2.BÖLÜM"SAVAŞ"

239 13 2
                                    



   İki tarafında kayıplar verdiği bir savaşın kazananı olmazdı. İki tarafa da kalan tek şey acı olurdu. Ve savaşın izleri gökyüzüne sürülen kan gibiydi. Yüzyıllar da geçmiş olsa o bulutlardan damlayanlar kandan farksız olurdu. Çünkü acının bir kez kanattığı kalp her atışında o kanla atar, damarlarında kaybın ve acının verdiği rengi taşırdı. İşte bu yüzden savaşların kazananı olmazdı.

   Namluların hedefinde kalan on altı yaşında kalan bir çocuk... Çaresizlik yanaklarına damgalanan gözyaşlarının ismiydi. Dudaklarından dökülen iniltiler atılmak istenen çığlıkların özetiydi. Savaşları televizyonlardan sadece seyredip ardından 'masumlar' diye bahsedilenlerden biri... İşte o bendim. Ve acı olansa, ben onlardan sadece biriydim.

  Patlayan silahlar, çığlıklar, ilerideki tank ve kan... Ben bu kargaşada kaybolmuştum. Gözlerim abimi arıyordu. 

"Artun, buradayım!" 

   Abim bana sesleniyordu. Ama onu göremiyordum. 

"Artun!"

   Abi diye bağırmak istiyordum. Abi seni göremiyorum demeyi. Ama sesim çıkmıyordu. Öyle paniğe kapılmıştım ki bağıramıyordum. Bütün bu kargaşaya rağmen abimi duyuyor olmam, bence bir mucizeydi.

—Artun arkana bak!

   Hızla arkamı döndüm. Karşılaştığım tablo savaşların aşikane resmiydi. Siyah beyazdı. Abimin gülümsemesi beyazdı. Başına doğrultulan namlunun rengiyse siyah. Abi arkanda seni öldürecek diye bağırmak istesemde sesim çıkmıyordu. Dudaklarım kıpırdıyor ama sesim çıkmıyordu. Sanki o an çığlıklar susmuştu. Silahlar sessizliğin kurdeleleriyle sarılmıştı. Ta ki o namludan tek bir kurşun alev alana dek. Sıkılan tek kurşun abime saplanana dek. Öyle alev almıştı ki kurşun, sanki bir kez ateşlenebileceğini biliyordu. Ve bir kıvılcımı da bana sıçramıştı. Kıvılcım öyle büyük bir acıyla kavrulmuştu ki ruhum cayır cayırdı. Geride sadece külleri kalmıştı.

   Ve artık karşımdaki tabloda siyahla beyazın arasına ölümün aceleci fırça darbesiyle akan bir renk vardı. Rengi kan rengiydi. Ruhumun küllerinden yükselen dumanınsa tek şahidiydi.

----

  Gözlerime bakan gözleri... sanki o gözler sadece gözlerime bakmıyordu. Ruhumu görüyorlardı. Ve o gözlerden bir tren geçmişti. Her bir vagonunda henüz adını bile koyamadığımız milyonlarca duyguyu barındırıyordu. Gülümsemesi... sert ve kusursuzdu. Endişeyle gerilen yüz hatlarına inat özenle çizilmişti yüzüne.

  Bir anda göz kapakları ölümün verdiği emre boyun eğerek usulca kapandı. Sanki zaman çok ağır ilerliyordu. Her şey ağır çekime alınmış gibiydi. Ta ki abim yere yığılana kadar. Ona doğru koştum. Aramızdaki mesafe bu kadar fazla mıydı? Lanet olsun bu yol neden bitmek bilmiyordu?

  Abim... gülümsüyordu. Bir umut üstüne eğilip nefesini kontrol ettim. Kalbini dinledim. Defalarca nabzına baktım. Hiçbir şey gelmiyordu elimden. 

  Başını ellerimin arasına aldım ve dizlerime koydum. Gülümsemesi donuktu. Ama yinede her şeyden daha güzeldi. Savaşın benden çalamadığı son hediyeyi seyrettim. Savaşın silmeye gücünün yetmediği o gülümsemeyi aklıma kazıdım. Gözlerimi kapattığımda bile hayalimde canlanacaktı. Unutmayacaktım. 

Her şeye rağmen gülümseyerek ölen adam. 

 Yeryüzüne bıraktığı son imzası kusursuz gülümsemesi olan adam. 

Bana verdiği son hediye gülümsemesi olan adam. 

   Gülümsemesine ölümün yakışmadığı o adam...İşte ben o adama karşı çaresizdim. Çaresizlik...şüphesiz en kötü histi. Öyle yakıyordu ki canımı.

  Abim... Ailemdi. Sahip olduğum tek insan. Ve ölmüştü. Bense hiçbir şey yapamıyordum. Fısıldadım  "Abi?"

 Tepki vermedi. 

"Lütfen, gözlerini aç!"

 Açmayacaktı. Bir daha hiç, açamayacaktı.

 Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülüp abimin yüzüne damladı. Yüzünü okşayarak gözyaşlarımı sildim. Onun yüzüne yakışmıyordu gözyaşları. O gülümsemesine gözyaşları çok yabancıydı. "Abi" ,dedim son kez kulağına fısıldayarak. Abimin üstüne doğru uzandım ve kollarımla bedenini sardım. Parmaklarım abimin kanıyla ıslanmıştı. Acının rengi parmaklarımı da boyamıştı. Başımı abimin göğsüne koydum. Son kez kalbini dinledim. Atmıyordu. Bende gözlerimi kapattım ve sanki mümkünmüş gibi daha sıkı sarıldım.

Savaşların kazananı yoktu ama kaybedeni çoktu. Ve ben abimi kaybetmiştim. . .


Kum Saatinin ÇocuklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin