Uykulu gözlerle sokağın başında beklerken. Sabaha özgü bir soğuk yanaklarımı yakıyordu. Yaşlı bir adamın gece düşen sokak tabelasını düzeltmesini izliyordum. Tabela bir demire asılı değildi. Sokağın ilk binasının duvarına yapıştırılmıştı. Abi tekrardan yapıştırmaya çalışırken, arada söyleniyor, hareket ettikçe pantolonunun kemerliğine asılı anahtarların sesi aramızdaki sessizliği dolduruyordu.
Hava hala kapalıydı ve karanlıktı. Sabah olma hissini vermiyordu. Gözlerimi arada kapatarak, dinlenmeye çalışıyordum. İki el omuzlarımdan tutunca kafamı dikleştirdim. Fatma, yeşile çalan gözlerini bana dikmişti. Okul tişörtünün üstüne yeşil bir kazak giymişti. Saçlarının önündeki iki tutamı örmüş ve diğer taraflarını açık bırakmıştı. "Günaydın," dedi, sevinçle.
"Birileri 70 net yapmanın sevincini yaşıyor gibi," dedi uykulu bir sesle. Fatma, hafifçe sol şakağıma vurdu. "Birilerinin hala net arttırmamasının kızgınlığı da var," dediğinde somurttum. Fatma'nın bakışından ayrılıp tabelayla uğraşan amcaya, "kolay gelsin," diyerek arkamı döndüm. "Hadi, gidelim artık. Yoksa annem sevdiceğimi bekliyorum sanar," diyerek dünü tiye aldım.
Fatma, hafifçe güldü. "O neydi öyle ya? Anneme anlattığımda güldü."
"Komik çünkü," diyerek Fatma'ya kısa bir bakış attım. "İyice saçmaladı orada."
Fatma, koluma girerek, "o da kötülüğünden yapmıyor," dedi. "Sonuçta eskiden beri buradaymış."
Yüzümü buruşturarak, "evet, kötülüğünden değil, kötülüğümden yapıyor," dedim. Bu konudan bahsetmek istemedim daha fazla. "Neyse, dün bu protein sentezi midir nedir, ona bakayım dedim de anlamadım."
Fatma, "vay, gün tekrarı ha? Bir de çalışmıyorsun güya," dedi alayla. Güldüm. "Çalışsam dünkü sıralama olur muydu Allah aşkına?"
Fatma, koluma vurarak, "tamam tamam, birlikte bakarız," dedi.
Yarım saat sonra okula vardığımızda dersin başlamasına beş dakika kalmıştı. Sınıfın çoğu gelmişti. Sıramıza geçtiğimizde Sude'yi inceledim. Uzun ve kıvırcık saçlarını ensesinde toplamıştı, açık kahverengi gözleri uykusuz halde önündeki defteri okuyordu. Sıraya otururken zihnimde Araz'ın yüzünü ve Sude'nin yüzünü yan yana koydum. Abisine göre Sude daha açık tenliydi. Ama sima olarak anımsatıyorlardı. Tavır olarak da tam tersi gibiydi. Sude daha sakin bir kızken abisi daha atak duruyordu.
Onu izlediğimi hissetmiş olacak ki başını kaldırdı ve bana baktı. "Bir şey mi soracaktın?" demesiyle afalladım. "Yok," diyerek önüme döndüm. Fatma, bana baktı. Sorgucu bir tavırla kırptı. "Yok bir şey," dedim.
Melih'in sesi geldi. "Madem edebiyat çalışacaksın neden sayısal sınıfına geldin?"
"Sana ne?" diye cevap veren Sude'ye Melih, "aman ne çalışıyorsan çalış," diye karşılık verdi.
Fatma'nın yanına sokuldum. "Sude, abisini tanıdığını biliyor mu?" diye sordum. "Evet, görürdü beni abisinin yanında," dedi.
"Bir şey demedi mi? Hani hafif sürtüşme var ya aranızda."
"Ne diyecek ki? Hem niye merak ettin?"
Omuz silktim. "Öylesine," diyerek geri kendi tarafıma geldim. Sınıfa göz atarken Buse'yle göz göze geldim. Gülümsedi. Gülümsedim. Fatma, kime gülümsediğime bakmak için yüzünü çevirdi. Buse'yi görünce o da gülümsedi. Ama yanındaki Ecem de bize dönünce gülüşü soldu. Yavaşça bana döndü. "Nefret ediyorum ondan," dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2630. Sokak
Teen FictionDört duvara sıkışmış hislerinin arasında kalan Nida, sokakların tozu ona değdiğinde kendisini hiç beklemediği bir durumun içinde bulur. Bu toz sadece ona bulaşmamıştır: Bir taraftan sarsıntıya uğrayan dostluğu ve yeni tanıştığı hisleriyle girdiği mü...