Keyifli okumalar.❤️❤️
Ağzıma attığım her peynir parçasını çiğnerken, yutulması zor bir lokmaymış gibi boğazımdan aşağı zor iniyordu. Yüzümde onun bakışlarını hissettiğim an ellerim titriyordu. Kahvaltısını bitirmiş, sırtını sandalyeye yaslayarak çayından yudum yudum içiyordu. Babamla gündemdeki konuları konuşurken ara sıra gülümsüyor, gözlerini üzerime çeviriyordu.
Tabağımdaki peynir ve patatesi bitirince yanımda çayını içen anneme döndüm. "Masayı toplayayım mı?" diye sordum kısık sesle. Başını sallayıp, "Beyler sizi koltuğa alayım," dedi. Talha'yla babam, "Ellerinize sağlık." deyip ayağa kalktılar. Onlar koltuğa doğru yürürken, annemle ben masanın üzerinde bulunan kahvaltılıkları mutfağa taşımaya başladık. Şu an kendimi evlenmiş de kocamla beraber ailemi ziyarete gelmiş gibi hissediyordum. Bardakları çeşmenin altında çalkalayıp bulaşık makinesne dizerken mutfağın kapısından öksürük sesi geldi. Başımı kapının oraya çevirdim. Talha omzunu kapıya yaslamış beni izliyordu. Başımı iki yana sallayıp, "Ne oldu?" diye sordum.
"İşini bitir dışarı çıkalım."
"Babam?"
Göz kırptı. Derin nefes alıp, "Hallettim," dedi buğulu sesiyle. İlk günden babama kendini nasıl sevdirdi anlamış değildim. Başta evlenmemi istemeyen babam, şimdi ona iyi davranıyordu. Gerçi kızının sözlüsüydü ne zamana kadar yüzü asık duracaktı ki? Hem benim babamın kalbi çok güzeldi, kimseye kırılmaz, kızmazdı. Islak ellerimi havluya kurulayıp başımı salladım. "Hazırlanayım."
"Bence de..." deyip üzerimi inceledi. Gözleri gördükleriyle dalga geçer gibiydi. Üstümü inceleyip her yerimin derli toplu olduğunu gördüm. Neden alay eder gibi bakıyor ki? Polar yünlü eşofmanım gayet de güzel ve temizdi. Kaşlarımı çatıp içeri gitmek için adım attım. Kapının önünden çekilmesi için gözlerinin içine baktım. Dudağı hafif bir şekilde yanağına doğru kıvrıldı. Ayağına tekme atıp, "Neden tuhaf tuhaf bakıyorsun?" dedim en sonunda.
"Evlenince bu pijama takımını yanında getirme. Göz zevkim bozulmasın."
Kaşlarımı havaya kaldırıp, küstah hâline göz devirdim. Bütün çeyizimi bu eşofmanlarla doldurmazsam bana da Azra demesinler. Göğsünden itip hole çıktım. O kim oluyordu da benim çok sevdiğim yumuşacık eşofmanlarımla dalga geçiyordu? Arkamdan sırıttığını hissedince başımı omzumun üzerinden ona çevirdim. Dil çıkarıp salona geçti. Çocuk gibiydi. Koca cüssenin altında minik bir çocuk vardı. Tatlı bir çocuktu ama. Gülümseyip odama girdim. Hızlı bir şekilde kot pantolonumla boğazlı kazağımı üzerime geçirdim. Saçlarımı taradıktan sonra odadan çıkıp salona geçtim. Babamla aynı anda ayağa kalktılar.
"Ben de dükkâna gideyim."
"Ben seni bırakırım baba."
Babam tebessüm edip Talha'nın omzunu sıktı. "Sağ olasın evladım."
Annemin ellerini öptükten sonra babam, ben ve o evden çıktık. Arabasının ön kapısını açıp babamın oturmasını bekledi. Terbiyeli damat. Onun bu saygılı hâllerini gülümseyip arka koltuğa yerleştim. O da yerine oturunca arabaya çalıştırıp babamın berber dükkânına doğru gitmeye başladık.
Bana şu anın hayalini kur deseler kuramazdım. Babam ve evleneceğim adam yan yana oturmuş gülüşerek konuşuyorlardı. Onların henüz yolun başındayken anlaşması beni çok mutlu etmişti. Talha göründüğünün aksine yumuşak kalbe sahip bir adamdı. Aileye önem veren biriydi, gelenek göreneklerine bağlıydı. Bu zamana kadar bir kere bile babamla annemin elini öpmediğini görmemiştim. Karşılarında saygıyla duruyor, rahat davranmıyordu. Aileme olan saygısı onun bendeki yerini daha özel kılıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİZ & ASKERİN YARİ (RAFLARDA)
Ficción históricaBirbirine yabancı iki yara vardı. Sadece iki tane asla kabuk tutmayan kabuk tutsa dahi sürekli bir yerlere takılıp, her seferinde yeniden kanayan iki yara... Merhem yoktu, ilaç yoktu, bir tedavisi ya da doktoru yoktu! Birbirine panzehir iki yaraydı...