Bölüm 16- Optik Mezbaha

888 73 22
                                    

Ben geldim!!! Bir bölümle daha karşınızdayım, umarım severek okuyorsunuzdur ^^ Neyse daha fazla uzatmadan iyi okumalar diyorum!! Vote ve yorumunuzu esirgemeyin <3 <3 

ps: Kastım ve bölümü 1.666 kelimede bırakmayı başardım :3

Bölüm 16- Optik Mezbaha

Böcek (İnstancte): Sadece insanlar için sorun teşkil eden bir yer altı parazitidir. İnsanların eşyalarına bırakılan larvalar ete geçer ve birkaç günlük kuluçka döneminden sonra içinde bulunduğu insanı kontrolü altında alır. Kontrol esnasında parazit birçok insanı öldürüp kana susamışlığını gidermeye çalışır. Parazitler bir şeyle beslenmez ama içlerinde sonsuz bir öldürme arzusu vardır. Kurbanın Böcekten kurtulması için ölmesi şarttır, geri dönüş yoktur. Böcek bir parazit olduğu için cadılar tarafından izlenemez. Ne kadar kullanım yerleri azalsa da hala bazı ülkelerin savaşları kazanmak için Böcek kullandığı bilinmektedir.(kısaltılmış versiyon)

                                                                          -Antretan Üyeleri El Kitabı

“Çünkü o ele geçirilmiş, davanın Meclis’e ait olduğu kesinleşti.”    

Porselen beyazı parmakların arasında iyice pembe görünen elleri dondu, kafasında Çinlilere küfretmesine yetecek kadar havai fişek patladı ve bir an gözleri kararır gibi oldu. Yine de garip bir şekilde, bedenindeki onca berbat tepkimeye rağmen dudakları yukarı doğru kıvrıldı, “Yani,” diye mırıldandı son heceyi uzatarak. “Onlara bunu yapan bir yer altı sakini.”

Morlukların geçtiğini fark eden ortağı cevap vermeden önce ellerini onunkileri yakıyormuş gibi hızla bıraktı. Jamie umursamadı. “Evet, yer altı sakini. Bir Böcek, hatırlıyor musun? Sayfa –”

“490,” diye tamamladı dalgınca. Hatırlıyordu. Okuldan geldiğinde yatağa serilip okuduğu sayfalardan biriydi.  Gözünün önüne uzun bir tanım ve dört sayfalık bir tarihçeden sonra konulmuş resimler geldi. Ortasında siyah bir nokta olan yumurta, larva; ortalara doğru genişleyen rengarenk bir solucan, asıl Böcek. Hatta uzun uzun bu Böcek’in göze nasıl sığdığını düşündüğünü de hatırlıyordu. Güldü, “Biliyor musun, o kitapta şirin bulduğum tek şeydi.”

Nickolai ürperse de rahatsız olduğunu gizlemeyi başardı, zaten erkekler tuvaletini aydınlatan floresanın altında ikisi de en az ölüler kadar solgundu; Jamie’yse durumun ironikliğiyle eğlenmekle meşguldü, bu korkunç dünyadan kaçıp saklandığı arkadaşları yine bu korkunç dünya tarafından elinden alınmıştı. Mesaj açıktı:

Kaçış yok.

“Üşüdün mü?” diye mırıldandı ortağı. “Titriyorsun.”

Başıyla hayır derken kollarını kendine sardı; sadece yalnız kalmaktan ve onu ‘Jamie’ yapan her şeyi kaybetmiş olmaktan korkuyordu. Üşümeyi tercih ederdi. Nickolai’ın korkusunu gözlerinden okumasını, sıcacık bir gülümsemeden sonra ona sarılmasını ve saçlarını okşamasını istedi.

“Hadi gel, ceketini bulalım.”

Ortağının kolunu kavramasını ve onu lavabodan dışarı çekiştirmesine izin verdi. Onu süzen gözlere aldırmadan “Nickolai,” diye seslendi.

“Hım?”

Sarıl bana.

İç çekti, “Boş ver.”

Nickolai kaşlarını çatsa da üstelemedi, onu Ryuuga’yı dinleyen birkaç polisin arasına oturttu ve omuzlarını ceketiyle örttü. Ryuuga, Jamie’nin üzerinde dolaşan gözleri tekrar ekrana yönlendirmek için elindeki kırmızı kalemi ekrana vururken “Her neyse,” diye homurdandı. Polislerle beraber Jamie de ekrana baktı.

Lanetli ortaklar (Get Scared)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin