★GÖLGE★

874 199 42
                                    

Hayat nasil ilerler? Bilmiyordum. Benim hayatim ilerlemiyordu. İlerlemeye çalıştıkça dibe batıyordum. İnsanlar yeni heyecanlara merhaba derken ben her güzel şeye hoşçakal diyordum. Mutluluğa ulaşamıyordum. Acıyla çırpınışlarımı, mutlu olma isteğimi kimse görmüyordu. Hayatı mutlu kılan şey insanlarımızdır. O kalpleri yaşar onlarla mutlu oluruz. Ben insanlarımı yaşıyordum ama yaşanmıyordum. Beni görmüyorlardı. Görünmezdim. Kızıltepe'nin görünmeziydim.

Evet. Ben Dünya Saygın. Saygın Holding'in mirasçısı, Doruk Saygın'ın kız kardeşiyim. Benim bu halde olmamın en büyük nedeni Doruk Saygın. Ben abisi olan bir abisizdim. Kulağa garip gelse de böyleydi. Her kızı abisi korur ama ben korunmak için Doruk'un arkasına saklandıkça Doruk beni hep ortaya atıyordu. Doruk kötüydü ama abimdi. Herşeyimdi. Ben hala o abisinin parka götürmesini bekleyen o küçük kızdım. O küçük,yalnız kız.

-Hadi lan,diye bağırdı Doruk. Hala aynanın karşısında kendime bakıyordum. Herkes kendimi beğendiğim için aynaları sevdiğimi sanıyordu ama ben güzel değildim. Aynaya baktığımda kendimi görüyordum. Çoğu insan beni değil soyadımı umursarken aynada soyadım yazmıyordu. İnsanların görmediğini, gözlerimdeki ışığı görüyordum.

-Of Dünya çok güzelsin tamam in artık,dedi Doruk tekrar. Biliyordum. Abim beni seviyordu. Sevmeliydi.

-Sevgilini bir kaç dakika geç görsen de olur,dedim merdivenlerden inerken. Doruk ve Asya sevgiliydiler. Asya Doruk'un aksine o kadar iyiydi ki. Güzeldi. Doruk'u tek iyi yanı Asya'ydı. Doruk'un kardeşi olduğum için onun tayfasıyla takılıyordum ve o ortamda beni umursayan tek kişi Asya'ydı.

-Çok konuşma dedi Doruk birden sinirle. İşte böyleydi.Asya'ya söylenen her şeye sinirleniyordu. Doruk'a laf yetiştirmek yerine arabaya bindim. Yine gidiyordum işte.

Beynim ne kadar geri dön dese de ayaklarım ileri gidiyordu. Cehenneme gidiyordum. Kızıltepe Kolejine. Cemiyetin en gözde okulu beni yargılayan, beni eleştiren gözlerle doluydu. Kendimi ne kadar kötü hissetsem de güçlüydüm. Her zaman ki Dünya olmalıydım. Onların gördüğü Dünya olmalıydım. Okula girer girmez bütün kızlar Doruk'a bakmaya başlamıştı. Doruk'un serseri halleri hepsini delirtiyordu. Bunun farkındaydım. Kızlar ne kadar delirirse delirsin Doruk umursamazdı. Karşısındaki kim olursa olsun umursamazdı.

Etraftaki kızlara bakarken onu görmüştüm işte. Okulun merdivenlerine oturmuş bize doğru bakıyordu. O benim dünyamdı. Kumral saçlarına güneşin vurmasıyla iyice parlayıp mükemmel yüzünü ortaya çıkarıyordu. Buğra Akyüz. Doruk'un en yakın arkadaşıydı. Küçükken bile salıncağa oturur Buğra'yı izlerdim. O benim için makarnaydı,köfteydi. Bense onun hayallerini süsleyen kız yerine anca köftesinin yanındaki şirin patatestim.

Okulun ortasında durmuş Buğra'ya bakarken Doruk çoktan onların yanına gitmişti. Sesimi çıkarmadan bende yanlarına gidip Buğra'nın yanında durdum. Uzaktan bile olsa yanımda olmasını seviyordum. Onu görmeyi seviyordum . Onu yaşamak istiyordum. O anda gözüm ağaçların altında ki Asya'ya takıldı. Kahkaha atıyordu. Belki de sorun bendeydi. Asya gibi olmalıydım belki de. Olamazdım. Hiç bir zaman olmama izin vermemişlerdi. Asya kadar güzel olsaydım belki Buğra da beni severdi.

-Gelene bakın millet,dedi Ali. Asya'yı izlemeyi bırakıp Ali'nin söylediği yere bakmıştım. Sarışın bir çocuk okula giriyordu. Anlaşılan yeni çocuktu ama garipti. Sanki daha önce tanıyormuşum gibi hissediyordum. İleriye doğru bir kaç adım atıp durmuştum. Ne yapıyorsun Dünya? Geri dön. Dönemezdim,merak ediyordum. Yavaş adımlarla çocuğa doğru gidip önünde durdum. Her zaman asık olan suratıma tatlı bir gülümseme yerleştirmiştim. Aferin Dünya!Başardın. Nazik bir şekilde elimi uzatıp gözlerinin içine bakmaya başladım.

-Selam. Dünya ben, dedim hala gülümserken. O da aynı şekilde karşılık vermişti.

-Kuzey,dedi elimi sıkarken. Ben onun yüzünü incelerken onu gözleri arkamda bir yerde takılı kalmıştı. Gözleri buraya ait değildi. Hırs,kıskançlık,kin yoktu gözlerinde. Masumdu. Gözlerinde ben vardım sanki. Benim gözlerimde ki ışık. Anlıyordum iste. Bende görüyordum sonunda. Aşkla bakan gözlerin çaresizligini bende görüyordum. Aşk çaresizlikti. Ne kadar çaresiz göründüğümü ilk defa anlıyorum. Kuzey'in Asya'ya baktığı o anda anlamıştım. O kısacık anda anlamıştım. Ben Buğra'ya bağımlıydım. Gözlerimdeki çaresizlik Buğra'ydi. Kuzey'in gözlerinde ben vardım. Benim çaresizliğim vardı.

-Asya, dedim Kuzey'in baktığı yere bakarak. Hiç kimse beni anlamıyordu ama ben onu anlamıştım. Kuzey sonunda gözlerini Asya'dan çekip şaşkınca bana bakmıştı.

-Ne?,dedi hala suratındaki şaşkın ifadeyle. Onun bu haline kıkırdayıp elimle karşıdaki Asya'yı göstermiştim.

-Adı Asya,dedim. Yüzündeki şaşkın ifadeye sıcak bir gülümsemeye dönüşmüştü ama bu uzun sürmemeliydi. Sonuçta Asya Doruk'un sevgilisiydi.

-abimin kiz arkadaşı,dedim hemen arkasından. Hayal kırıklığı. Lara ve Buğra'yı her gördüğümde hissettigim şey.

-Bunlardan banane,dedi kuzey en sonunda kendini toplayarak. Bu haline gülüp arkamı dönmüştüm.

Benim gibiydi. Belli etmemeye çalışıyordu. En büyük hata da bu değil midir zaten? Aşkı saklamak. Aşk saklanmaz. Cünkü saklamaya çalıştığın kalbe sığdıramazsın. Hergün daha çok yakar. Benim kalbim küllerle doluydu. Tekrar eski yerime dönüp Buğra'nın yanına gelmiştim. Bana değişik bakıyordu. Gözlerinde sanki bir şey vardı.

-Niye gittin onun yanına,dedi Buğra o muhteşem sesini bana bahşederek. O kadar mükemmeldi ki. Sanki dünyaya gönderilmiş bir hediyeydi. Sanki kaderin bana hediyesiydi.

-tanışmak için,dedim bende sakin bir sekilde. Sakin olamıyordum. Her an uzerine atlayıp onu öpmek istiyordum. Ona sarılıp hiç bırakmamak istiyordum.

-İyi tanıştın. Bir daha onunla konuşma, diyerek yanımdan uzaklaşmıştı Buğra. Hadi canım? Beni önemsemiş miydi?

KIZILTEPE GÖRÜNMEZİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin