Kırılgan

7.7K 142 22
                                    

Boşluğa doğru savrulurken kolunun deli gibi canını acıtarak aksi yönde çekildiğini hissetti. Gözleri kararmış, mekan algısını yitirmişti. Bedeni sert zemine çarparak durdu. Önce ne olduğunu anlamamıştı, daha sonra fark etti. Düşmemişti, Matias onu son anda kendine çekmiş ve vahim sonuçlar doğurabilecek, yüksek bir düşüşten kurtarmıştı. Runa derin bir nefes aldı. Kalbinin göğsünün içinde deli gibi attığını hissediyordu. Korkudan ölecekti neredeyse, düşmesine gerek yoktu. 

Başını gömdüğü yerden kaldırdığında Matias'ın yağmurun ıslattığı taş zeminde, sırt üzeri yattığını gördü. Runa'nın elleri pençe misali genç adamın kalçasındaki kemerine geçmişti. Saçları hareket ettikçe pantolonuna sürtünüyor, kaldıramadığı ağırlaşmış başı adamın bacak arasına doğru düşüyordu. Kumaşın üzerindeki şişkinliğin yüzüne olan yakınlığı yanaklarını kızarttı. Ellerini gevşetirken Matias'ın  ona baktığını fark etti. Şaşkın yüz ifadesinin yerini yavaş yavaş şehvetin aldığını görmüştü. Yine de konuştuğunda bütün alaycılığı üstündeydi.

"Bu gerçekten harikaydı. Galiba seni kurtardığım için bana teşekkür etmeye çalışıyorsun." Dediklerine gülerken ela gözleri parıldadı. 

Runa, aceleyle kalkmaya uğraşırken Matias da oturduğu yerde doğruldu. Kast ettiği çirkin imasını fark etmişti. Eğlenen gözlerle kızın beceriksizliğini izlemeye başladı. Runa, güçsüzleşmiş bacakları kaygan zeminde kendisine itaat etmezken bir kez daha tökezledi. Yere doğru savrulmuş, ellerinin üzerine düşmüştü. Matias'la yan yana dururken ikisinin de saç ve kıyafetleri yağmurdan sırılsıklam olmuştu artık. Matias damarlı elini ıslak buklelerinden geçirip onları geriye taradı, şakaklarından yeni tıraşlanmış çenesine inen iri bir yağmur damlasını sildi. Runa ise ıslak kıyafetleri içinde tir tir titremeye başlamıştı. Avuç içleri yanıyordu. Özetle perişan bir haldeydi.

"Git artık, kusursuz inci. Yoksa bırakmayacağım." Matias'ın sesi boğuk ve mesafeliydi. 

Runa bu sefer oyalanmadı. Sözlerinde ciddi olduğunu yüzünden okumuştu. Balkon kapısından içeri girip odasına doğru giderken yolun yarısını koştu. 

Etrafa korkunç bir gürültü saçan helikopterin sesini duyduğunda odasında tetikte bekliyordu Runa. İçinin birden heyecanla dolduğunu hissetti, Teo dönmüş olmalıydı. Şüphelenmemesi için hemen kilitlediği kapıyı eski haline getirdi, ardından aynada görüntüsünü tazeledi. Acıyan bileklerini ovarken sabah olanları düşünmemeye uğraşıyordu. İyi gözüktüğünü düşündü, siyah ona her zaman yakışırdı. Uzun kollu, mini etekli elbisesini Safir'in zevkinden esinlenerek seçmişti. Kıyafeti, gövdesini sıkıca sararken bol kolları bir cübbeden çıkarılıp elbisesine entegre edilmiş gibiydi. Runa, zenginlerin tuhaf kıyafet seçimine kıkırdarken kapının çalındığını işitti. 

İçeriye girenin Teo değil de yüzündeki belirgin yara iziyle Liyana olduğunu göründe dudağını dişleyerek hayal kırıklığını gizlemeye çalıştı.

"Bugün nasılsınız?" Diye sordu, her karşılaşmalarında sorardı.

"Daha iyiyim, teşekkürler." Sonra aklına gelen bir soruyla tekrar kapıda dikilen kadına döndü. "Ben evde çalışan orta yaşlı bir kadını arıyordum, esmer kısa boylu bir kadındı. Kahvaltıda elbiseme kahve döktüğü için çok üzülmüştü, belki de onunla konuşup işleri tatlıya bağlamalıyım. Onu nerede bulabileceğimi biliyor musun?" 

Liyana kimden bahsettiğini anlamıştı, Runa'nın verdiği tarif kaşlarının havalanmasına neden olmuştu. O kadına karşı bir tiksinti hissettiği aşikardı. Runa sorduğuna anında pişman olurken hizmetçi kadın cevap verdi.

SAHİPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin