6

2.5K 184 10
                                    

'' April! '' diye bir ses ile kafamı yukarı kaldırdım. HYO. Oppa ve Bae ... Aman Tanrım saçları.

'' Oppa! '' dedim ve HYO. Oppa'ya sarıldım

'' Ve Bae. Saçların? ''

'' Evet! Artık bana beyazlı dede diyemeyeceksin! '' dedi. Ona pis pis sırıtarak baktım. Çok farklı olmuştu.

'' Hala 90'lı yaşlarında yaşlanmamaya çalışan dedelere benziyorsun! '' dedim. Fazla yakışıklıydı. Hem de çok! Ne diyorum ya?

'' İnsanlara hala laf atıyorsun değil mi bebeğim? '' diye bir ses duydum. Bebeğim? Arkamı dönüp baktım ve...

'' Edward! '' diye çığlık atarak ona sarıldım. HYO. Oppa'nın ve Bae'nin homurdandığını duymamazlığa geldim. Onu çok ama çok özlemiştim. Edward 'ı ... dostumu...

'' Ya! Korece bilmiyorsun. Ve Bae ile konuşmamı ... '' dedim İngilizce. Özürlü gibiydim. İlk önce İngilizce konuşuyordum. Bir hafta sonra Korece konuşmaya başladım ve şimdi de Edward ortaya çıkarak tekrar İngilizce konuşmama sebep olmuştu. Edward 'dan ayrılıp Bae ve HYO. Oppa ile tanıştırdım. HYO. Oppa nezaketen onu selamladı ama Bae... Küfretti.

'' Seni s....''. Bae'nin dediği şeye karşı dik dik bakmaya başladım. Uyuz varlık.

'' Ya! Uyuz şey! Kelimelerine dikkat et. O senden daha değerli!'' dedim. Bir an duraksama ile yanlış bir şey söylediğimi kavradım. 'Senden değerli...'. Belki... Olabilir... Edward, Bae'den ... Lanet olsun asla!

'' Peki! '' diye omuz atıp dükkâna girdi Bae. Gözlerim her an dolabilirdi ve orada ağlayabilirdim. Edward bana 'Ne dedi? ' dermişçesine baktı. Yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirdim. Oyunculuk yeteneğimi kullanmaya çalışıyordum. Ağlamamak ve Edward ile iyi vakit geçirmek. İmkânsız bir şey istiyordum.

'' Bak burada çalışıyorum ve ramen yapıyorum. Bu ablanın adı Bayan Min! '' dedim ablayı göstererek. Bae bana dik dik bakıyordu. Üzgünüm ama Edward benim arkadaşım. Edward'ın kolundan tutup onu arka odaya, kısaca kitap okuduğum, öğle arasında dinlendiğim, eğer acil işim varsa kapıyı kilitleyip üstümü değiştirdiğim odaya götürdüm.

'' Burada kitap okuyor ya da yemek yiyorum. Çalışanlardan ve Paradise üyelerinden başka kimse giremez! '' dedim sırıtarak. Bu doğruydu. Paradise üyeleri muhabirlere yakalanmamak için burada yiyor ve benimle konuşuyorlardı. Bazen abla ile burada oyun oynuyor ve zaman kaybediyorduk. Burası özel bir yerdi.

''Yani ben giremem! '' dedi düşüncelerimin arasından Edward. Ona biraz somurtarak baktım.

'' Evet! Bu arada Korece ne ara öğrendin? '' diye sordum. Pis pis sırıttı.

'' Öğrenmedim! '' dedi. Ne? O zaman nasıl Bae'ye laf attığımı anladı! (?)

'' O zaman Bae 'ye ... '' dedim. Beni anlamışçasına başını salladı ve sözümü kesti.

''Surat ifaden! Ona laf attığını çok belli ediyor! '' dedi ve arka odadan çıkarken elini belime koyup beni kendine çekti. O sırada Bae Edward'a öyle bir bakış attı ki sanki onu öldürecekti. Eğer ben orada olmasam Bae Edward'ı lime lime doğrayacak gibi bakıyordu. Paradise'nun Wolf ve Growl dramasını izlediğimde Bae ve Haniel Oppa'dan çok etkilenmiştim. O adamları... Bir rol bile olsa Hyunshik Oppa'nın dediğine göre Bae küçükken Jazz ve Bale eğitimi almış, yani en ufak bir kavgada tekmesini kullanırsa karşısındaki varlık yok olurdu.

Edward'ın elinden kurtulmaya çalışarak mutfağa döndüm ve bu lanet dakikaların bir an önce bitmesi için Tanrı'ya dua ettim. Lütfen. Bitsin artık ...

Famous Love ✔ | KaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin