3. Bölüm: "Senin için"

4.4K 279 177
                                    

6 hours of rain sleep

6 hours of rain sleep

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

    3. B Ö L Ü M

‘Aynı şehirde sen varsın, ben varım, ama biz yokuz.’

          Ücreti ödeyip pizza’cının elindeki poşetleri aldım ve ayağımla kapıyı kapattım.. Dışarıdan içeriğe sızan soğuk iliklerime kadar bedenimi titretse de, ısınmak adına hızlı adımlarla mutfağa girdim ve poşetleri tezgaha koydum. Yavuz hâlâ duştaydı. Onu şu an için kelebeğe benzetiyordum; Sanki kirden örülü bir kozası vardı ve o kozanın içinden bir kelebek gibi çıkıverecekti. Bir kelebek gibi..

        Düşüncelerime güldüm. Kafamı iki yana sallayarak poşettekileri çıkardım. Hâlâ sıcak olan pizza kutusunu amerikan tarzı mutfağın tam ortasındaki yuvarlak tezgaha koydum ve bu tezgahın etrafına dizilen bar sandalyelerine benzer uzun, pofuduk deri yüzeyli sandalyeye oturdum.

        Kola şişesini tezgaha koydum. İkimiz için koyduğum bardaklara boşalttım ve sonrasında yün çoraplarımı dizlerime kadar çektim. Üzerimde siyah, dizlerimden birkaç karış yukarı gri şort eşofman altı ve kirli beyaz bir askılı vardı. 

            “Açlıktan öleceğim,” diye Yavuz aniden içeriğe girince bakışlarımı pizza kutusundan ayırıp kapıya diktim.

            Altına gri, dizlerine kadar gelen şort giymişti, üstü ise çıplaktı ve kasları, göl manzaralı bir tablo kadar büyüleyici gözüküyordu. Saçları ıslaktı ve uç kısımlarındaki su göğsüne damlıyordu. Suyun göğsünden süzüldüğü bölge lanet olsun ki karın kasları, nam-ı değer baklavalarıydı. Şu an, oldukça, hatta bayağı bayağı çekici gözüktüğünü inkâr edemezdim.

             “Kirden örülmüş kozanı yırtıp bir kelebeğe dönüşmüşsün..”  dedim omuz silkerek.

              Güldü. Ayaklarını yere sürte sürte yanıma geldi ve yanımdaki sandalyeyi çekip oturdu. Hafif bedenini bana çevirince ben de ona çevrildim. Buharın ısıttığı mavi gözleri bar tezgahını aydınlatan turuncu loş ışığın altında safir mavisine dönüşmüştü. Yuvarlak burnunun ucu nemliydi ve sakallarını tıraş etmese bile boynuna sürdüğü losyondan dolayı teni alkol ile harmanlanmış yasemin gibi kokuyordu. Kesinlikle çocukluğumdan beri başımı ağrıtan ve babama sürmemesini söylediğim losyonun kokusu ilk kez bana bu kadar hoş geliyordu.

              “Ama ne yazık ki kelebeklerin ömrü bir gündür.. O yüzden bugün sonu ölüp, yarın tekrardan kirli kozamdaki tırtıla dönüşeceğim.”

             “Her kelebek için geçerli değildir şu bir gün şaçmalığı.. Hem ben o kelebeğe çiçek olursam, o kelebek yaşamaya devam etmez mi ki?” dedim aniden. Biraz bekledi. Hatta uzun uzun düşündü. Söylediğim cümlenin ne kadar anlamsız olduğunu aslında başka bir şey imâ etmek isteyipte onun tarafından yanlış anlaşılabileceğini düşününce panikledim ve dudaklarımı araladığımda beni önledi.

Senden Önce | Mavi Hilal | TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin