Bölüm 22- İnsanlar sahip oldukları şeylerin değerini onları kaybedince anlar

993 66 36
                                    

Merhaba! Ben geldim! Bundan sonra bölümleri daha kısa yazma kararı aldım, böylece hem okunması hem de yazılması daha kolay olacak. Haftada bir bölüme hatta iki bölüme kadar hızlanabileceğim için sizin için çok bir şey fark etmeyecek ^^ (Yorumlar için şimdiden çok teşekkürler ama bölümü yazarak yeterince zaman kaybettim, sınavlarıma hazırlanmam lazım)

Will and Wale Twis'i de okumanızı tavsiye ederim!!!!

Bölüm 22- İnsanlar sahip oldukları şeylerin değerini onları kaybedince anlar

Jamie gözlerini açtığında genelde kendinden geçtikten sonra uyandığı yerde, yatağındaydı. Sol omuzunun üstüne yatmış ve hafif cenin pozisyonu almıştı.  Yüzü özensizce kapatılmış perdelerine dönük olduğu için içeri giren güneş gözlerini kamaştırıp her şeyin yumuşak noktalar halinde görünmesine neden oluyordu.

Bu açıdan kitaplığında duran uzun zamandır dokunmadığı mangalarını, ders kitaplarını, çalışma masasının bir kısmını, tekerlekli sandalyesine ve…

Günaydın uykucu.”

Biri onu sırtından itiyormuş gibi hızla doğruldu. Sonra hiçbir yerinin ağrımadığını fark etti, bütün yaraları iyileşmişti. Tişörtü üzerinde olmadığı için ışıkta parlayan yara izlerine baktı. “Evet, geldiğimde bir enkazdan farkın yoktu.”

Gözlerini yara izlerinden alıp ortağına dikti. Yakut gibi parlayan gözleriyle çökmüş omuzları tezatlık içindeydi, tıpkı rüyasındaki gibi yorgun ama aynı zamanda da mutlu görünüyordu. Ona nasıl göründüğünü merak etti. Büyük ihtimalle saçları soluna yatmaktan düzleşmiş, gözleri şişmiş ve ağzı şaşkınlıktan açılmıştı.

Toparlanması gerekiyordu.

“Du-duşa girmem lazım,” diye kekeledi ve ışık hızında banyosuna yollandı.

Kapıyı arkasından kilitleyip hemen musluğu açtı. Suyun ısınmasını beklerken sırtını kapıya verdi. Şimdi ne olacaktı? İçindeki ses hiçbir şey olmamış gibi devam etmeleri gerektiğini söylüyordu. Daha doğrusu bunu istiyordu. Jamie onu tahmin edemeyeceği kadar özlemişti, onu bir daha kaybetmeye dayanamazdı. Bu yüzden ona iyi davranmaya başlasa iyi olurdu. Sakinleşip toparlanana kadar suyun altında oyalandı. 

Odasına döndüğünde Nickolai hala onun bıraktığı gibiydi. “Babanı da iyileştirdim,” diye mırıldandı Jamie giyinirken. “Ve tabii hafızalarını da sildim. Anne’ınkini de.”

İnledi, “Ama neden? Anne’la iyi anlaşıyordum!”

“Bundan sonra ona ihtiyacın olmayacak, o yüzden her şeyi unutması en iyisiydi,” diye karşılık verdiği ortağı sert bir sesle.

Omuz silkip hala soğumamış yatağına geri döndü. Sonuçta Anne için en iyisi buydu, eğer o da Nickolai’la tanışmamış olsaydı bu dünyayı tamamen unutmak isterdi. Ve hatta kendi dünyasını da.

Kendi kendine böyle şeyler düşündüğü için kızdı.

“Görev mi geldi?” diye sordu.

Nickolai ortağının ne demeye çalıştığını anlamıştı. Dudaklarına cılız bir gülümseme ve yüzüne ağlamaklı bir ifade yerleşti. Başını hayır anlamında salladı.  “Durendal’ı kullandığını hissettiğimde seni kontrol etmem gerektiğini düşündüm. Aslında… ben yokken başının derde girebileceğini hiç tahmin etmemiştim.”

Uzun bir süreden sonra ilk defa gerçek bir kahkaha attı. “Lütfen ama, bu konuda özel bir yeteneğim olduğunu biliyorsun.”

Nickolai’sa onun aksine yüzünü buruşturmuştu. “Doğru.”

Lanetli ortaklar (Get Scared)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin