Bölüm 18

418 16 1
                                    

Bölüm 18

Ertesi sabah ilk dersime iyice hazırlanabilmek için erkenden uyandım. Her yurt odasının kendi banyosu vardı, buna minnettardım çünkü herkese açık tuvaletleri kullanmaktan nefret ederdim. Susan'ı uyandırmamaya dikkat ederek parmak ucunda banyoya ilerledim, ona benden nefret etmesi için başka sebep vermeye ihtiyacım yoktu. Öfke sorunları mı var bilmiyorum ama benden gerçekten nefret ediyor ve hep bir şeyden dolayı öfkeleniyor. Neden hiçbir fikrim yok. Ayrıca horluyor, hem de çok fena. Uyumayı imkansız hale getiriyor. 

Duş alıp hızlıca saçları havluyla kuruladıktan sonra ne giyeceğime karar vermek için dolabımın önüne ilerledim. Kimsenin eskiden nasıl giyindiğimi bilmediğinden tarzımı değiştirme fikrim umuyorum ki işe yarayacaktı. Eski giyinişim hakkında tek fikri olan Calum'du ama ne giydiğime dikkat ettiğini hiç sanmıyorum. Pembe bir elbiseye karar verdim. Okula elbiseyle gitmek hiç düşünmeyeceğim bir şeydi ama bu elbise bana gerçekten tam oturuyor. Üstü çivilerle süslenmiş beyaz sandaletleri seçtim çünkü bütün gün topuklularla yürümeyi istemiyorum. Makyajımı çok hafif yaptım ve saçlarım hala nemli olduğundan onla sonra uğraşmaya karar verdim. Şu an ihtiyacım olan şey kahve. Üniversitede olmak geç saatleri de beraberinde getiriyor ve kahve ilk talepler arasında. Kampüsün merkezinde çok uygun ufak bir kahve dükkanı var. Ses yapmadan kapıdan çıktım ve kahve dükkanına gittim. Yolda yanımdan geçen birkaç erkeğin bakışlarını hissettim ki bu çok rahatsız ediciydi. Eski kıyafetlerimle kimse bana bakmazdı o yüzden bu elbiseyi giydiğime pişmanım. Kahve dükkanına girince rahatladım ve içeride sadece birkaç insanın olduğunu gördüm. Hızlıca kasiyere kahvemin parasını ödedim ve tezgahın orada siparişimin hazır olmasını beklemeye başladım. 

"Seni burada görmeyi beklemiyordum." Bir ses beni ürküttü. 

Arkama döndüm ve Ashton'ı gördüm. "Tanrım, Ashton, kalp krizi geçiriyordum." Elim göğsümün üstünde konuştum. 

"Bir şey unutmadın mı?" Ağırlığını diğer ayağına verirken bir çeşit ipucu verdi. Kafam karışmış bir şekilde ona baktım, ne ima ettiğini anlamamıştım. Daha sonra aklıma geldi. Kahretsin, dün akşam yemeği için onunla buluşacaktım.

"Ben çok kötü bir arkadaşım." dedim çalışanlardan biri bana kahvemi uzatırken. 

"Hayır değilsin. Ama telafi amaçlı gelip benimle oturabilirsin." dedi ve iki kişilik masanın sandalyesini çekti. Oturdum ve kahvemden bir yudum aldım ve sıcak sıvının beni uyandırması için boğazımdan akmasına izin verdim. "Ee, beni ektiğin şanslı kişi kim?"

"Ne?" Neyden bahsettiğini bilmiyormuş gibi sordum.

"Hadi Valerie, şanslı kişi kim?" Tekrar sordu. Eğer ısrar edecekse direkt ona söyleyebilirdim. 

"Ben şanslı demezdim çünkü çoğunlukla kavga ettik." dedim masanın üzerindeki kahve bardağıma bakarken.

"Kiminle kavga ediyordun?" Sesinde şaşkınlık ve endişe vardı. 

"Calum." Çok belliymiş gibi söyledim. "Ama sorun yok, artık arkadaşız. Aslında onunla konuşmayı planlamıyordum. Bir anda kapıma geldi ve neden ona kızgın olduğumu anlatmamı istedi. Zamanın büyük bir kısmında tartıştık ama şimdi arkadaşız."

"Peki, bu iyi." dedi Ashton kahvesinin kalanını içerken. "Bugün birilerinin çok şık giyindiğini fark ettim."

"Biliyorum, pişman olmaya başladım." Kalkıp bardağımı atmaya giderken itiraf ettim.

Masaya geri gelirken beni baştan aşağı süzdü. "Hayır, bence seksi görünüyorsun."

"Kapa çeneni." Gülerek omzuna vurdum ve tekrar yerime oturdum. 

aşkın peşinden koşmak ;; cth {Türkçe Çeviri}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin