5. AY

61 23 88
                                    

'Hadi uykucu' başımdaki insanın somurtmasıyla uykuma ara verdim.
'Ya gitsene' dedim mızmızlanarak.
'Kalksana ya sabah oldu' başımı sağa çevirdim. Camdan dışarı baktığımda hava hala karanlıktı.

'Yok canısı hala karanlık' dedim bilmiş bilmiş sırıtarak.
'Gökyüzüm, sen geceleri uyumazdın hadi kalk' canının sıkıldığı ses tonundan belliydi ve haklıydı ben geceleri uyumazdım. Saat 5'de yatar 7'de kalkardım. İki saatlik uyku her insana yeterdi.

'Kalkıyor musun?' Dedi tehdit dolu ses tonuyla.
'Kalkmama şansım var mı?' Gözlerim yarı açık yarı kapalıydı.
'Sen bilirsin güzellik' Saniyeler sonra bedenimin yataktan havalandığını hissettimde gözlerimi açtım. Bartu'dan bahsetiyoruz her istediğini yapan, yaptıran birisiydi o.
'Ne yapıyorsun?'
'Seni yemeğe götürüyorum. Üç saattir yemek yapma derdindeyim bu ne ya' dedi.

'Peki burasıda çok rahat zaten' kollarımı sarkıtmıştım. Yürüyüşünden dolayı merdivenleri indiğini anlıyordum. Abimde çoğu zaman beni böyle kaldırırdı. Alışmıştım yani.

Bedenim sert ve dik bir yere temas edince gözlerimi açtım. Hala ayılamaz bir şekilde sandalyeye kuruldum.
'Ne senin bu yaptığın şimdi, çocukluk mu?' Bir elinde çatal bir elinde bıçak vardı. Küçük et parçasını ağzına attı. Ne olduda böyle sertleşti anlayamadım.
'Ne oldu ya birden?' Gözlerimi kapatmamak için zor tutuyordum. Neden bu kadar çok uykum gelmişti onu bile anlamamıştım. İlk defa bu kadar çok ve deliksiz uyumuştum.
'Uğraştırdın çocuk gibi' dedi. Beni hala çocuk olarak görmeleri, abim hep içimde küçük kız çocuğunun olduğunu ve onun ara sıra uyandığını söylerdi.

'Ben çocuk değilim' Bana ters bir bakış attı.
'Sen bugün o çocukla uyandın Gece, her zaman ki gibi değildin' Sesi beni ikna etme düzeyindeydi. Her zamankinden kastı sert ve imalı tavırlarım. Bunlar beni diğer insanlardan ayıran özelliklerdi zaten.

'Ben elimi yüzümü yıkıyım' cümlemi söyleyememiştim, kelimeleri karıştırdım. Hızlı bir şekilde masadan kalkıp adım attığımda Bartu'nun cümleleriyle durdum. Olduğum yerde çakılı kalmıştım sanki.
'Anneni gördün yine' dedi. Cümleler tek tek yankılanıyor, gözüm buğulanıyordu ama ağlamayacaktım. Kendimi toparladım. Omzumun üstünden bakarak.
'Nerden çıktı şimdi bunu?' Sesim eskisi gibi acımasız çıkmıştı.

'Gördün' onunda sesi aynı şekilde acımasız çıkıyordu. Canımı yakmak istermiş gibiydi. Başarıyordu, yanıyordu canım.
'Görmedim' Masadan kalkıp tam karşımda dikildi. İlk defa Bartu bana böyle bakıyordu. Ezermiş gibi acımasızca ve ben ilk defa onun karşısında böyle güçsüzdüm.
Gözümdeki yaşlar bana ihanet ediyordu.

'Neden anlatmıyorsun?' Sesi yumuşamıştı. Gözümden akan yaşlar konuşmamı zorlaştırıyordu. Kaşlarım çatılmış sadece onu izliyordum.

'Bana bakma öyle, senin üstüne yürümesem anlatmayacağını biliyorum.' Sadece izliyor ve gözümden damlalar akıyordu.
'Özür dilerim' elini yanağıma koymasıyla gözlerimi kapattım. Annemi görmüştüm ve bu benim içimdeki küçük kızı ortaya çıkarmıştı. Onların düşüncesi bu.

'Ben..... banyoya' zar zor konuştuğum için boğazım yırtılmıştı. Kanıyordu. Kalbim değil boğazım kanıyordu. Lavaboya koşarak girdim. Kapıyı kapatım aynadan kendime baktım.

'Anne' onun gözlerinini aksine mavi olan gözlerim, onun dudaklarına rağmen ince biçimli dudaklarım ve açık kahverengi saçlarım.
'Gece' Sustum. Kaçıyordum. Ben geçmişimden kaçtıkça o beni kovalıyordu belki durup 'dur' demeliydim ama yapamıyordum. Korkuyordum.

'Gece, duyuyor musun beni?' Zar zor açtığım dudaklarımdan
'Ben konuşmak istemiyorum' kelimeleri döküldü.
'Söz sana konuşmayacağım Gecem. Hadi aç şu kapıyı sen gelmezsen ben gelirim yanına' Yüzüme su serptim. Hayır ağlamayacaktım.

KARANLIĞIN YENİLMEZ NEFESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin