Başımın ağrısıyla birlikte gözlerimi açtım, en son bizi yarı baygın halde arabaya taşıyorlardı. Koluma ve ayaklarıma baktım bağlamamışlardı. Çift kişilik bir yatakta yatıyordum, yatakda doğruldum ve odayı detaylı bir şekilde incelemeye başladım. Karşımda büyük bir televizyon, onun dışında bir kapı ve tepemde de bir tane klima vardı. Oda beklediğimden daha büyüktü, yataktan kalktım ve odanın diğer bölümlerine ilerledim. O kadar şeyden sonra beni bağlamalarını beklerdim ama bağlamamışlardı ve ben bunun iyimi yoksa kötümü olduğunu bilmiyordum. Odanın diğer bölümüne geldiğimde büyük bir Amerikan mutfakla karşılaştım, çift kapaklı buzdolabı vardı ve mutfak son teknolojiyle döşenmişti,nerede olduğumu bilmiyordum ama para konusunda sıkıntılarının olmadığı kesindi. Aklıma gelen şeyle hızlıca mutfağa girdim ve çekmeceleri kurcalamaya başladım. Gözüme işe yarar birşey çarpmadı, hemen sağ tarafımda kalan diğer çekmeceyi açtım, tırtıklı ve uzun bir ekmek bıçağı vardı hemen onu aldım ve sessizce kapıya yöneldim,artık buradan çıkmam gerekiyordu.
Kapı siyah va cam bir kapıydı Kapı'da kulp yerine el izi okuma teknolojisi vardı. Elimi dairenin içine yavaşça bastırdım...dairenin etrafını kırmızı bir ışık çevrelemişti ve kapı açılmadı. Hemen bir daha denedim... yine aynısı olmuş kapı açılmamıştı.Sinirlenmeye başlamıştım hem bizi zorla bu bilmediğim yere getirmişler hem çıkmama izin vermiyorlardı. Demirden de buraya geldiğimden beri haberim olmamıştı, bir an önce buradan çıkmam lazımdı, o anda el okuyucunun üzerindeki düğme dikkatimi çekti, kapıyı zorlamaya başladım ama yerinden kıpırdamıyordu son çare elime bıçağı alıp kırmızı düğmeye bastım. Dairenin içinde "Çağrı gönderildi" diye bir ifade çıktı ve hemen kayboldu. Elimde bıçakla kapının yanında beklemeye başladım. Ne olacağı hakkında hiçbir fikrim yoktu, nereye çağrı göndermiştim?, kapının yavaşça açılmasıyla düşüncelerim son buldu. İyice geriledim ve gelen kişiyi görmeye çalıştım.Benden birkaç santim uzun siyah giyimli bir adamdı, kulağında kulaklığı ve belinde de bir adet tabancası vardı. Tam adama doğru ilerliyordum ki duyduğum sesle yere çakıldım. "Bence o bıçağı indirsen daha iyi olur." birkaç saniye tereddütden sonra bıçağı yatağın üzerine fırlattım, karşımda ki adam yüzünü yavaşça bana döndü. Beklediğimden daha yakışıklıydı ve sanki yüzünde ki tüm ciddiyet kaynağı kaşları gibiydi...
"Bıçağı indirdiğine göre artık konuşabiliriz, ben Salih" cümlesini bitirip elini bana doğru uzatmıştı.Elimi uzatıp uzatmamak arasında gidip gelirken, en sonunda zarar gelmeyeceğine karar verip elimi uzattım.
"Barış."
Memnun oldum Barış...Çok şey merak ettiğinin farkındayım, hepsinin cevabını alıcaksın ama öncelikle şunları söyleyim, arkadaşın güvende ve size burada kimse zarar veremez."
Kafamla onayladım kendinden emin konuşmuştu şimdilik bu adama güvenmelimiydim bilmiyorum. Ama güvenmekten başka çarem yoktu. Cümlesiyle birlikte düşüncem son buldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yanılgı
Bilim KurguGünler tüm normalliğiyle devam ediyordu. Ama bir gün o deprem gerçekleşti. Herkes depremin sıradan bir deprem olduğunu sandı, kimse aksini düşünmemişti.Barış da bu depremden sonra hayatına kaldığı yerden devam etmeye çalışacaktı.Ama hiç beklemediği...