Çıkmaz

42 0 0
                                    

        -Efla alabilir miyim? 

       Efla Ural'ın tok,bariton-bas karışımı sesiyle irkildi.Ural elinde Efla'nın defterini tutuyordu,ve iri çikolata kahvesi gözlerini Efla'ya kilitlemişti meraklı bir ifadeyle.O meşhur bakışlarından biriydi yine,Efla'yı öldüren bakışları..

        -Ta..tabii alabilir..alabilirsin.

        Aptal!Aptal Efla! Ne diye kekelemişti ki sanki?! Ural gülümseyerek elinde defterle kendi sırasına geçti.Efla'nın yan sırasına yani,geçen sene de olduğu gibi.Kendi aralarında konuşurken Göksu'nun yaptığı yorum,değişmez şekilde, "Dinlediğini anlamıyor değiliiiiz".Haklıydı da belki,bilemiyordu.Ne zaman kafasını çevirse Ural'ın gözleriyle karşılaşıyor,saniyesinde Ural önüne dönüp bir şeylerle meşgul oluyordu.Kısaca eğer Efla'dan hoşlanıp,ilgileniyorsa da yavaş yavaş kabak tadı vermeye başlamıştı.Üfff her neyse yeterince kafası dağılmıştı zaten;yeniden dikkatini toplayıp fizik dersine odaklandı,zorla da olsa.Fizik neden bu kadar sıkıcıydı ki zaten?

                                                                               ***

        Göksu ve Efla arka bahçedeki mekanlarına yeni yerleşmiş,sakince oturuyor,Efla etraftan gelen geçene göz atıyor,Göksu ise telefonuyla uğraşıyordu.Ekim ayının serin,rüzgarlı havasında üşümemek mümkün değildi;omuzlarındaki şala iyice sarılan Göksu sessizliği bozdu:

        -Okul çıkışında bir planımız yok değil mi?Ben Yavuz'la buluşuyorum okul sonrası.

        Yavuz;Göksu'nun iki ayı aşkın süredir birlikte olduğu erkek arkadaşıydı.Göksu Ege'den sonra,tam anlamıyla yaralarını sarmış,Yavuz'a aşık olmuş,ona bağlanmıştı.Sadakat ve aşk üzerineydi onların ilişkisi.Ne diyorlardı,ilk görüşte aşk,tam da onları özetliyordu bu tabir.Göksu yaz tatilinde bir kafede garsonluk yapıyordu,Yavuz'la da orada tanışmıştı.Tanıştıktan birkaç gün sonra da Yavuz çıkma teklifi etmiş,Göksu da çok etkilendiği bu yakışıklıya hayır diyememişti.Yavuz ona tapıyordu adeta.Efla,Göksu'yu üç yıldır tanıyordu,belki de ilk kez bu kadar mutlu ve huzurlu görüyordu onu.

        -Yok,yok hayır.Bir planımız falan yok., dedi Efla.Arkadaşının yeniden telefonuna gömülmesini izledi Efla,muhtemelen Yavuz'a mesaj atıyordu.Her anlarını birbirleriyle paylaşıyorlardı,mesaj da olsa.Aşık olmak,bunun gereğiydi."Sen Ural'la her gün sekiz saat geçiriyorsun." demişti Göksu, "..sevdiğin çocuğu her gün,her dakika görebiliyorsun;benim öyle bir imkanım yok ne yazık ki..".Belli belirsiz bir gülümsemeyle karşılık verebilmişti Göksu'ya.Dilinin ucuna kadar gelen "Her dakika görüyorum evet;ama ona dokunamadığım,kalbinin kime ait olduğunu bilmeden,kuşkuyla geçirdiğim,boşa akan dakikalar onlar." cümlesini söyleyemedi,söyleyemezdi..

                                                                                ***

          Günün son dersi biyoloji için laboratuarda yerini almıştı Göksu'yla Efla.İkisinin de ellerinde birer mikroskop,oturacak boş bir masa arıyorlardı gözleriyle.Aslına bakılırsa masaların hepsi boştu,öğretmenin onları en az göreceği,kör noktayı seçmeye çalışıyorlardı.En iyisinin cam kenarındaki masa olduğuna karar verip,oraya yerleştiler.Dersin başlamasına on dakika vardı daha,ayaklarını masaya uzattılar,kısa süre içinde olsa gevşeme zamanıydı.Efla tam ağzını açacaktı kı,Göksu'nun mezosoprano sesi yankılandı boş laboratuarda:

        -Bakalım Ural Bey nereye oturacak?Her seferinde bir punduna getirip yakınına oturmayı başarıyor..Neyse ben bir şey demiyorum sonra sen kendini üzüyorsun ..

        -Haksız da değilim ama Göksu ya! Boşu boşuna ümitleniyorum,her davranışında bir işaret arıyorum..Yoruldum yani,gidip en sonunda "Seviyorsan gel konuş bence" diyeceğim çocuğa.

  Efla'nın son lafı üzerine şiddetli bir gülme krizine tutuldular.Tüm kırgınlıklarından,öfkelerinden,streslerinden arınmak istercesine kahkaha atıyorlardı.Tam durulmaya başlamışlardı ki,o sırada yanında Kenan ve Eray'la içeri giren Ural'ın ,o kadar boş masa varken, Efla'nın yanındaki masaya oturmasıyla kahkaha krizi yeniden başladı.Diğerleri ise hayretle onlara bakmaktaydı,"Tamam da ne varki gülecek" dercesine..

                                                                                  ***

        -Bir yapraktan kesit almak bu kadar zor olmamalı Efla!

         Lanet olası biyoloji öğretmeni! Efla'yı azarlarken çınlayan sesi,tüm sınıfın dönüp Efla'ya gözlerini dikmesine neden olmuştu.Öğretmen masalar arasında dolaşıp azarlayacağı yeni bir kurban arayışı için Efla'nın yanından uzaklaşırken sınıf ona bakmaya devam ediyordu.Efla hırsla başını iki yana salladı,ne vardıki bakacak?!Göksu'nun yumuşak ellerini hissetti omuzlarında,yatıştırıcı sesiyle;"Umursama,boşver,gel ben yardım edeyim sana ." diyordu.Gülümsedi Göksu'ya Efla,"Başka çarem yok gibi görünüyor" dedi.

        Birkaç dakika sonra gerekli kesit alınmış,Göksu'nun yardımıyle elbette,mikroskoba yerleştirilmişti."Benden bu kadar" dedi Göksu ve kendi mikroskobuna döndü.Efla merceğe dayadı gözünü,görüntüyü ayarlamaya çalışıyordu.Sürekli önüne düşen uzun,dalgalı saçlarını geriye doğru savurarak bakmaya devam ediyorduki sıcak bir el hisseti ensesinde.Saçlarını kavrayanın kim olduğunu görmek için yavaşça arkaya döndüğünde Ural'ın iri gözleriyle karşılaştı.

        -Yardıma ihtiyacın var gibi görünüyordu, dedi Ural insanın içini eriten bir gülümsemeyle.Efla Ural'ın ellerini hala ensesinde hissedebiliyordu.Hmmm...Tanrım ne hoş bir duyguydu bu?!Bacaklarının titrediğini fark etti.Saçlarını Ural'ın ellerinden nazikçe kurtararak:

        -Teşekkür ederim,gerçekten de başa çıkılmaz olabiliyorlar bazen,dedi saçlarını bir kalemle pratik bir bilek hamlesiyle topuz yaparken.Ural başını hafifçe yana doğru eğdi,Efla'nın gözlerine bakarak o harika gülümsemelerinden birini daha bağışladı kendi masasına gitmeden önce.Efla sandalyesine oturdu ve başını avuçlarının arasına alarak masaya eğildi.Düşününce gerçekten de tuhaf geliyordu o davranışları,bakışları..Neden böyle yapıyorduki sanki bu çocuk?!

               Kırk dakikalık sıkıcı ders saatinin bitişini müjdelercesine çalan zille birlikte kitaplarını toplayıp,çantalarını da alarak hızlıca çıkış kapısına yöneldi Efla ile Göksu.Arkalarından gelen yüksek erkek sesiyle irkilerek geriye doğru döndüler.Eray bir eliyle göğüsünü tutuyor,nefes nefese konuşmaya çalışıyordu:

                -Peşinizden çağırdım çağırdım du..duymadınız.Yarın sabah pikniğe saat 9 gibi gelmeyi unutmayın,fazla da geç kalmayın diyecektim,hadi görüşürüz!

        Efla ile Göksu koşarak Ural ve Murat'ın yanına giden Eray'ın arkasından bakakaldı.Hep böyleydi Eray,söyleyeceğini hızlıca söyler,karşısındakinin cevap vermesine fırsat vermeden giderdi..

        -Aa..Doğru ya,yarın sınıf pikniği var,benim tamamen aklımdan çıkmıştı,dedi Göksu eliyle alnına vurarak.

        -Yarın sabah metro durağında buluşuruz o zaman saat 8'de,dedi Efla,gözü karşı kaldırımda yürüyen Ural'a takıldı.Kalbiyle mantığı çelişiyor,Efla'ya derin bir çıkmaza sürüklüyordu.Mantığı onu aklından çıkarması,o defteri kapatması yönündeyken;kalbi Ural'a aitti,geri dönülemez bi şekilde aşıktı ona.Karşı kaldırıma bir kez daha baktı,onunla göz göze geldi.Ural'ın da ona baktığını anladığında kafasını hemen önüne eğdi,yüzünün kızardığını hissediyordu.Saniyenin onda biri kadar olan sürede göz göze gelmek bile kalbinin yerinden çıkacak gibi atmasına sebep olmuştu.Kafasını kaldırdı,gökyüzüne baktı;"Sıradan bir gün," dedi,"Sıradan,her gün olduğu gibi,bugünde ne onun bana ne de benim ona  aşkımı söyleyemediğim bir gün yine.."

        -Bir şey mi dedin canım?,Göksu'nun sesiyle düşüncelerinden sıyrıldı.Başını iki yana salladı. Göksu'yla konuşa konuşa yürüyor,ertesi günün ona getireceklerinden habersizce caddede ilerliyordu .

Beklenmeyen BiriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin