DÜNYA ÇAĞLAR

30 2 0
                                    


Siren sesleri...bir megafondan gelen boğuk ve kalın ses.

Gözlerimi açmaya çalıştım. O kadar çok batıyorlardı ki açamıyordum. Çok bitkin hissediyordum. Her yanım ağrıyordu fakat sol kolumdaki ağrı hepsini bastıracak kadar kuvvetliydi. Omuzlarım sızlıyordu. Beton zeminin soğukluğu belimdeki tüylerin ürpermesine neden oldu. Dönmeye çalıştığımda boynumdaki ağrı beni engelledi. Başımdaki ağrı da iyice şiddetlenince kendimi ölüme terk edercesine çabalamayı bırakıp buz gibi zemine teslim ettim.

Gözlerimi tam anlamıyla açamasamda uyanık kalmak için çabaladım. Ayak sesleri artıyordu. Bu bir fırsat olabilirdi, buradan kaçabilirdim. Göğsümdeki ağıyı yok sayarak derin bir nefes aldım. Burnumu günlerdir soluduğum rutubet kokusu talan etti. Tam o sırada bir el beni kolumdan sıkıca tutup kaldırdı. Boğazımda hissettiğim soğuk ve keskinlikle vücudumdaki son enerji kırıntılarını da kaslarım irkilmek için kullandı.

"Bıçağını at! Buradan zaten çıkamayacaksın, kıza zarar verme."

Gelen uyarıyı karşın bıçağı boğazıma daha sert bastırdı. Ayaklarım beni taşıyamadığından beni sıkı sıkı tutmuş kendine siper ediyordu. Yarı baygın bir vaziyette gözlerimi hafifçe araladım. Bir polis silahını bana doğrultmuştu, aslında o silah arkamdaki pislik içindeki.

"Hemen burayı terk edin! Birazdan arkadaşlarım gelecek. Ben buradan sağ çıkacağım ama sizin için bu geçerli olmayacak!"

Konuşurken ki nefesini boynumda hissediyordum.

"Bak arkadaşlarının bazıları teslim oldu diğerleri de vuruldu. Hangi tarafta olmak istersin?" Adamın artık kalp atışlarını da sırtımda hissediyordum. O kadar paniklemişti ki beni tutan kolunun gevşediğini fark etmedi bile ve ben yeniden ama daha sert bir şekilde yere yığıldım.


----------------------------

—Anlıyorum memur bey, fakat hasta kendine gelmeden sizi içeri alamam.

Bu koku...hastanedeydim. Doğruldum. Odada tek başıma idim, tek bir yatak olan bir doktor odasındaydım. İçerde bir yatak, lavabo, bir askı ve birde masa vardı. Masadaki kağıtlar uçuştuğunda gözüm açık pencereye kaydı. Hava aydınlık ve rüzgarlıydı. Çıkmalıydım. Kolumdaki serumu çekip çıkardım. Ayaklanıp pencereden baktığımda giriş katta olduğumu anladım. Kapıdaki polisti ve muhtemelen ifademi almak için bekliyordu. Buradan çıkmalıydım. Günlerdir o mafyanın elinde işkence görüyordum. Eve gitmeliydim, kardeşim beni çok merak etmiş olmalıydı. Gerçi o merak edemezdi, ağlardı, özlerdi. O kadar. Odanın köşesindeki lavaboda yüzümü yıkadım. Aynaya baktığımda berbat göründüğümü fark ettim. Günlerce banyo yapamamıştım. Saçlarım iğrenç haldeydi. Her yerimde yara bantları vardı. Bileğimde de sargı. Yerdeki botlarımı hızlıca ayağıma geçirdim. Bir şey eksikti. Bir bıçak. Kaçırıldığım gece her zaman yanımda taşıdığım bıçağımı almışlardı. Masanın altındaki çekmeceleri karıştırdım ve bir neşter buldum. Botuma düzgünce yerleştirdim. Şimdi kendimi daha güvende hissedebilirdim. Diğer çekmecelere de baktım. Bir anahtar buldum. Güvenliğim için kapıyı kilitleyedim. Masadaki suyu tek dikişte bitirdim. Kapıya ilerledim ve kulağımı dayayıp sesleri dinledim. Dışarıdaki seslere bakılırsa hastanenin acil bölümünde olmalıydım. Umuyorum ki anahtar bu kapınındı. Yavaşça gediğine yerleştirdim ve çevirdim. İki kez. Böylece kapıyı açmaları daha da zorlaşırdı. Hemen pencereye koştum. Açıkta kalan kollarımı serin bir rüzgar sardığında pencerenin kenarındaki askılıkta asılı olan, kime ait olduğunu bilmediğim hırkayı üzerime geçirdim ve pencereden atladım. Hastanenin arka bahçesindeydim ve etrafta hiç kimse görünmüyordu. Bu iyi bir şeydi. Fazla yüksek olmayan duvarı tırmanıp ormana doğru koşmaya başladım. Sık sık arkamdan gelen var mı diye kontrol ederek uzunca bir süre, nefes nefese kalana kadar koştum. Serum daha dinç hissetmemi sağlamıştı. Zaten koşma konusunda da idmanlıydım. Babamdan kaçar, koşardım. Peşime biri takılırdı, koşardım. Her zaman her yere geç kalır, koşardım. Bazen polis baskını olurdu, koşardım. Sıyrılmak, kurtulmak ister koşardım. İçime bir sıkıntı çöreklenirdi bazen, yine koşardım.

Kum Saatinin ÇocuklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin