Bölüm Başlığı

102 30 134
                                    

Not defterimi çekmeceye bıraktım. Çocukluğumdan geriye kalan tek duygu, acı...

Acılarım büyüttü beni, evim her zaman gözyaşlarım oldu. Hislerimi bilmeyen aptalın tekiyim.
Annemden sonra babamın beni terk etmesi acıtıyordu canımı, annemin beni yarı yolda bırakması.

Beraber aya çıkacaktık biz. Astronot olacaktım belki, tabi annem yaşasaydı.
Fotoğraflar yetmiyordu bana
Anılar, gözyaşları, yazılar hiçbiri yetmiyordu.

Hafızamı sıfırlamak istiyordum. Her şeyi unutup yeniden yaşamak. Aslında çokta bir şey değil istediğim.
Belki abim olmasa bu hayatı kolayca bırakabilirim. Sadece 5 saniye düşünürdüm.
Sonrası
YOK
Toprak olucaktım. Karışıcaktım doğaya. Belki ayın tam altında olucaktım.
Babamı annemle beraber öldü olarak bilmiştim.
Günlük yazmasını bana 4 yaşımda öğretmişti annem. Daha doğru düzgün türkçe konuşamazken yazı yazmak için can atardım.

Anneme özenirdim. Onun gibi olmak isterdim. Her gece yazdığı günlük olmak. Annem her gece siyah, yaprakları sarı bir deftere yazı yazardı.

Annemin siyah defteri. Gözlerimi kapattım hafızamı zorlamaya başladım. O defter soru işaretlerime cevap olabilirdi. O defterin nerde olduğunu bulmalıydım.

                                 ***
"Anne" gözlerim yarı kapalı yarı açık
'Prensesim, uyandın mı sen?' Sesi o kadar şefkat dokuydu Kİ bir anlık korktum. Elindeki kalemi defterin arasına bırakarak dolmuş gözlerini sildi.
'Ağlama anne'
'Ağlamıyorum ki annem, hadi gel bakalım' diyerek kollarını sardı bana.
'Anneler çocukları için her şeyi yapar kızım'

Gecenin son cümleleri beynimde birkaç defa yankılandıktan sonra gözlerimi sonsuzluğa bıraktım.

***
Telefonumun çalmasıyla kendime geldim. Bir an önce toparlanmam gerekiyordu. Uzun süre geçmiş bir olayın sadece rüyamda görmemle o acıları bir daha yaşayamazdım. Geçmişime bir daha gidemezsin. İnsanların geçmişinde yaşaması güçsüzlüktür. Ben güçsüz olamazdım.

Telefonumu alarak dışarı çıktım. Hava almaya ihtiyacım vardı. Belki de kafamı dağıtmaya. Atölyenin kapısını kilitleyerek arabaya bindim.

Emniyet kemerimi takar takmaz radyoyu açtım. Adını bilmediğim şarkıyı dinlemeye başladım. Güzel geliyordu ama benim şarkılarım nefretim. Okula kadar bilmediğim, daha önce hiç dinlemediğim müzikler dinledim. Hiç biri iyi gelmedi bana hatta saçma sapan şarkıları dinlediğimi düşünüyorum.

Okulun bahçesine arabayı park ettim. Arabadan iner inmez karşımda Zeynep'i gördüm.
'Neredesin sen?' Dedi sesini yükselterek merak ettiği her halinden belliydi.
'Bir bana sesini düzeltme, iki bak buradayım' dedim. Bana ters bir bakış attı. Arkama bakmadan yürümeye başladım.

'Ya çok komik çünkü' durdum.
'Komik olsun diye yapmadım.' Beni baştan aşağı süzdü.

'Sen.. Ne oldu sana?' Gözlerini kısmış vereceğim cevabı bekliyordu. Göz devirdim.

'Hiç' sesim robottan farksızdı. Düz, duygulardan arınmış.
'Anneni gördün yine di mi?' Dinlemeden yürümeye başladım. Bir insanın beni bu kadar iyi tanımasını sevmiyorum. Ama yinede sözleri yıktı beni.
'Evet, gördün kaçışından belli.' Son iki kelimesi beni sinirlendirmişti.

'Kaçmıyorum' bağırmamak için sesimi kıstım.
'Ben konuşmak istemiyorum' Zeynep kalbini kırmak isteyeceğim son kişiydi.
'Tamam git' bahçedeki bakışları aldırmadan yürümeye başladım.

'Bir sen eksiktin' Müdür iki elini cebine koymuş beni bekliyordu. Hızımı azaltmadan yanına gittim. Tam karşısında durdum.

'Günaydın Gece' başımı hafif aşağı eğip saç dibimi kaşıdım
'Günaydın' olabildiğince soğuk çıkmıştı sesim. Bana soran gözlerle baktı.

'Özel otoparkın bugün kapalı arabanı çek'
'Özel otoparkım bana açık ama çok sıkıntıysa çekebilirsiniz.' Tam benlik cevap.

Cevap vermesini beklemeden yürümeye başladım. Okulun kapısına iki üç adım kalmıştı ki birisinin seslendiğini duydum. İnşallah bugün girecektim okula.

Arkama döndüğümde bana doğru gelen Bartu'yu gördüm. Karşımda durdu.
'Müdür homurdanıyor yine' Dedi.
'Umrumda değil' tadım yoktu gerçekten mutlu olamıyordum.

'Hadi sınıfa güzellik' merdivenlere yöneldim. Ne bitmez teneffüsse hala zil çalmamıştı. Herkesin gözlerine liderliğimi salmışım sanki.

Bartu olmasa kesinlikle burdan kavulurdum
'Abin toplantıda ve bugün gelemeyebilir. Seni ben alacağım, bize geçiceğiz.' Başımı salladım belki bir başka ev bir başka oda bana iyi gelebilir.

'Görüşürüz' diyerek yanından ayrıldım. Arkadaşlarını görmeye gidecekti büyük ihtimalle.

Sınıfa girer girmez Zeynep'in yanına oturdum. Ne kalem ne defterim vardı.
Ayağımı ayağımın üstüne attım.

Güzel geçen her saniyem felaketle biter. Bu bir felaketin başlangıcı, bu felaket beni tüketecek. İçimdeki her damla kan bir bir çekilecek yok olana kadar. Ruhum özgürlük için kurduğu hayallerin içinde karanlığa gömülecek. Ben bunu iliklerime kadar hissediyorum. His dünyamın gerçekleşmesi ise beni mahvediyor.

'Ooo okulun egosu gelmiş.' Kendini beğenmişlerin hiç birini sevmedim, sevmiyorumda. Bana kendini beğenmiş diyorlar ama ben kendimi beğenmiyorum.

Bu kızın kaşarlık devri bitti diye kafayı bana takmıştı. Herkesin bir düşmanı vardır. Düşman edildiği.
'Sıranı bekle' Dedim. Sesim soğukluğunu yitirmiş sert çıkıyordu.

'Evet kaşarlık sırası sende' Her şey üstüme gelmek zorunda.
'Sıra sende gitte sahiplerin seni bağlasın' duyduğum sesle kaşlarım çatıldı. Bartu ellerini göğsünde birleştirmiş bizi izliyordu.

Adını bile doğru düzgün bilmediğim bu kız sırf kıskançlığı için benle uğraşıyordu.
Bartu yanıma oturunca başımı ona çevirdim. Beni bu kızdan kurtardığı için minnettar olabilirdim.

'Benim bildiğim Gece o lafları yemezdi.'
Kolunu omzuma attı.
'Neyin var Gökyüzüm'
Başımı omzuna koydum tek istediğim burdan gitmekti.

'Kaçalım mı?' Dedim.
'Konuşacaksan olur' yüzüne çarpık gülümsemesini yerleştirdi.
'Abime söylemek...' sözümü tamamlamama izin vermedi.
'Yok'

Ayağa kalktığımız an zil çaldı.
'Çabuk ol, yangın merdiveni' Kimseye gözükmeden sınıfın çıkışında sol taraftaki yangın merdivenine girdik.
Kimse yoktu ama sesler geliyordu.
Bir alt katta öğretmenlerin oturduğu yer vardı. Elimi tutarak dikkatlice merdivenleri indik. Giriş kata indiğimizde Bartu kapıyı hafifçe araladı. Nöbetçi öğretmenin asansöre binmesini bekledik.

'Üç dediğimde arkana bile bakmadan koşuyorsun.' Başımı salladım. İlk defa kaçıyordum. Evet benim gibi birisi ilk defa okuldan kaçıyor.

'Üç' der demez koşmaya başladık. Etrafta kimsenin olmayışını fırsat bilip arabayı açtım. Şoför koltuğuna bindiğimde halime gülüyordum. Nefes nefese kalmıştım. Emniyet kemerimi takmadan çalıştırdım.

'Patinaj' Başımı sağa çevirdim. Direksiyonu kavrayarak
'Bana uyar' dedim. Debriyaja bastım, vitesi R ye taktım hızla ayağımı çektim. Okulun boş bahçesinde yankılanan sesten memnun olmuştum.

'Hu hu' Eğleniyordum. Tek kelimeyle eğleniyordum. Bahçeden çıktığımızda kimse görmedi bizi. Neyseki güvenlik yoktu. Ama arabanın olmayışından müdür anlayacaktı.

'Ass' dedim ani fren yaparak.
'Ne oldu?' Bartu endişeyle bakıyordu yüzüme bense sadece yola bakıyordum.
'Müdür abimi ararsa' Hala yola bakıyordum
'Ben hallederim için rahat olsun.' Sonra durdu.
'Sen biraz önce ne dedin?' Yine gözlerini kısmış bana bakıyordu.
'Ne dedim?' Kıvırıyordum.
'Neyse bu seferlik bir şey olmaz' Dedi.

Müzik açmak için elimi uzattığımda Bartu benden önce davrandı. Bartu katı kuralcıdır. Abim gibi ama kafasının estiğini yapar.

'Lütfen karışma zehirlenmek istemiyorum.' Yüzümü asarak baktım. Bana dinozor görmüş gibi bakıyordu. Daha fazla dayanamayıp güldüm.
Şoförlerin böyle şeyler yapması yasak.

AMA TEK SORUN;
BEN KURALLARI DİNLEMEM...

KARANLIĞIN YENİLMEZ NEFESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin