önce giyecek bir şey bulsa iyi olurdu. “Abartılacak bir şey yok, sadece konuştuk… Bu arada törpün var mı? Tırnaklarımın içi hala et dolu.”

Ürperdi, “Sadece konuştuğunuza emin misin?”

“Tamam, iblislerle insanların farklı konuşma yöntemleri olduğunu kabul ediyorum ama kendimi tutamadım. Lux’nun sana izinsiz ve hiçbir zorluk çekmeden dokunması beni sinir ediyor.” Nickolai’ın sıcak nefesini omzunda hissettiğinde bir kez daha ürperdi. “Şanslı piç, vilette*( mor, demek. Mor iblisi kastediyor. ) olduğu için istediği kişiye istediği şeyi yapabileceğini sanıyor.”

Kıyafetlerinin arasından “Homurdanmayı kes,” diye homurdandı.

“Elimde değil,” diye tısladı ortağı.

“O zaman git başka yerde homurdan.”

“İstediğim yerde homurdanırım.”

Kafasını kıyafet yığınından çıkardı ve ortağını pataklamak için arkasını döndü, ama… Nickolai’nin bu kadar yakınında durduğunu tahmin etmemişti. Burun burunaydılar ve Jamie onun nefeslerini çıplak teninde hissedebiliyordu; ama daha önemlisi tam yüz gün geçirmelerine rağmen ilk defa Nickolai’nin ondan birkaç santim kısa olduğunu fark etmişti. Gözlerini tamamen görebilmek için başını hafifçe eğmesi gerekiyor ve gölgesi onun dudaklarını koyulaştırıyordu.

Dik dik dudaklarına bakmayı kes, diye homurdandı iç sesi.

Kızarıp gözlerini tekrar yukarı çıkarırken, “Sakinleş,” diye homurdandı, “gerçekten bu kadar abartılacak bir şey yok.”

Lanetli ortaklar (Get Scared)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin