Bölüm 3- Hiçbir insan iblisin işkenceleriyle başa çıkamaz

1.7K 119 16
                                    

 Bölüm 3 –  Hiçbir insan iblisin işkenceleriyle başa çıkamaz

Yağmurlu günlere bayılan 900 yaşındaki genç iblis, zayıf bir gülümsemeyle kıvrılmış şarap kırmızısı dudaklarına yarılanmış viski bardağını bastırdı. Böyle kasvetli ve boğucu günlerde içmek ona bir insana işkence etmekten bile daha fazla zevk veriyordu ki bir iblise kanlı bir işkenceden daha fazla zevk veren pek bir şey yoktur.

Viskisini eski ahşap tezgaha geri koyarken barın ışıklarından bardağına yansıyan gözlerle bıkkın bir iç çekti.

Arkada masada oturan beş Ashinannim Angfants* belli etmekten hiç çekinmeden ona bakıp duruyordu. Pekala genç iblis, geçirdiği 9 asırdan sonra ona katilmiş, vahşiymiş, avcıymış, sadistmiş ve hatta sırf normal türdeşlerinin aksine Antretan Meclisi’ne çalıştığı için damgalanmış inekmiş gibi bakılmasına alışmış olmalıydı ama herifler öyle bir küçümsemeyle bakıyordu ki hepsini teker teker minik parçalara ayırmak, sonra da yakmak istiyordu.

Ne var ki Antretan Meclisi izinsiz ölümü suç sayıp müebbet hapis veriyordu, bu zamanın işlemediği bir yaratık için en kötü cezaydı.

 Ashinannim Angfants’nın neler düşündüğünü tahmin edebiliyordu. Onlara göre Antretan Meclisi’nin tasmasını takan bir korkaktan başka bir şey değildi. Burnundan sinirle çıkan sesli bir nefes verdi.

O da bir zamanlar türdeşleri gibi insanlara sebepsiz yere musallat olur, işkence edip hayatlarını mahvettikten sonra onların kendilerini öldürmelerini izleyip zevk alırdı. Ama 9 asır uzun bir süreydi ve önünde daha binlerce dokuz asırlar vardı. Bir gün durmuş ve –o zamanlar- 7 asır geçirmesine rağmen aslında hiçbir şey başarmadığını, hiçbir amacı olmadığını fark etmişti,;öldürdüğü o bütün insanların aksine. O farkındalık anından sonraysa içinde uzun bir süre kendine bile itiraf edemediği bir imrenme filizlenmişti.

İnsanlar ne kadar güçsüz, kırılgan ve geçici olsalar da o minicik hayatlarına o kadar fazla şey sığdırıyorlardı ki… Aşklar, acılar, kayıplar, kazançlar… Oysa iblisler bir Antretan avcısı gelip onları öldürene kadar hayatlarını sadece kan ve kurbanının çığlıklarıyla doldururdu. O böyle bir yaşam istememişti, bir amacı olmasını arzulamıştı.

O yüzden de Antretan Meclisi adına işkence etmeyi seçmişti. (O bir iblisti, hem de bir gauru vau**, işkence etmekten vazgeçecek değildi ya.)

“Her geçen günle daha da sabırlı oluyorsun Nickolai, yaşlanmak sana yaramıyor.”

Nickolai boncuk ve paralarla süslenmiş yeşil saçları görmeyeli uzun zaman olduğunu düşünürken taburesinde döndü. Şarap dudaklarındaki gülümseme büyüdü, “Ruuka,” eliyle zamanın yıpratıcı izleriyle bozulmuş vücudu işaret edip “Aynısı senin için de geçerli.” diye karşılık verdi.

Yer altı dünyasının en ünlü yamyam cadısı Rukaa gözlerini devirip yanındaki tabureye tünedi ve  “Sinirini benden çıkarma iblis.” diye homurdandı.

Nickolai kafasıyla kırmızı saçlarını uçuşturan bir hızla arka masayı işaret etti. “İlk adımı onların atması lazım, biliyorsun Antretan kuralları.” Eski, kimseye bir şey danışmadığı günlerini özlediğini belli eden bir iç çekip devam etti, “ Senin davalar ne oldu? En son on üç kişiyi yemekten yargılanıyordun?”

Rukaa kıkırdayıp dilini sivri dişlerinin üstünde gezdirdi, Nickolai onun yediği insanları düşündüğünü biliyordu. Ürperdi, tamam insanlar bir yerde kan dolu su balonları gibiydi ve patlatmak çok eğlenceliydi ama onları yemek… Rukaa Nickolai’nin iğrendiğini fark edip konuyu değiştirdi. “Peki ya senin insan aşkın hala devam ediyor mu?”

Lanetli ortaklar (Get Scared)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin