°•° Karşılıksız İylik Yapmayan Öküz °•°

8.4K 353 60
                                    

Medya : İKRA ( Daniell Campbell )

◇3◆ 

Çantamı ve kitaplarımı Güneş'e bırakıp çıplak ayaklarıma aldırmadan aşşağı indim. Furkan herzaman çabuk sinirlenen biridir ama bu seferki farklıydı hissedebiliyordum.

"Bu ne !! " dedi yüzüme bursumdan artan parayla ona aldığım telefonu tutarak.

Telefondaki fotoğrafı görünce gözlerim kocaman açıldı. Birşey dememe izin vermeden fotoğrafın altındaki yazıyı okuyarak konuşmaya başladı.

" 'Üniversite köşelerinde aşk.' Vay be çok iyi. Zengin bir bebe ve sevgilim. Alt alta üst üste."

"Göründüğü gibi değil."

"Öyle mi ? Nasıl peki İkra hanım ?" o kadar iğneleyici konuşuyor du ki . Bana bunu nasıl yakıştırmıştı ki.

"Biz düştük . Düşünce biriside çekmiş işte.  "

" Buna neden inanayım ki ?" bağırıyordu.

" Birde soruyor musun ?" diyip yanından yürüyüp geçtim. Güneşten ısınmış kaldırım ayaklarımı yaksada devam ettim. Otobüs durağında otobüs beklemeye başladım. Otobüse binince çantamı  Güneş'e bıraktığım aklıma geldi. Tam inecekken arkamdaki teyze çıplak ayaklarıma acıyarak bakıp "Hadi bu seferlik benden olsun yavrum. " dedi. İtiraz edecek oldum ama çoktan akbili benim yerimede basmıştı.

Otobüste oturacak yer bulunca oturdum ve kullaklıklarımı taktım. Bana bunu nasıl yakıştırmıştı. Çocukluğumuzdan beri beraberdik hiç mi tanımamıştı beni. Gözyaşımın yanağımdan süzülmesine izin verdim. Onun yerinde ben olsaydım ne yapardım. Tabiikide ona inanırdım. Kimi kandırıyorum bende sorgulardım. Ama bu kadar ileri gitmezdim. Sürekli beni kıskanmaya bir son vermeliydi. Bu kaçıncı kavgaydı böyle. Üniversite ye gitmeme bile karşıydı. Kendisi lise mezunu olduğundan benimde öyle olmamı istiyordu. Üniversiteye gidersem onu bırakacağımdan korkuyordu. Bana layık olmadığını düşünüyordu.

°•° °•° °•°

"Son durağa geldik bacım ?"

"Ha ?"

"Son durak diyorum inmen gerekiyor artık."

Tekrar bilet parası verip geri dönmeyi düşündüm ama cebimde tek kuruş olmadığını hatırladım.

"Pardon. Hemen iniyorum."  dedim beceriksizce. Üç durak önce inmem gerekiyordu benim. Şimdi birde geri mi dönecektim. Hemde çıplak ayaklarla ? Kaan beni alır mı acaba ?

Kullaklığımı çıkartıp çantama koydum. Telefonumu elime alıp rehbere girdim. Telefonu kulağıma tuttum ve beklemeye başladım. Çalmadı. Telefonu kulağımdan indirdim ve ekranın aydınlammasını bekledim. Hadi ama bir günde bu kadar şey olamazdı değil mi ? Bir telefonumun şarjı bitmesi eksikti. O kadar şarkı dinlersen olacağı bu tabii.

Umutsuzca yürümeye başladım. Şarjım bittiğinden şarkıda dinleyemiyordum. Zaten uzun olan yol iyice uzadı gözümde. Kaldırımdaki taşlara bakarak yürümeye devam ederken yanımda duran arabayla kafamı kaldırdım. Hayatımda görebileceğim en lüks arabalardan biri yanımda duruyordu. Hayranlıktan ağzım bir karış açılırken arabanın siyah camıda açıldı. Arabayı süren o'ydu. Sabahki çocuk.

"Senin ne işin var burada ?" Kelimeler ağzımdan istemsizce dökülmüştü.

"Sanada merhaba güzelim. "

"Nerden güzelin oluyorum ben senin !! Düş yakamdan artık. Senin yüzünden başıma gelmeyen kalmadı." diyerek tam hız yürümeye devam ettim

"Gideceğin yere bırakabilirim istersen ." dedi pişkince sırıtarak.

"İstemez." dedim yürümeye devam ederken. Ayaklarım yanıyordu. Ben yürüdükçe o da arabasıyla hafifce yanımda ilerliyordu. Yürümeye devam ederken inanılmaz bir acı hissetmemle çığlığı basmam bir oldu.

Ayaklarıma baktığımda yere yayılan kırmızı sıvıyı gördüm. Olduğum yere çöküverdim birden. Üstüme çöken gölgeyi farkedince başımı kaldırdım. Arabadan inmiş yanıma çökmüş  ayağımın altına bakıyordu.

Fısıldayarak küfür ettiğini duydum. Ayağıma batan şey her neyse çok derine girmiş olmalıydı. Ayağımın acısına dayanamayarak arada tiz çığlıklar atıyordum.

"Hasteneye gitmeliyiz." dedi. Hiç birşey söylemedim hayır desem burada acımdan ölücem evet desem tükürdüğümü yalamış gibi olacağım.

Beni kucaklamasıyla ne cevap vereceğim sorunu ortadan kalktı. Arka koltuğa beni uzanırcasına bıraktı ve sürücü koltuğuna geçti. Arabayı sürmeye başlayınca kısık sesle "Teşekkür ederim." dedim ama duyduğunu biliyordum. Birkaç saniye sonra "Teşekkür etmene gerek yok en kısa zamanda bunu ödersin." dedi arsızca gülümseyerek.

"Karşılıksız iyilik yapamayacak kadar öküzüm diyorsun yani." dedim kızgınlıkla.

Cevap vermedi.

"Ne yapmamı istiyorsun ?" dedim derin bir nefes alarak.

"Bir hafta benim için çalışacaksın."

"Hayatta olmaz !! " dedim kesin bir tonda.

Bu cevabım üzerine arabayı kenara çekip durdurdu.

"Sen bilirsin."

Bir an inip inmemekle kararsız kaldım ama sonunda gururumu ayaklar altına almak yerine kendime bu işkenceyi çektirmeye karar verdim.Aradada " İnsanlığın ölmüş senin ya !!" demeyide ihmal etmedim tabii. Ona söylediğim bu hakarete baştan çıkarıcı bir gülümsemeyle karşılık verdi.Tam inmek için hareketlenirken ayağıma batan şey koltuğun derisine takıldı. Acıylaa inlerken "Çabuk sür şu hasteneye ne istersen yapacağım. Lütfenn çabuk git." diye bağırdım.

Ben daha lafımı bitirmeden araba hareketlenmişti zaten. Hastahaneye varana kadar ömrümden ömür gitmişti. Sonunda hastahaneye vardığımız zaman hızlı hareketlerle beni kucaklayıp acil bölümüne götürdü.

Doktor ayağımdan cam parçasını çekerken ayağıma bakmak yerine onun yüzüne baktım. Acımı paylaşmak için elimi tutuyordu. Beni oyalamak için konuşmaya başladı.

"Daha tanışmadık değil mi ? Ben Bora Arsız." soyadını duyunca tam gülmeye başlayacaktım ki " Sakın ! " diyerek beni susturdu. Kahkahamı zar zor bastırıp "Bende İkra Bay." derken cam parçası ayağımdan çekildiği için yüzümü buruşturdum. Yüzümü buruşturmamla o da ayağıma baktı.

"Bu gerçekten kötü gözüküyor."

"Saol çok yardımcı oluyorsun." dememle ruhumun derinliklerine işleyen bir acı daha hissettim. Tiz çığlığımla beraber gözümden bir damla yaş aktığında Bora ondan hiç beklemediğim bir hareket yaptı ve göz yaşımı parmaklarıyla durdurdu. Sonrada parmaklarını yanaklarımda gezdirdi.

"Güçlü ol güzelim az kaldı." Mavinin en güzel tonu olan gözleri koyu bir maviydi artık. Yüzünün her bir parçası özenle çizilmiş gibi olmasına rağmen onun en belirgin özelliği siyah saçlarına zıtlık oluşturan mavi gözleriydi. İnsanı alıp başka yerlere götüren mavi gözleri.

"Bitti. Bütün parçalar temizlendi. Şimdi dikiş zamanı." Araya giren doktorun dediklerini anlamam biraz vaktimi almıştı. Kendimi o kadar kaptırmışım ki.

"Dikmek mi ?" 

"Yaranın açık mı kalacağını sandın sümüklü ?" dedi Bora alayla.

Sümüklü mü ? Sensin Sümüklü.

Annee !! O ne yaa. O bildiğimiz dikiş iğnesi. O şimdi benim ayağımımı dikecek. Hayatta izin vermem. Kaçsam mı acaba ? Saçmalama İkra bu ayaklarla nasıl kaçacaksın ?

Ben bunları düşünürken kalbim hızlanmaya ve görüşüm bulanıklaşmaya başladı. Ve sonrası

Karanlık...

ArsızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin