12

12.8K 1.7K 804
                                    

|Dokunsam kırılacak, gitsem ağlayacak gibi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


|Dokunsam kırılacak, gitsem ağlayacak gibi.

Yaralar derindi, ulaşılması zor olan o kabuk bağlamayan yaraları çok derindi.

Zira oraya ulaşmak, yanmak demekti ve Kim Taehyung bunun bedellerini çoktan kabul etmişti.

Biliyordu, elbet sonunda bu siyah günler bitecek, yeni mevsimler ortaya çıkacaktı.

Taehyung beyaz çiçeklerle donatacaktı Jungkook'un etrafını, gülücüklerini bir kutuya koyacak, kimseye göstermeyecek, akıttığı her bir inci tanesinden öpecek, ıslak yanakları aşkın sıcaklığıyla kuruyacak hatta kızaracaktı.

Aşık olmak... Hiç beklenmedik bir anda ve hiç bir tesadüfün bu kadar muhteşem olmamasıyla gerçekleşmişti.

Aşk... Adına nice canların nefes veridiği, nice sevgilinin ayrılışına yazılan yüz binlerce kelimenin sihirli anahtarı fedakârlık, sabır ve sonsuz bir sadakat gerektirirdi.

Eğer bunlardan biri dahi eksik olursa, sevgiliye duyulan bu büyüleyici hisler incinir, kırılır hatta zamanla yok olurdu.

Eğer Jeon Jungkook gibi naif, dokunursan ağlayacak, gidersen kırılacak birine aşık olduysanız işler her zaman daha zordur.

Kim Taehyung çıkmaz sokaktaydı.

Ve hiçbir sokak bu kadar çaresiz hissettirmemişti.

Çaresizlik vücut bulmuş bir hâldeydi.

-

"Bir yaz günü, Oliver’ın mektubundan dokuz yıl sonra, Amerika’dayken bizim evden bir telefon geldi. “Hayatta tahmin edemezsin, iki gündür bizde kim kalıyor. Senin eski yatak odanda. Ve şimdi tam karşımda duruyor.” Tahmin etmiştim tabii, ama tahmin edememiş gibi davrandım. “Tahmin ettiğini söylemek istememen çok şey söylüyor,” dedi babam ve zor zaptettiği gülüşünün ardından bana hoşçakal dedi. Annemle babam arasında, telefonun kime verileceği konusunda bir tartışma geçti. Sonunda onun sesi geldi. “Elio,” dedi. Annemle babamın konuştuğunu ve geri planda çocuk seslerini duyuyordum. Kimse adımı öyle söyleyemezdi. “Elio,” diye tekrarladım, telefondakinin ben olduğumu söylemek, fakat aynı zamanda da, eski oyunumuzun kıvılcımını çakmak ve hiçbir şeyi unutmadığımı göstermek için. “Ben Oliver” dedi. O unutmuştu."

Esmer diğer sayfayı çevirirken küçük olan endişeyle bileğinden nazikçe tutarak başını yasladığı güvenli omuzlardan çekip gülümsemişti.

"Hyung yaklaşık iki saattir kitap okuyorsun bana, yoruldun, her halinden belli. Biraz dinlenelim olur mu?"

"İstediğin zaman yeniden okurum ve bana söylemekten asla çekinme."

the pianist 'tk ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin