Bölüm 26- La Sainte-Victime

510 42 35
                                    

Okullar sonunda bitti!!! Kendimi o kadar üretken hissediyorum ki eğer yorum ve okunma sayısı iyi olursa hemen her gün bölüm bile koyabilirim!

Kame kısmının geçiş bölümü gibi olduğunu biliyorum ama bence Nick'i anlamak için bu önemliydi, hem yine Nick'in ve Jam'in maceraları gibi avlanıyorlar da. Yani umarım çok sıkılmamışsınızdır!Merak etmeyin bir bölüme Jam geri geliyor <3 hem de sürpriz sahnelerle <3 Vote ve yorumu unutmayın!! <3



Bölüm 26- La Sainte-Victime

"Daha gelmedik mi?" diye homurdandı Kame sıkı sıkıya kapanmış perdeyi hafifçe aralayıp ışığın içeri dolmasına izin verirken.

Nickolai Kame'nin yolculuklardan nefret ettiğini bildiği için sesini çıkarmamaya çalışıyordu. Onun gereğinden fazla hareketli ve sabırsız doğasına alışmıştı. Bu hoşuna bile gidiyordu. Kame kanının daha hızlı akmasına neden oluyordu, hem de her anlamda. Bu elf seni çok değiştirdi, diye düşündü kendinden memnun bir halde. Yanına bir elfin, özellikle de çekilmezliğiyle ün salmış Ryuuga'nın kuzeninin verileceğini duyduğunda hissettiği hayal kırıklığını hatırlıyordu.

Kimse kendini beğenmişlik ve sadistlik konusunda elflerle yarışamazdı. Çoğu işkence yöntemini geliştirdikleri gibi bazıları dünyada sadece elflerin kalması gerektiğini düşünecek kadar ileri bile gidiyordu.  Elflerin doğuştan gelen kişilik bozukluklarına bir de Ryuuga'dan gelebilecek kalıtsal huylar eklendiğinde Nickolai ortağının korkunç biri olduğunu sanmıştı.

Ama Ortaklık işlerinden sorumlu olan cin kapıyı açıp Kame'yi içeri aldığında, Nickolai bir haftalık psikolojik hazırlığın boşuna olduğunu anlamıştı. Kame ne Ryuuga'ya ne de diğer elflere benziyordu. Onda daha önce hiç kimsede görmediği bir incelik ve ateş vardı. İçinde o kadar zıt şeyleri barındırıyordu ki bazen o bile kendiyle savaşmaktan yorgun düşerdi.

Kame'nin taşlardan peri isimlerine kadar birçok anlamı vardı, ama Nickolai en çok Kamelianın kısaltması olan halini seviyordu. Kame de bir çiçek kadar güzel ve nazikti.

Sevgilisinin bir cevap beklediğini hatırlayıp toparlandı. "Bilmiyorum, çok kalmış olamaz."

"Niye öyle gülümsüyorsun?"

"İlk zamanlarımızı hatırlıyor musun?"

Kame cevap olarak kızaran yanaklarını saklamak için yüzünü yere indirdi ve kaşlarını çattı. "Şimdi anlaşıldı."

Eğer yavru köpeklerden daha tatlı bir şey varsa o da kesinlikle elli yaşındaki bir Kame'ydi. Elflerin kötü özellikleri gibi dövüş yeteneklerinden de yoksundu ve bu ona ayrı bir masumiyet katıyordu. İkisi Kame belli bir seviyeye gelene kadar her gün pratik yapmak zorunda kalmıştı. Nickolai aklına o saatler geldikçe kendini aptal gibi gülümsemekten alamıyordu. Bir elfin kendi ayağına takılıp yere yapıştığını görmek çok rastlanır bir şey değildi sonuçta.

"Biliyor musun, bazen diğer iblislerin yaşamana nasıl izin verdiğini anlamıyorum."

Nickolai kaşlarını çatıp "Neden?" diye sordu.

"Şu romantikliğin ve insancıllığınla türünün yüz karasısın da ondan."

Güldü, "Bunları kafana Ryuuga sokuyor değil mi?"

"Belki... Yine de aşık olamayan bir türün bu kadar romantik olabiliyor olması beni de düşündürmüyor değil."

"İblisler aşık olamıyor olabilir ama..." gözlerini devirdi. "...yine başa döndük, hm? Gözlerindeki şüpheyi bu karanlığa rağmen görebiliyorum."

Lanetli ortaklar (Get Scared)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin