SAFİR VE KEHRİBAR

97.2K 2.5K 140
                                    

Uzandığım koltuktan yavaşça kalktım ve pencerenin olduğu tarafa doğru yürümeye başladım. Cama doğru iyice yaklaştığımda İstanbul'un güzel manzarasına dair bir şeyler aradım. Ama burası kıt kanaat geçinen ailelerin yaşadığı, yıkılmış ve yanmış evlerin olduğu bir mahalleydi. Çocuklar gülüşüp her şeyden habersiz bir şekilde oynarken babamın sesini işittim.

Babam doğuştan kör bir adam, her zaman "Gördüğüm en güzel renk siyah, duyduğum en güzel koku annenin kokusu." derdi. Hayata gözlerini sonu gelmeyen bir karanlığa açan babam, gökyüzünün mavisine, gün batımının sarısına hasret bir adam.

"Mine." dedi güçlü sesiyle. Ona doğru döndüğümde yamuk şekilde bağlanmış kravatına hüzünle baktım. Evde her zaman takım elbise ya da gömlek giyerdi. Annemin güzelliğinden mahrum olsa da, göremediği karısına hoş gözükmek isterdi.

Annem ise evlere temizliğe giden, evin direği lakabını alan bir kadındı. Babası ve annesini trafik kazasında kaybetmiş, onların kaldığı enkazdan hiçbir zaman çıkamamış olan güçsüz bedene sahip biriydi. Dedesi onu bir müddet yanına almış daha sonra da evden bir boğaz eksilir mantığıyla dedesinin tabiriyle kör bir adama "kakalamıştı." Annem bana bunları anlattığında babamın, odasında sessizce ağlayışını duymuştum. Ona belli etmeden yürüdüğüm holden kapıya doğru daha da yaklaşırken benim nefesimi hissetmiş ve "Gözyaşlarımın rengi kanım kadar kırmızı mı kızım?" diye sormuştu. Soluğum boğazıma düğümlenmiş bir şekilde onun yanına gidip, içli içli ağlamıştım.

Bir de benden 3 yaş küçük bir kız kardeşim vardı. Yakın bir zamanda kan kanserine yakalandı ve gözlerimizin önünde günden güne yok oluyor. Babam onu yanına çağırıp sevdiğinde tutam tutam gelen saçlarına bakıp ağlıyor, kaderine lanet okuyordu. Umut adı verilen o umutsuz duyguya dair pek bir şey barındırmıyordu. Yattığı yatakta bir defter tutuyor ve yaşadığı gün sayısını hesaplıyordu. Onun bu halsiz bedenine bakarken vücudumdaki her organın acıyla kaburgalarıma battığını hissediyordum.

Ben Mine Doğan, 19 yaşında hukuk 1. sınıf öğrencisi bir kızım, adaletin ve kanunun işlediği mesleğime aykırı olarak sattığı ruhuna bıçak darbeleri savuran ve şeytanla anlaşma yapacağını bilmeden umutsuzca sevdiklerini kurtarmak için dibi görünmeyen bir boşluğa atlayan, kirli bedenin savunmasız sahibiyim.

SAFİR VE KEHRİBAR (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin