3. BÖLÜM/ KABA ADAM!

92.8K 6.4K 1.8K
                                    

Keyifli okumalar.

*****

Sonbahar ayının ılık havasının geride kaldığı günleri yaşıyorduk. Dışarıda şiddetli yağmurların yağma zamanı gelip çatmıştı. Tıpkı dışarıdaki gibi fırtınalıydı içim. Esen sert rüzgâr ağaçlarda kalan son yaprakları acımasızca etrafa uçuruyorken, içimdeki acıda milim milim işliyordu her bir organıma. Nefes alamıyor, boğuluyordum kendi içimde. Yaşadığım o iğrenç olayın üzerinden iki hafta geçmişti. Geçen haftalara rağmen yaşadığım acı, korku bir nebze bile azalmamıştı. Gözlerimi kapatıp kendimi uykuya bıraktığımda o an, başa saran kaset gibi tekrar tekrar gözlerimin önüne geliyordu. Ne kadar o anı unutmaya çabalasam da aklımdan bir saniye çıkmıyordu.

Kendi içimde yaşadığım buhranlı anları, dışarı öfke ve sinirle yansıtıyordum. İki haftadır annemle ablama okulu bırakacağımı söylediğim için ikisi de bana tavır alıyordu. Şımarıklık yaptığımı düşünüp benimle doğru düzgün konuşmuyorlardı. Açıkçası böyle davranmakta da haklılardı. Deli gibi doktor olmak isteyen kızları okulu bırakmak istiyordu, tabii ki şımarıklıktan başka bir şey değildi bu. Onlara yaşadığım olayı anlatmayı denesem de dilimin ucuna gelen kelimeler dökülmüyordu dışa. Çok sevdiğim meslekten de soğumuştum. Kirli dünyanın acımasız insanları yüzünden hayatım bir anda tersine dönmüştü. Onlar yüzünden gülemiyor, ailemle eğlenemiyordum.

Babam dalgın hâlimi fark ettiğinde, "Neyin var kızım?" diye sorunca bile verecek cevabım yoktu. Hep susuyordum. Susmak ne kadar çözüm olmasa da doğru zamanı bekliyordum. Canımı yakan o adi herif için şimdilik susmam en doğru karardı. Onu gidip birine şikâyet etsem dediği gibi; ne işin vardı o odada, diyen çok kişi olurdu. Canın acıdı mı demek yerine, senin suçun diyen olurdu. Kendimi güçlü hissettiğim anda onu tüm Türkiye'ye rezil edeceğim. Belki zor ama bunu yapacağıma inanıyordum.

Derin nefes aldım. Açık olan pencereyi kapatıp soğuk havayı dışarıda bıraktım. Birazdan evin içinde küçük kıyamet kopacak, sıcak evimiz buz gibi olacaktı. O yüzden dışarıdan gelen yabancı soğuğa ihtiyacımız yoktu. Tülü kapatıp üzerime giydiğim, dizlerime gelen kot elbisemi aynanın karşısında düzeltip, salona gitmek için odadan çıktım. Annemle babam kahkaha atarak televizyonda oynanan komedi programını izliyorlardı. Üzgünüm baba, birazdan moralini istemeyerek de olsa bozacağım. Bir baba için verdiği emeğin karşılığını almaması ne kadar üzücü bir durum. Yıllarca evlatları için çabalayan anne babalar, onların güzel bir yere gelmeleri için hayatlarından ödün verirken, evlatları o çabaları unutup; benim hayatım diyerek ailelerine sırt dönüyorlar. Ben aileme ne kadar sırt dönmek istemesem de onların bana inanmaları için mecbur sert olacaktım karşılarında. Ağlamayacaktım, güçlü durup kararımda emin olduğumu gösterecektim.

Salona girdiğimde babam gülen gözleriyle yanına oturmam için işaret etti. Annem yapacağım konuşmayı hissetmiş gibi hüzünle kaplamıştı gülen yüzünü. Televizyonun sesini kısıp, acı bir iç çekti boğuluyormuş gibi.

"Nasılsın kızım?"

Bakışlarımı annemin üzgün yüzünden çekip babama döndüm. Her zaman yorgun ama içimi ısıtan gözleriyle yüzüme bakıyordu. Özür dilerim babacığım, seni üzeceğim için affet beni. Boğazımda tükürük kalmışçasına öksürüp babamın hafif kırışmış elini tuttum. Saçlarımı öpüp bakışlarını televizyona çevirdi. Başımı yere eğip susmanın verdiğim karara yararı olmayacağı için başımı yerden kaldırıp, "Konuşalım mı baba?" dedim güçlü sesimle. "Konuşalım kızım." Annem televizyonu kapatıp bize doğru döndü tekli koltukta. Babam konuşmam için beklerken, annem gözleriyle yapma diyordu. Geleceğini bitirme diyordu.

GİZ & ASKERİN YARİ (RAFLARDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin