★KUZEY★

508 97 31
                                    

Multimedyaya bakarsanız sevinirim :)

Bu arada bu bölüm Doruk biraz şaşırtacak ama bağımlı olduğunu unutmamanızı istiyorum.

Ve ve ve bir daha ki bölümü sizin istediğiniz kahramanlardan birinin gözüyle yazacağım. Aklınızda kalan soru işaretlerinin birazının gitmesi için.

İyi okumalar :)

Bazı şeylerin ortaya çıkması insanın içini daha fazla yakıyordu. Neydi sorun? Ona deliler gibi aşık olmam mı? Hayır. Bunları düşünmemeliydim. Yaşlı gözlerimi Buğra'nın gözlerinden çekip sahneden indim. Kimse alkışlamıyordu.Alkışlanacak bir durum yoktu. Ne kadar mutsuz hadi alkışlayın. Şak şak şak.

Bizimkilerin masasına dönmedim. Artık orada olmayı istemiyordum. Özgür olmak istiyordum. Kamer'den çıkmamla birine çarpmam bir olmuştu. Kimseyle uğraşmak istemezken hep bir şeyler oluyordu. Kafamı kaldırdığım da karşımdaki kişiye anlamsızca baktım. Uzun kumrala benzer saçları vardı ama kenardan traş edilmişti. Biraz amerikan tarzı çoçukları anımsatıyordu. Dolgun dudakları ve neredeyse ahşap rengini almış kahverengi gözleriyle fazla yabancıydı. Birini arıyor gibiydi. Kendimi o kadar kaptırmıştım ki. Ne oluyordu bana birden? Daha yakışıklılarıyla doluydu etrafım. Daha sesini bile duymadığım biri neden bir anda bu kadar ilgimi çekmişti?

-Özür dilerim, dedi elini koluma değdirirken. Yanlışlık vardı. Kitaplarda hep önüne baksan diye azarlamazlar mıydı? Herşeyim ters olmak zorunda mıydı? Gözleri çok güzel bakıyordu.

-Sorun değil, dedim gülümsemeye çalışırken. Sesimin ağlamış gibi çıkması beni daha da boktan hala sokmuştu. Güçlü duramıyordum işte.

-Görüşürüz sulu göz, dedi çocuk gülümserken. Biri de bana öyle gülebiliyormuş demek ki. Kimdi bu? Neden bu kadar kibardı? Ve en önemlisi ben neden bu kadar önemsemiştim ki? Hala çocuğun arkasından bakıyordum. Silkelenip kendime geldim. İki dakika gördün alt tarafı kendine gel ufaklık. Eğer bana hep o gözündeki ışıkla bakacaksa keşke hep hayatım da olsa. Acı bir şekilde gülümseyip yoluma devam ettim. Beni gülümsetmişti. Salak salak konuşma Dünya ya. Ben yıllardır Buğra'nın beni gülümsetmesi için beklerken çocuk iki dakikada gülümsetmişti. Sorun bende değildi. Kalbimi kıranlardaydı.

********************************

Telefonumun rahatsız sesiyle tek gözümü açtım. Sabah sabah bu kimdi ya? Git bir elini yüzü yıka öyle ara kimsen. Bu saatte bu nedir ya? KUZEY. Rahatsız herif ya. İlla bir çıkıntılık yapacak.

-Bu saatte ne var Kuzey?, dedim sinirle. Yemeğime dokunulması ve uykumun bölünmesinden nefret ederim. İmanın şartıdır uyku. Uykuya iman. Neden bunu düşünmüyor bunlar?

-Kalk hadi kahvaltıya gidelim bacaksız, dedi Kuzey gayet neşeli sesiyle. Imm kahvaltı diyosuun? Yimik yini.

-5 dakikaya evin önündeyim, dedim attığı kahkahayı duymamazlıktan gelirken. Yemek bu şakaya gelmez. Gerçi bu neden benimle yemek yemek istedi ki? Okulda o söylediği şeyden sonra hala bir yanım Kuzey'den korkuyordu. Ya bir şey yaparsam? Tedbirli olmalıydım.

Hemen üzerime şort tişört geçirip saçımıda topuz yapıp evden çıkmıştım. Ne gerek var sabah sabah süslenmeye? Kuzey'de evin önünde bekliyordu.

-Bu yemek beni ne kadar şüphelendirse de geliyorum bak, dedim açık sözlülükle. Böyleydik işte, Birbirimize açık açık söylememiz hoşuma gidiyordu.

-O işi hala planlıyorum, dedi o da pis pis gülerken. Şuan dalga geçtiğini de biliyordum ama içim yine de ürpermişti. Cevap vermeden arabaya bindim. Acaba Doruk ne yapıyordu? Keşke evden çıkmadan bir baksaydım. Hazır aramız düzelmişken bir şeyler öğrenebilirdim. Şuanlık sadece isteyerek almadığını söylemişti. Bağımlıydı ama. Kendini kontrol edemiyordu ve bu krizleri her gün daha da şiddetlenecekti. Nereye kadar? Babam öğrenirse ne olacaktı? O zaman herşey boka sarardı Doruk için. Hepimiz için.

KIZILTEPE GÖRÜNMEZİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin