Yanılsama

11.7K 191 14
                                    

Sahibi, Runa'nın vücudunu sımsıkı sarmış, onun nefessiz kaldığını fark etmemişti bile. Vücudunu onunkine bastırırken Runa'nın kırılgan bedenini, güçlü kolları ve gövdesi arasına sıkıştırdı. Hareket edemiyor, bedenindeki amansız kuvvete karşı direnecek gücü kendinde bulamıyordu. Teo ise aksine heyecanlıydı. Kıza karşı hissettiği dayanılmaz açlık onu şuursuzlaştırmıştı. Kızın ne düşündüğünü umursayamayacak kadar şiddetli bir arzuyla yanıyordu. Bir eli, kızın sıkı kalçasını kavrayıp sıkmaya başladı. Boş durmayan parmakları ise ipekli saten kumaşı kalçasına doğru sıyırmakla meşguldü. Kızın tenine ulaştığında ise zevkle titrek bir nefes verdi. Ancak daha fazlasını istiyordu.

Teo'nun nefesini toplamaya çalışmasından yararlanan Runa, sahibinin alt dudağını dudaklarının arasına aldığı gibi sertçe ısırdı. Teo'nun tutuşu gevşerken Runa da rahat bir nefes alarak ıslak ağzını sildi. Öksürerek kendini sahibinden uzağa, odanın köşesine doğru attı. Sonra bir hışımla genç adama dönerek bağırmaya başladı.

"Deli misin sen?  Öldürecektin beni. Boğuyordun!" Oğlanın kan sızan dudağını görünce daha fazla konuşamadı. 

Gözlerini kırpıştıran Teo, Runa'ya inanamayan gözlerle bakıyordu. Bu hareketi ondan beklemediği kesindi. Elini dudağına götürüp kanadığını gördüğünde karanlık gözleri öfkeyle parıldadı. 

"Ne bu şimdi?" Runa'ya doğru ilerlerken bağırışlarına karşılık verdi. "Böyle davranmaman gerekiyordu!"

Aradaki mesafeyi kapatıp Runa'yı soğuk duvara yaslanmak zorunda bırakan Teo, bir elini kızın kafasının hemen yanına dayadı. Vücudu ona doğru eğiliyordu. Hala istiyordu. Ancak kızın onu istemediğini anlamıştı. Elde etmek için o kadar para bayıldığı kız, onu reddediyordu. Bakışlarını kızın hırçın, güzel yüzüne indirdi. Korktuğunu belli etmemek ister gibi çattığı ince kaşlarını, huzursuzca kemirdiği dudakları ele veriyordu. Teo, kızın dudaklarına kilitlendi. Dolgun, biçimli dudaklara sahipti ancak yanında bulunduğu her anında somurtuyordu. Önündeki manzaranın öfkesini yavaşça dindirdiğini hissetti. 

"Özür dilerim sahip." Runa, kendisine geçit vermeyen oğlana doğru fısıldadı.

Dalgın gözleri, gri halının dairesel çizgilerini takipteydi. Kafasını kaldırmaya çekindi. Kara Market'e geri dönmekten korkuyordu. Oraya dönmekten ölümüne korkuyordu.

"Adım Teo." Derin bir iç çekti. "Bunu bir daha yapamazsın."

"Anlaşıl-"

"Beni sevmiyor musun?" Runa, beklenmedik soru karşısında bakışlarını yerden kaldırdı.

Afallamıştı. Bu oğlan sevgiyi ne zannediyordu? Runa'nın ruhunun da yapılan sözleşmeye dahil olduğunu Teo'ya düşündürten neydi? Oğlanın kömür karası gözlerine baktı. Kendi yansıması Runa'yı izliyordu. Cevap vermesini hızlandırmak isteyen Teo, yüzünü iyice Runa'nınkine yaklaştırdı. Sabırsızdı. Runa, burnuna dolan erkeksi kokusunu memnuniyetle kabul ederken içinde bir şeylerin cız ettiğini hissetti. Teo'nun teninin kendine has kokusu, Runa'yı açılmak istemediği sulara davet ediyordu. Onu boğmadığı zamanlarda son derece yakışıklı gözüktüğünü düşündü. Pürüzsüz tenini süsleyen birkaç güneş lekesi ve hafif pembeleşmiş yanakları dışında dış görünüşünde çocuksu olan bir taraf kalmamıştı. İtaatsiz saçlarını olabildiğince geriye taramıştı kızı etkilemek için. Yaladığı kalın dudakları yumuşacık, kızın yüzüne verdiği nefesi ise ferah ve tazeydi. Odaya gelmeden önce hazırlık yapmıştı. Runa, Teo'nun yüzüne yeni uyanan duygularının verdiği sersemlikle baktı. Birden bu yabancıyı keşfetmek istemişti. İlkel, beklenmedik bir arzuydu bu. Ve Runa'yı etkisi altına almak üzereydi. 

SAHİPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin