🌜 Yeryüzünün En Güzel Ruhu 🌛

147 38 114
                                    

Okula gitmek için evden çıktığımda bugün okula gitmek istemediğimi fark ettim, kim severdi okulu? Özgürlüğün kısıtlandığı, öğrenme amaçlı adı altında aynı yaş gruplarının olduğu bir toplumdan başka bir şey barındırmıyordu. Bartu'yu hiç beklemeden yola koyuldum.

Yarım saat sonra atölyeye gelmiştim, uzun süre gelmememin verdiği etkiyle etrafın tozlandığını fark ettim, burası abimden bile kaçıp geldiğim bir yerdi, kimsenin bilmediği, kimsenin bulamadığı sadece annemi andığımda geldiğim bir yer.

Sırt çantamı koltuğun üstüne yavaş bir şekilde bırakıp bileğimdeki tokayla saçımı topladım.

Malzemeleri hazırlayıp hiçte kısa sürmeyen bir temizliğin sonunda masama oturdum. Başımı geriye yasladığımda tavandan sarkan Ay' a baktım. Bu Ay bana annemin hediyesiydi, küçükken beraber yaptığımız ve o cehennem olan evden kurtardığım tek anısıydı.

Kendimle yüzleşmeye hazır mıydım bilmiyorum  korkuyor muydum? Hayır, annemden sonra kimseden hiç bir şeyden korkmamaya başlamıştım, elimi yavaşça çekmeceye atıp, açtım. İşte şimdi kendimle yüzleşmeye hazırdım.
Siyah kapaklı defterimi çıkarıp okumaya başladım.
Acılarım, hislerim, umudum, mutluluğum, gözyaşlarım ve yamuk yazılarım.

Hayatım...
Her şey burda bitiyordu işte.
Her günümü tek tek yazdığım defter, birebir günlük.

İlk sayfayı çevirdim.

'5 yaşına girdim Günlüğüm çok mutluyum'
Acıyla gülümsedim. Oysa bu yazıyı yazarken sadece mutluluktan gülümsüyordum.

'Babam ve annem dans ettiler. Babam bizi çok sevdiğini söyledi'
Oysa bir kaç ay sonra hayatımın biteceğini bilmeden yazdığım kelimeler. Sonu hep hüzüne bağlayan

Gözlerimi kapattım.
Küçük bir kızın sesi 'seviyo' diye beynimde yankılandı.

Nefret etmiştim bu kelimeden.

Mutluydum. Bir aralar çok mutluydum ama hayat bana bin kat daha kötüsünü verdi. Daha acımasız davrandı, çok küçük yaşımda öğretti bana bu hayatın ne kadar pis olduğunu ve olmaya da devam edeceğini şimdiyse tek mutluluğum abim kalmıştı.

Bencildim.
Çok bencildim, çünkü bu hayat başkalarını düşünemeyecek kadar acımasızdı ve ben bencil olmaktan gurur duyuyordum, en azından insanlardan darbe alıp tekrar onlara inanan bir aptal değildim.

Tek bir hedefim vardı bu dünyada, rüya gibi hatırladığım bir geceden bana hatıra kalan armağanıma ulaşmak, Ayıma ulaşana kadar kimse durdurmayacaktı beni.
Beni aydınlatan tek varlık benimdir.

Gözlerimi kapattım.
Benim ona en çok ihtiyacım olduğu zaman gitmişti.
Bunu bana hiçbir yaşım unutturmayacaktı ve en acısı da buydu. Annemden sadece bir kaç ay sonra babamda bizi bir hiçmişiz gibi terk etmişti.

Derin alıp verdiğim nefesler yetmiyordu.
Susuyordum.
Dünyayı saçma buluyordum, dünyayı saçma kılan şeyse insanoğlu, sürekli gülüyor oyun peşinde koşuyordu herkes.
Düşene gülen bir toplumdan ne kadar hayır gelirdi?
Yardım etmemiz gerekirken acıyla çırpınışlarını izleyip gülen insanlardan ne kadar merhamet bekleyebiliz? Peki insanları bu duruma getiren asıl şey hayatsa?

İnsanoğlu çok farklı bir varlık. Her şeyi birbirinden bekleyen, rahatına düşkün, çıkar ilişkisi olmadan kılını kıpırdatmayan. Sonra da yaptığı şeyi iyilikmiş gibi anlatıp egolarını tatmin eden, bu dünyanın en akılsız varlığı.

Düşüncelerim birbirine karışırken tekrar koltuğa yaslanıp tavandan sarkan ay'a göz attım.
Gökyüzünün en güzel varlığı
Küçükken geceleri uyumaz ay'ı izlerdim, bu yüzden annem bir çok kez benle konuşurdu ama ben asla uslanmazdım.
Elimi havaya kaldırarak yakalamak isterdim onu.
Bir gün sarılıp uyumak, yakından bakmak.
Konuşmak isterdim. Mesela 'sen benimsin' demek.

Her seferinde elim boşluğa düştü ve ben düştüğüm bu boşlukta yok oldum, Karanlıkta kaybolduğum her saniyeyi izledim. Ama yinede ulaşamadım.

Vazgeçmedim, hala ayaktayım, dimdik ve her gün daha çok yaklaştığıma inanıyorum.

Benim ayım yeryüzünün en güzel ruhuydu.

KARANLIĞIN YENİLMEZ NEFESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin