Yağmur camıma çarpıp geçerken yorgun gözlerimi kapatmamak için yukarı çevirdim. Tavanda asılı avizenin taşlarına bakarak, "uykumu aç," diye mırıldandım. Yanımdaki sandalyede oturan Fatma, "kahveni iç, açılır," dedi. Başımı indirdim ve Fatma'ya baktım. Denemesinde takıldığı soruyu çözmeye çalışıyordu. Düzensiz topuz yaptığı saçlarından çıkan saç telleri elinin tersiyle alnından çekti. Gözleri sorudayken, "kahveni iç," diye tekrarladı.
Masanın üzerinde, trigonometri fasikülümün üzerinde duran siyah kupayı elime aldım. Bir yudum alarak yüzümü ekşittim. "Fatma bu ne?" diye laflayarak geri bıraktım. Kalemi sorunun üzerine bastırdı ve bana baktı. "Tanıştırayım o zaman: filtre kahve."
"Berbat bu," dediğimde kalemi kaldırıp hafifçe alnıma vurdu. Gözlerimi aniden kapattım ve tekrar açtım. "Uykunu anca bu açar."
"Açmasın, uyuyacağım ben."
Fatma bacağını kırarak tek ayağını sandalyeye koydu. Kolunu dizine yasladı. "Analiz yapmadan ne uyuması?"
Omuz silkerek, "midem bulanıyor bu denemelerden," diye konuştum. Fatma, gözlerini kıstı. "Ben bayılıyorum çünkü." Tek eliyle bacağını kaşırken, "hele bitsin, çöpe atacağım bunları," dedi.
Tereddüt ederek, "atma, bana lazım olabilir," dedim. Fatma, hızla bana döndü. "Saçma laflar etme, gideceğiz ilk yılımızda."
"Ben senden eminim ama kendimden değilim."
Fatma, denemeyi kapattı ve kenara koydu. "Neden sınava 2 hafta kalmış gibi konuşuyorsun? Az kalmış olsa bir kez daha dene diyeceğim de önünde koca bir zaman var." Kupamı alarak fasikülü denemesini koyduğu yere koydu. Önüm boşaldığında, "aç denemeni," dedi. İşten kaçmak için saate baktım. 20.45. Şaşırmış gibi yaparak iki elimle ağzımı kapattım. "Saat çok geç, ben gitmeliyim."
Fatma, "yalancı, annen 10'a kadar izin verdi," diyerek beni azarladı. Koluma vurdu, "aç dedim," diye tekrarladığında, "of," diyerek oturduğum sandalyenin dibindeki siyah çantamı açtım. Buruşuk bir halde çantayı kaplamış olan denemeyi çıkartarak masaya koydum. Fatma, denemeyi hızla aldı ve karıştırmaya başladı. Sayfaları gezerken, "dil bilgisi hep boş," dedi. Ardından matematiğe geldi. Göz attığında, "sana bir matematik testi lazım," dedi ve bana baktı. "Sen test çözmüyorsun, değil mi? Konuyu öğrenip bıraktın hep."
Gözlerimi kaçırarak kitaplığına baktım. Fatma, "ah Nida," diye söylendi. "O Sude nasıl seni geçti acaba?"
"Benim kimseyi geçmek gibi bir derdim yok ki."
Fatma, denemeyi parmakları arasında tuttu. "Neden? Diğerlerinin derdi seni geçmekse sen de öyle ol."
"Kimsenin derdi beni geçmek değil."
Fatma, güldü. "İki güne kendini arttır bakalım Ecem'in gözü kimin üzerinde?" Ardından gözlerini kıstı. "Ki seni 11. Sınıfta rakip görürdü. Beklediğinden düşük olduğun için şu an seni takmıyor."
İmayla Fatma'yı süzerek baktım. "Beni sattığın zamanlar yani?" Fatma, mahçup bir sesle, "Nida!" dedi son harfi uzatarak. "Hani kapatmıştık o defterleri?"
"Ben kapattım zaten. Ama Ecem kapatmış gibi değil."
"O daha zor kapatır. Çevresi değişmedi ki."
Kaşlarımı kaldırdım. "Sen değiştirdiğinden mi kapattın?" diye sorduğumda denemenin sayfalarını açarak göz gezdirdi. "Çevre değil de birinden," diye mırıldandı. Bana açılacağını düşündüğüm an konuyu değiştirdi. "Evet, devam edelim," dedi. "Sosyalde coğrafyan eksik, o herkese eksik gerçi." Yüzümü astım. Sanırım asla bilemeyecektim ne olduğunu. Omzumu düşürdüm, "sorma," dedim. "O da var daha."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2630. Sokak
Teen FictionDört duvara sıkışmış hislerinin arasında kalan Nida, sokakların tozu ona değdiğinde kendisini hiç beklemediği bir durumun içinde bulur. Bu toz sadece ona bulaşmamıştır: Bir taraftan sarsıntıya uğrayan dostluğu ve yeni tanıştığı hisleriyle girdiği mü...