Bölüm 21 - Lanetlerin en gürültülüsü

801 59 18
                                    

Eveet sonunda yine geldim! Bana kızmayın çünkü her şey üst üste geliyor, hem bilgisayarım da bozulmuştu :/ 

Bu yüzden bilmiyorum ama sanırım siz de zaten geç gelen bölümlere alıştınız :/ Bu bölüm diğerlerine göre de kısa oldu biliyorum ama yazacağım Yılbaşına özel bölümler yüzünden kısa kesmem gerekti. neyse üzgünüm! Umarım beğenirsiniz! Vote ve yorumu unutmayın <3 <3

Bölüm 21 – Lanetlerin en gürültülüsü

Jamie aldığı onca ilaç sayesinde dalabildiği sığ uykusundan duyduğu birkaç gıcırtı ve iç çekmeyle uyandı. BlackJack’te olanlardan sonra harabeye dönmüş vücudunu doğrultabildiğindeyse nefesi hem acıdan hem de şaşkınlıktan nefesi kesildi.

Nickolai. Buradaydı.

Her keyfi yerinde olmadığında yaptığı gibi yatağının kenarına tünemiş ve gözlerini ayaklarına dikmişti. Jamie odayı dolduran karanlığa rağmen teninin normalden daha soluk ve gözlerinin altında morluklar olduğunu fark etti ama içini dolduran özlem ve endişenin gözlerinden akmasını engellemekle meşgul olduğundan sessizliğini korudu. Gözleri unuttuğu ya da daha önce fark etmediği her detayını ezberlemek ister gibi ortağının üstünde dolaşmaya devam etti.

Hafif kalkık burnunu, kapalı olmasına rağmen yoğun irislerinde kendini kaybettiği gözlerini ve… ve dudaklarını özlemişti. Hatta güneş ışığında gözlerini kamaştıran küpelerini ve piercinglerini bile. Her şeyini özlemişti işte.

Cesaretini toplayıp omzuna dokunmaya davrandı ama  Nickolai ne yapmak istediğini anlamış gibi o kolunu kaldıramadan ondan uzaklaşmıştı. ”Nickolai…” diye fısıldadı boğazındaki yumru yüzünden titreyen bir sesle.

“Biliyor musun, bazıları bana Nickolai yerine sadece Nick diyor. Onlara göre bu şirin ve samimi bir lakap ama benim hoşuma gitmiyor, hatta nefret ediyorum denilebilir. Yine de bana Nick demeni o kadar çok isterdim ki…” Jamie’ye döndü, yüzü duygusuzdu. “Ne kadar saçma, değil mi?”

Yaşlar yanaklarından aşağı süzülmeye ve elini ıslatmaya başlamıştı ama umursamadı. Aslında Jamie birkaç kere ona Nick demeyi düşünmüş ama hemen vazgeçmişti. Nedense Nick ona ortağına yakışmayacak kadar sadece ve klasik geliyordu. Hem Nickolai demekten garip bir haz alıyordu. O’yu söylerken büzüşen dudaklarını sonraki Ai sesi için açması ve dilini yavaşça damağına vurması hoşuna gidiyordu… Tabii bunları ona itiraf etmeyecekti, bu yüzden “Seni özledim,” dedi cevap vermek yerine. “hem de çok.”

İblisin dudaklarına cılız bir gülümseme yayıldı ve kendini ortağının yanına kaydırdı. Jamie çaktırmamaya çalışarak Nickolai’ın kokusunu içine çekti. Kalbi hızlanmış, vücudu kırıklar ve yarıklar içinde değilmiş gibi arzudan zonklamaya başlamıştı.  Nickolai Jamie’nin aklını okumuş gibi dudaklarını onunkilere yaklaştırdı. “Ben de seni, hem de çok.”

Dudakları buluştuğu an inledi. O kadar uzun zaman olmuştu ki… Nickolai’ın dişlerinin dudaklarına değmesi…Dans eden dilleri… Nickolai dudağını dişlerinin arasına aldığında bir kez daha inledi ve kendini onun vücuduna bastırdı. Ama sonra dudağını çekiştiren dişler iyice sıkılaştı. Jamie ağızında dolan kanla bağırıp ortağını omuzlarından itti.

Ama ortağı gitmişti, Luixiane gülmeye başladı…

Jamie nefen nefese uyandığında yanında alnını silmekle meşgul olan Anne’ı buldu. “Şişş,” diye mırıldandı hemşire yatıştırıcı bir sesle. “sadece bir kabus.”

Otomatik olarak doğrulan bedenini yavaşça yatağa geri bıraktı, elbette bir rüya olacaktı. Nickolai geri dönse bile bu kadar çabuk yumuşamaz ve Jamie de asla “seni özledim” demezdi. “Vücudun aldığın ilaçlar yüzünden huzursuz olmuş olmalı,” diye devam etti Anne. Jamie omuz silkti, hemşirenin aksine parçalanmış vücudunu çok umursamıyordu. Daha kötülerini gördüğü de olmuştu, tabii o zamanlar Nickolai yanındaydı ve hemen onu iyileştiriyordu.

Gerçi bu işlerde Anne da fena sayılmazdı. Luixiane’dan yediği son tekmeyle kendinden geçmiş ve uyandığında kendini temizlenmiş ve sargı bezleriyle mumyalanmış bir şekilde yatağında bulmuştu. Hem Anne’ın onu gördüğünde çılgına dönen annesini yatıştırabilmesi de bir başka artısıydı. “Burada kalmak zorunda değilsin,” diye mırıldandı çatallaşmış bir sesle. “yorgun görünüyorsun.”

Genç kadın sorun değil der gibi elini salladı. “Güven bana baktığım en uslu ve rahat hastalardansın.”

Bok gibi hissetmesine rağmen güldü.

“O halde biraz daha uyursam…?”

“Keyfine bak.”

Tam rahat bir pozisyon yakalamıştı ki en son eve fare girdiğinde duyduğu bir çığlık kulaklarına doldu. Komodininde duran Durendal’ını kaptığı gibi yataktan fırladı. Arkasında duran Anne’a “Geri çekil,” dedikten sonra geriledi ve bütün gücüyle kapıya yüklendi. Kapı sonuna kadar açıldığındaysa Jamie birkaç saniyeliğine donup kalmadan edemedi.

Annesi odanın bir kenarına sinmiş durmadan çığlık atıyordu ve babasının üstünde pençelerini ona geçirmeye çalışan yeşil cüceler vardı. “Snatches?” dedi şaşkınlıkla.

“Sanırım baban için de böbrek dilemişim Jamie,” diye açıklamaya çalıştı Anne.

“Tahmin etmiştim.”

“Jamie!” diye bağırdı annesi, ne olduğunu anlayamadan üstüne atılmıştı. “Bir şey yap!”

Annesini Anne’a verdikten sonra çığlık atarak üzerindeki göremediği cinlerle savaşmaya çalışan babasına döndü. Beş tane elli santimden kısa cüce, diye düşündü. “Baba hareket etmeyi kes!”

“Neden bahsed-”

“Kes işte!”

Babası dişlerini sıkıp debelenmeyi kestiğinde Jamie silahını ateşlemek için doğrulttu. “Jamie!” diye haykırdı annesi. “Ne yapıyorsun? Aklını mı kaçırdın!”

Sani ne yapıyordu? Silah iblis kanıyla doluydu. Büyük ihtimalle kurşunlar cinleri parçalamakla kalmaz babasını da yaralardı. Bir kez daha küfür etti ve tekrar debelenmeye başlamış babasını odada bırakıp bıçaklarını almak için kendi odasına gitti. Geri döndüğünde babası yerdeydi ve omzunda derin bir yarık vardı.

Neredeyse kendinden uzun pençelere sahip Snatches’i kafasından yakalayıp kafasını bedeninden ayırdı. Sonra tam da babasının sırtına yönelmiş bir başkasını öldürdü.

Bayılmış babasını Snatches’ten kurtarabildiğinde Anne’dan yardım istemek için arkasını döndü. Elindeki gri kanı alnına bulaştırmayı umursamadan terini sildi ve “Yarık çok derin mi?” diye sordu nefes nefese. Anne annesi ona uzattığı an Jamie arkasına sert dört şeyin girdiğini hissetti. Pençeler etini parçaladıktan sonra içinden çıkar çıkmaz Jamie silahını ateşledi.

Kırmızı ışık diğerlerine göre daha iri olan Snatches’i paramparça etti. Tekrar arkasını döndüğünde annesi ve Anne ağızları açık bir şekilde ona bakıyordu. Jamie güldü, “Artık günlük bir rutin gibi, yaralanmasam eksik hissederdim.”

Cümlesini bitirir bitirmez sanki komedi/fantastik türünde bir dizide oynuyormuş gibi dramatik bir şekilde yere yığıldı. Bilincinin son kırıntıları da onu terk etmeden önceyse ona yaklaşan botlar gördü ve bu sefer rüya olmamasını diledi…

Lanetli ortaklar (Get Scared)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin