Aras'la işim bittiğinde odama indim. Üstümdeki her şeyi çöpe atıp küvete girdim. Hayatımın en uzun duşunu aldım. Terfi aldığım için artık yatakhanede kalmıyordum ve duşta ne kadar kaldığım kimseyi ilgilendirmiyordu. Çok yoğun hissediyordum, bir o kadar boş. Aras'ın söyledikleri kulaklarımdaydı hala. Önce yalvarması sonra küfretmesi ve tekrar yalvarması. Onu öldüreceğimi kabullendiğinde ise kurduğu son cümle "Bir orospu çocuğunu öldürdüğünde yeryüzündeki orospu sayısı değişmez Artun."
Ne demek istiyordu, şuanda düşünemiyordum. Yine de ona göre bir vedaydı bu aslında. Orospu çocuğu.
"Artun!" Baran beni arıyordu. Banyoda olduğumu fark etmiş olacak ki kapıyı aralayıp:
—Dünya Çağlar'ı getiren helikopter terasa iniş yapmış, dedi durgun bir sesle. Hemen sudan çıktım. Üstüme aceleyle bir tişört, pantolon geçirdim ve terasa çıkan merdivenleri üçer üçer çıktım. Rüya helikopterin içine girip kızın göz reflekslerini kontrol etti.
"Baygın olmalı. Artun hadi odama götürmeliyiz." Kızı kucaklayıp askerlere teşekkür eden Baran ve Rüya'yı beklemeden merdivenlere yöneldim. Sarsmamaya çalışarak merdivenleri teker teker indim ve Rüya'nın odasındaki yatağa onu yatırdım. Çok zayıftı ve üzerinde yalnızca iç çamaşırları olduğundan kemikleri oldukça belirgindi. Dizlerinde ve kollarında morluklarla yaralar vardı. Avuç içlerinde ise kurmuş kan. Rüya onu muayene ederken hala stresli olduğunu fark ettim. Eli ayağı birbirine dolaşıyordu. Cam serumlardan birini yere düşürüp kırdığında destek beklercesine Baran'a döndüm. O ise sadece Rüya'yı izliyordu.
—Arkadaşlar biraz sakinleşin! Rüya Baran'ı da al hava almaya gidin.
Rüya kafa sallayıp Baran'ın elinden tuttu ve dışarı çıktılar. Rüya'yı kendine getirmenin yollarından biri; ona sorumluluk ver ya da birini emanet et. Anaç bir yapısı vardı.
Onlar gidince Dünya'nın önce tansiyonunu ölçtüm. Ardından termometre aradım. Çekmecelerin birindeydi. Ateşi normaldi. Çok bitkin düştüğü her halinden belliydi zaten. Yeni bir serum hazırladım ve taktım. Ellerindeki ve bacaklarındaki kanı temizlemek için gazlı bez ve tentürdiyot aldım. Önce avuçlarından başladım. Kan avucundaki çizgilerde kendine yer edinmişti. Sağ avucunda derin bir kesik vardı. Temizleyip sardım. Ardından diz kapağına geçtim. Burada ki o kadar derin değildi. Aynı işlemi buraya da uyguladım. Göğsündeki ve yüzündeki çiziğe de birer tane yara bandı yapıştırdım. Ardından ayaklarına geçtim. Yine kesikler vardı, onları da sardım. Oldukça derin görünüyorlardı. Karnındaki ve diğer yerlerindeki morluklar için Rüya'dan bir krem istemeliydim. İşim bittiğinde ellerimdeki eldivenleri çöpe atıp koltuklardan birini yatağa doğru çektim ve oturdum.
Hiç kıpırdamamıştı. Yatağa bıraktığım gibiydi. Sanki baygın değil de ölüymüş gibi. Birbirine girmiş saçları, biçimli kaşları ve burnu, kalın dudakları ve esmer teni. Melez olmalı.
—Biz gelene kadar Artun kızı mumyalamış.
Rüya Baran'ın esprisine güldüğünde şaşırdım. Dışarı çıkarken berbat görünüyorlardı.
—Hava çarptı galiba!
Rüya yatağa doğru yaklaşıp Dünya'nın göz reflekslerini yeniden kontrol etti. Yaralarına baktı.
"Çok hırpalanmış gibi görünüyor. Her yeri ezikler kesikler içinde. Mahvetmişler kızı. Birkaç test yapmam lazım."
"Sağ elindeki ve ayaklarındaki kesikte çok derindi." diye karşılık verdim.
Rüya birkaç tüp kan aldıktan sonra yine masasının başına geçti. "Baran üçüncü raftaki kremi alıp Dünya'ya sürer misin? Morluklarına iyi gelecektir." Baran elindeki zeka küpünü bırakıp raftaki kremi aldı ve yanıma geldi. Kapağını açar açmaz:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kum Saatinin Çocukları
Teen FictionBir savaş verdim bu sayfalarda. Ölenler de oldu hayatta kalanlar kadar. Kaçmak isteyenlerin boğazına sarılan dikenler oldu kaybolanların iniltilerini bastıracak kadar. Alınan her nefesin gölgesinde büyüyen çocuklar oldu. Ölüm kurşunlarla yazıldı kad...