Kedi & Fare

8.4K 148 15
                                    

Odanın kapısı aniden açılırken Runa elindeki kağıt parçasını koltuğun arasına sıkıştırdı. 

"Bugün annemin şirketine gitmem gerekiyor. Fabrikaların birinde yine saçma bir ayaklanma çıkmış. Kendi başına hayatta kalabilecek misin?" Odadan içeri giren Teo, alnı kırışmış bir şekilde söyleniyordu.

Runa başını sallayarak onaylarken sesine güvenemeyerek sessiz kaldı. Oğlan aynı zamanda kravatını gardıroba sallayıp yeni bir tanesini seçmekle meşguldü. Runa'nın suçlu yüz ifadesine dikkat edecek vakti olmamıştı. Siyah, düz bir kravatı eline aldığında hayatını değiştirecek bir kararı vermeye çalışıyormuşçasına ciddiydi. Ardından gösterişsiz, yeşil bir tanesinde karar kıldı. Sonra yüzünü kıza doğru döndü. 

"Ne?" Yüz ifadesi aklını karıştırmıştı. "Beğenmedin mi? Yeşilin sakinleştirici etkisine güveniyorum." Güldü.

Runa kendisini zorlayarak oğlana bir tebessüm gönderdi. Donuk gözleri, gülümsemesini takip etmemişti. İçinin buz kestiğini hissediyordu. Konstas'ın onu bu acımasız yerden kurtaracağı fikri ona gerçek olamayacak kadar güzel gelmişti. Özlemişti onu, çok özlemişti. Güçlü kollarının onu sardığını ve seviştikleri soğuk geceleri hayal etti.

Öte yandan Teo'nun parlak, genç gözleri kıza keyifle bakıyordu. Düşüncelerinden habersiz, sırf ona ait olduğunu sanıyordu. Runa suçlulukla yutkundu. Teo'nun yakışıklı yüzünü göremeyeceği şekilde arkasını dönüp yürümeye başladı. Güç almak ister gibi elini alçak bir giysi dolabına dayadı. Aldığı haber, altüst etmişti Runa'yı. Boğuluyordu.

Yaklaşan ayak sesleri eşliğinde titrek bir nefes aldı. Teo'nun sıkı kolları kızı arkasından sarmıştı. Onu göğsüne yaslarken yüzünü de saçlarına gömdü. Başparmağı Runa'nın çıplak kolunda hassas daireler çiziyordu. İfadesi huzurlu, gözleri yumuluydu. Runa ise nefes alıp vermek dışında bir şey yapamıyordu, yine de sırtını Teo'nun sert göğsüne yaslarken bir parça sakinleştiğini hissetti. Soğuk bedenini ısıtmasına izin verdi. Bir süre hiçbir şeyi düşünmek istememişti, sadece bedenine değen göğsün inip kalkmasına odaklandı. Yavaş yavaş gevşediğini hissetti. Ardından Teo, geldiği gibi ansızın kollarını çekerek Runa'dan desteğini kopardı. Odayı terk etmeden önce kızın saçına hızlı bir buse kondurmuştu. 

Yalnız kaldığında tekrar üşüdüğünü hissetti. Teo gitmiş, Runa'yı çakalların ev sahipliği yaptığı bu yerde tek bırakmıştı.

Runa üzerine kendi ruh halini yansıtacak, kasvetli bir takım kıyafetler geçirdi. Puslu, gri bir tayt ve yine solgun renklerde, dizlerine kadar inen örgülü bir hırka. Bunalmış hissediyordu kendini, dört duvar arasında bulunmaktan sıkılmıştı. 

Boş koridorlardan geçti, nereye gittiğini bilmeden. Kısa zaman geçmeden bu labirentimsi evde kaybolduğunu anlamıştı. Bahçeye inip, hava almak istiyor ancak merdivenleri bulamıyordu. Hala evin üçüncü katında boş boş gezinmekteydi. Aralık bırakılmış bir kapıyı fark etti. Odadan enstrümental bir ezgi yayılıyordu. Runa'nın kulağına dinlendirici ve hoş gelmişti müzik. Dikkat çekmemek için parmak ucunda kapının pervazına yaklaştı. Bu dağınık mekan, bir ofisi andırıyordu. Çalışma masasında ise masaya eğilmiş bir figür vardı. Yanında duran cam bardak altındaki ahşaba su sızdırıyordu. Runa, içine iki tane de buz atılmış sıvının bir tür alkol olduğunu tahmin etti. Başı eğik şekilde duran Matias ise hayatı ona bağlıymış gibi masada duran beyaz tozları, ince uzun bir aletle ufalamakla meşguldü. Runa ne yapmaya çalıştığını biliyordu. Geldiği yerde bu eylemi tekrarlayan çok genç görmüştü ancak Matias'ın bağımlılardan biri olduğunu öğrenmek, onun için tam bir şoktu. 

Yakalanma korkusu bastırdığında Runa'nın eli ayağına dolaştı. Matias onu görürse sinirlenmesi muhtemeldi. Oradan topuklamadan önce kalçasının hafifçe kapıya dokundurduğunu ve kapıyı gıcırdattığını işitti. Arkasına bakmamış, Matias'ın sesini de duymamıştı yine de koridorları hızla geçti. Temiz havaya çıkan bir balkon kapısı gördüğünde hiç düşünmeden kendini buz gibi havaya attı. Canlandırıcı soğuk Runa'yı kendine getirirken kendi kendine tuttuğu nefesini verdi. Evin dışında güvende hissediyordu. Çiseleyen yağmur yüzünü yalayıp geçiyor, özgürlüğünden bir parça tattırıyordu. Dar balkonda ayakta dikilerek, önündeki uçsuz bucaksız manzarayı izledi.

SAHİPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin