3

3.8K 225 14
                                    

Oturduğum yerden kalkıp Bae'yı Kore sokaklarında kovalamaya başladım. Restoran gibi olan alandan Bae'yi kovalayarak çıkarken Oppaların kahkaha attığını duymuştum.

O! Bae! Kim olduğunu sanıyor ki bana kirli çamaşırlarını veriyor! Bana nasıl davranıyor? Kendini ne sanıyor? Tüm sinirim ve ayrıca da ona alan gıcıklığım tüm gücü ayaklarımda birikmişti!

Bae benden iki kat daha hızlı koşuyor, ne yaptığını soruyordu! Ne mi yaptın?

1) Beni aşağıladın!

2) Ailen yok mu? dedin ki bunu unutmaya çalışıyorum.

3) Yeni tanıştığım insanların yanında kafama içinde terli, pis kıyafetlerle dolu bir spor çantası attın.

'' Beni kovalama kısa şey, senden daha hızlı koşuyorum. Ben bir dansçıyım! '' dedi. Nasıl olur da hem konuşup hem de koşabiliyor. Bu salağın yapabildiği tüm yetenekler bu olsa gerek.

Fotoğraflardan hatırladığım kadarıyla Han Nehri olan yere varana kadar peşinden koştum. Bir yandan bana laf yetiştiren 80'lerin dedesi bile nefes almakta zorlanıyordu. Derin nefesler alarak yere oturdum. Elinde tuttuğu spor çantasını tekrar yanıma fırlatarak karşıma oturdu. Ona dik dik bakmaya bile gücüm kalmamıştı. Salak şey! Kim dedi sana 'April senin hizmetçin ' diye. Ünlü bozuntusu! Paradise'ın gereksizi! Ona sövmeye devam ederken bana baktığını fark ettim.

'' Seni salak! İnsan bir içini açar da bakar. '' dedi. Somurtmayı bırakıp çantayı ona doğru fırlattım.

'' Seni de pis kıyafetlerini de görmek istemiyorum! Bir de içini açıp bakacakmışım. Başka bir isteğin var mı? '' dedi. Bu sözcüklerimden sonra düşünürmüş gibi sol elini çenesine götürdü.

'' Bana kahve al. Açım! '' dedi.

'' Azıcık gücü olsaydı burada seni döverdim! '' dedim ve ayağa kalktım. Geldiğimiz- deli gibi koşturduğumuz yere doğru yürümeye başladım. Salak şeyin ne yaptığı, yapacağı veya yapmak istediği umurumda değildi. Eve dönüp kendi yalnızlığımla savaşacaktım. Evet bunu yapacak sonra da şarkı yazacaktım.

'' Kore'yi tanımıyorsun. Beni bekle! '' dedi arkamdaki beyaz kafa. Duymamış gibi davranarak yoluma devam ettim.

*****

'' Kayboldun! '' dedi beni yaklaşık olarak bir saattir takip eden sapık. Kabul. Kayboldum!

'' Sana ne! Ben kayboldum! Sen değil! '' dedim. Yorgunluğum ve açlığım yüzünden kelimeler saçma sapan oluşuyordu. Bir ağaca yaslanarak oturdum. Tek yapabildiğim buydu. Oturmak.

'' Kollarım ağrıyor. Al şu çantayı! '' dedi. Suratına bile bakmadan cebimdeki telefonu çıkarttım.

Yönetmenim 14 arama, 10 mesaj. Zengin şey. O kadar kontörü nereden buluyorsun.

Bayan Min 5 arama, 2 mesaj. Fazla geç kalmıştım ve çalışacak kadar kuvvetli değildim. Beni çok merak etmiş olmalı.

Hoon Oppa 4 arama, 1 mesaj. Mesajı anlamıyordum.

'' Al şunu. Eğer çantanın içine baksaydın sadece kıyafetlerin olmadığını anlardın. Salak! '' dedi. Gözüme sokmaya çalıştığı dosyayı aldım. Bir sürü yazı ve şekil vardı.

KORECE: 24 harften oluşuyor (Aşağıdakileri ezberle). Tek sayfayı bile okurken gözlerim ağrımıştı.

'' Bu ne? '' dedim.

'' Korece dersin. Hepsini ezberle ve o dizilerle birlikte şarkıları da dinle! '' dedi. Hayır! Emir verdi.

Karnımın guruldadığını hissettim. Açım! Hem de deli gibi.

Famous Love ✔ | KaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin