Göksu ayrılığın,terk edilmenin yaralarını sarıyordu,hala.Ege onu bırakıp gideli tam 17 gün olmuştu,17 gün.Acılarla geçen 17 gece..Ağlamaktan şişmiş gözlerle,bir elinde peçete diğer elinde bir kitapla geziyordu evin içinde.Annesi ilk günler ilgilenmiş,sonrasında annesi de yorulmuş ve Göksu'yu kendi haline bırakmıştı.İnsanın yaralarını en iyi kendisi iyileştirirdi.
Ege'yi aramak içinden geçen her şeyi açık açık söylemek,içindeki nefreti kusmak istiyordu.Söyleyemediği her an kelimelerin esareti altındaydı.Aramak için defalarca eli telefona gitse de ,Ege'nin numarasını tuşlayacak cesareti bir türlü toplayamıyor,kısır döngü şeklinde devam ediyordu bu böyle..
Ayrılık sancıları içinde kıvranırken sürekli Adele,Sting,hatta zaman zaman Sıla dinliyor,dinledikçe daha da kahroluyordu.Kimseyle konuşup görüşebilecek durumda değildi.Efla'nın bile çağrılarına cevap vermez olmuştu,günlerdir mesajlarını da kontrol etmiyordu."Zaman her şeyin ilacıdır" ilkesini benimseyerek,bir süre daha inzivada yaşamaya karar verdi.
***
İnziva kararının üzerinden birkaç gün geçmişti ki,bir sabah odasında dergilere göz atarken dairelerinin çalan ziliyle irkildi.Bu saatte kim çalardı ki kapıyı?Hem de böylesine bir ısrarla? "Geliyoruuuum" diye seslendi kapıya doğru."Daha dikkatli olmalıyım kapının ardındakine seslenirken" diye düşündü,kuyruk acısı hissederek.
İki ay kadar önce,annesinin alışverişten dönmesinibekliyordu evde.Aniden çalan kapıya doğru koşarken;tuhaf,operada serenat yapan bir soprano gibi "Kiiiiim oooooooooo" diye bağırmıştı.Kapıyı açıp karşısındakini görünce ise donakalmış,utançtan kıpkırmızı kesilmişti."Tüp siparişi verilmişti ama?" diyen tüpçüye aceleyle parayı ödeyip kapıyı kapamıştı.Yaşadığı utancın etkisiyle bir saat kadar şok içinde ve domates gibi bir suratla kalakalmıştı.
"Geliyorum" diye seslendiği kapıyı açtığında elindeki makjay çantasını sallayan Efla ile burun buruna geldi.Efla neşe içinde:
-Hadi bakalım Göksu Hanım,artık evden çıkıp,ayrılığın izlerini üzerinden silme vakti!!
Göksu mırın kırın edip,önce itiraz ettiyse de fazla direnemedi.Sıkılmıştı evde otur otur... Efla maharetli parmaklarını kullanmaya başlamıştı yine.Efla pek makyaj yapmaz,hafif bir makyaj yapardı her zaman,doğallığı tercih ederdi hep.Ama makyaj konusunda oldukça iyiydi,özellikle de göz makyajında..
Göksu'nun yeşil gözlerini ön plana çıkarmak için sürdüğü siyah göz kalemini,siyah rimel ile destekledi önce.Ağlamanın sonucu olan,göz altlarındaki morlukları kapatmak için biraz fondöten kullandı.Dudaklarına sürdüğü uçuk pembe ruj ile makyajı tamamlanmıştı Göksu'nun.Sade ama göz alıcı ve güzel görünüyordu.
-Gözlerime inanamıyorum ya,bi beş dakika önceki halime bak bir de şimdi.. " dedi gülerek Göksu.
-İşin sırrı bunlar değil,dedi Efla makyaj malzemelerini işaret ederek,işin sırrı sensin.İşin sırrı senin doğal güzelliğin.Sıra saçlarında,diyerek çekmecedeki fön makinesini aldı eline.Göksu'nun düz,siyah saçlarını düzgün bir fönle şekillendirdi.Beraberce dolabın karşısına geçerek her zaman kurtarıcı olan beyaz elbiselerden birini seçtiler.Göksu giyindiğinde ayrılığın izleri tamamen silinmiş gibiydi,aynadaki görüntüsünde."Sadece dışarıdan öyle görünmeyeceğim" dedi Göksu kendi kendine,"Güçlü kalıp,unutacağım,yıkıp geçeceğim geçmişi,tıpkı onun beni yıktığı gibi." Efla'nın kapıya doğru ilerleyen adımlarını izledi,şu dakikadan sonra asla birisi için kendini hırpalamayacaktı,asla.
***
Multimedyada Göksu'yu görüyoruz bu kez.
![](https://img.wattpad.com/cover/20645177-288-k777250.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beklenmeyen Biri
Fiksi RemajaDudaklarında silik bir ezgi,gözlerinde yalnızlığın ızdırabıyla yürüyordu genç kız,tek başına.Belki de her zaman olduğu gibiydi,alıştığı gibi;tek başına..Aşkı tam olarak yaşayamadan aşka olan inancını yitirmek üzereydi.Bir anda başlayan yağmura aldır...