Efla odasında dakikalardır dönüp duruyordu.Uyanalı daha birkaç dakika olmuştu ama huzursuzdu.Ural'ın okuldan ayrılmayacağını öğrendiği andan beri telaş içindeydi.Okulun ilk günü ne giymeliydi?Acaba saçlarını toplamalı mıydı,açık mı bırakmalı?En önemlisi tavrı ne olmalıydı?Neşeyle yaklaşmalı ve muhabbet mi açmalı,yoksa zarif bir gülümsemeyle sadece selam mı vermeliydi?
Derin bir nefes aldı ve hemen yanında duran yatağına zıpladı.Yatağa sırt üstü düşmenin verdiği rahatlık hissiyle gevşedi bir an için.Son günlerdeki davranışlarını,hallerini gözünün önünden geçirdi.Mutluluğun etkisiyle ne kadar da şapşal davranmıştı öyle? Yanındaki yastığı hırsla kapıya doğru fırlattı.Bir hiç uğruna evham yapıyordu.Pijamayla da gitse aynı olacaktı,somurtup yanından geçse de.Ne diye bu kadar sıkıntı yaratıyordu ki sanki?Telaş yapmak onun doğasında vardı gerçi.Minicik bir detayla ilgili milyonlarca senaryo yazıp,kafasında kurar,senaryolarını düşünüp endişelenirdi.Göksu boşuna 'evhamlım' demiyordu ona.
Yatağından yavaşça kalktı.Karşısındaki duvarda asılı duran aynada kendisiyle göz göze geldi.Aynaya iyice yaklaştı,sordu kendine:"Ne yapıyorsun sen?" Sol kaşını hafifçe havaya kaldırıp devam etti kendini azarlamaya: "Senin farkında bile olmayan biri için kendini yıpratmaktan,yorulmaktan başka yaptığın ne var? Uyan artık,kurduğun hayaller gerçekleşmeyecek,boşa kürek çekiyorsun.Anla artık,yaptığın bir hiç.Kendine gel,gerçek dünyayla tanış." Aynaya hızla arkasını dönüp,odasında volta atmaya başladı.
Defalarca yaptığı gibi yine kendine söz veriyordu.Yine,yine,yine..Ama bu sefer kararlıydı,belki de hiç olmadığı kadar.Akışına bırakıyordu."Olursa olur,olmuyosa zorlama" mottosunu benimseyecekti.Aldığı karardan memnun olmuştu.Aynadaki yansımasıma gülümsedi bu kez,kendinden emin bir şekilde.Saat dokuza geliyorduTaytını,tişörtünü giydi.Spor ayakkabılarını geçirdi ayaklarına,koşu zamanıydı.Apartmandan çıktığında serin serin esen rüzgarla karşılaştı,eylül sabahının ferah havasını içine çekti.Aldığı yeni kararın verdiği hafiflikle,belki de kahvaltı yapmamış olduğu içindi,koşmaya başladı.
* * *
Okulun bahçesine doğru adım atarken derin bir nefes aldı.Okul açılmıştı,hiç açılmayacak,okulun ilk günü hiç gelmeyecek gibiydi oysa.Hızlıca etrafı taradı gözleriyle,Göksu 100 yıllık eski bir bina olan okulun kabartmalı duvarına yaslanmış onu bekliyordu.08.30'da ön bahçede olmaları yeterliydi,saatini kontrol etti,15 dakikaları vardı.
-Bu sene hangi sınıftayız acaba ya,biliyor musun Göksu?
-Hiçbir fikrim yok ki. Ben de en az senin kadar merak ediyorum ama.
Etraflarındaki tabelalara göz gezdirirken,Göksu haykırdı,belki de biraz fazla bağırmıştı ama onun sevimli huylarından biriydibu Efla için.
-Burada,işte burada! "11 Fen D" .Şaka maka 11. sınıfa gelmişlerdi.İnanmak güçtü,okula yeni kayıt yaptımış gibiydi.Bu cümleyi kuracağı aklının ucundan geçmezdi ama ,yıllar çabuk geçiyordu.Tatilin gerçekten bittiğini haber verircesine acı acı çalan zille bahçeye çıkmak zorunda kaldılar.
Okul müdürü,her yıl olduğu gibi,sıkıcı konuşmasına başlamıştı.Ve yine hep olduğu gibi onu dinleyen yoktu,öğretmenler de dahil.Eski İngilizce öğretmenleri Efla'ya hınzırca göz kırptı,"İnan biz de bezdik bu konuşmalardan" der gibiydi bakışları.Ön bahçeyi dolduran 500 öğrenci,çevresindekilerle koyu bir sohbete başlamıştı.Efla da sınıfındakilerle koyu bir sohbete dalmıştı,müdür son veriyordu konuşmasına, "Saat 09.00'da herkes sınıflarında olsun.İyi dersler."
Efla'yla Göksu arka bahçedeki banklardan birine yerleşmişti.Yüksek,geniş dallı çam ağacının gölgesinin altındaki bank,onların deyimiyle "bizim mekan".
-Ya o bu değil de,Ural nerede? Sen de görmedin değil mi? Göksu alt dudağını sarkıtarak olumsuzca başını salladı. Efla bir an için düşüncelere daldı,güya akışına bırakacaktı her şeyi,umursamayacaktı Ural'ı.Daha ilk gördüğü anda eli ayağı birbirine dolaşmıştı.Ne yapsındı ama.Artık umursamıyorum onu demekle olmuyordu demek ki,aklın bir köşesinde hep o vardı..
-Amaan,neyse ne,boşver onu.Berra gene ne kadar gıcık ya...
Klasik okul dedikoduları ilk dakikadan başlamıştı.O ufak dedikodular da olmasa okulda sıkıntıdan ölürlerdi herhalde.Dedikoduları "Sevgili öğrenciler,ders saati" anonsuyla yarıda kalmıştı.Güle konuşa sınıfa doğru ilerlerken Göksu başparmağıyla arkaya bakmasını işaret etti:
-9. sınıftaki,şu an 10. sınıf pardon,kız saçını yine boyatmış.O kadar siyah saç hiç olmuş mu Allah aşkına?! Çaktırmadan bak arkaya.
Efla sersemce etrafına bakıyordu,zaten ne zaman çaktırmaması gerekse bir sersemlik çöküyordu üzerine.Arkasını döner dönmez Ural'la burun buruna gelmişti.Hemen önüne döndü,Göksu'yu da hızlıca yanına çekerek çevik adımlarla okulun içine girdi.O kadar zaman ayrı kalıp da birbirlerini görmeleri böyle olmamalıydı. Alık alık etrafa bakıp "Nerede?Hani nerede ya??" diye sormuştu üstelik.Öfff.....Efla'nın beyninde binbir tilki dolaşıyordu;"Ondan hoşlandığımı düşündü kesin,kesin ya kesin.Aman nerden tahmin edecek ki? Ama ya anladıysa?!".
* * *
Daha ilk günden sıkılmaya başlamıştı Ural.Evet,Efla'ya yakın olmak iyiydi,zaten okulun tek iyi yanı dostları ve Efla'ydı.Ama tatile alışan bünye kolay adapte olamıyordu okula.Teneffüs zilinin çalmasına birkaç dakika kalmıştı,ders işlenmiyordu zaten,herkes yanındakiyle çene çalıyordu.Geçen sene olduğu gibi Ural yine Efla'nın yan sırasını kapmış,oraya yerleşmişti.Göksu'yla konuştuklarını en net ordan duyabiliyordu çünkü.Göksu'nun sesiyle bölündü düşünceleri:
-Ama Efla sende hep boşuna tedirgin ediyosun kendini,boşver nasıl fark edebilirki?Sıradan bir andı,yaşandı geçti. Ural konuyu anlayamamıştı ama devamını dinleyecekti,elbette bir şeylerle meşgulmuş gibi yapıyor,dinlediğini belli etmiyordu.Sırtını arkadaki kitaplığa yasladı,elindeki kalemi incelerken dinlemeye devam etti:
-Ne bileyim,yine de huzursuz oldum ister istemez.İnsan ne yapacağını da kestiremiyor birden bire..
-Efla dediğim gibi boşuna yoruyorsun kendini. Göksu Efla'nın kolunu okşuyordu şefkatle,devam etti sözlerine "Hemen telaşanıyorsun canım ama,evhamlım benim ya."
Ural Efla'ya kaçamak bir bakış attı,gözlerini kırparak gülümsedi;"Evhamlım demek,evhamlım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beklenmeyen Biri
Novela JuvenilDudaklarında silik bir ezgi,gözlerinde yalnızlığın ızdırabıyla yürüyordu genç kız,tek başına.Belki de her zaman olduğu gibiydi,alıştığı gibi;tek başına..Aşkı tam olarak yaşayamadan aşka olan inancını yitirmek üzereydi.Bir anda başlayan yağmura aldır...