Bölüm 34

276 12 0
                                    

Bölüm 34

**Valerie'nin Bakış Açısı**

"Toplandın mı?" Calum'un sesi ardına kadar açık olan kapıdan geldi. Çok geçmeden eski bir kamp çantası elinde, vücudu kapının pervazına yaslanmıştı.

"Neredeyse." İhtiyacım olan son birkaç şeyi valizime koydum, ağzına kadar dolmuştu. 

"Sadece bir haftalığına gidiyoruz, Valerie." Odanın içine girdi ve yanıma gelince durdu. "Neden bütün odayı topluyorsun?"

"Her şeyin yanımda olduğuna emin olmak istiyorum." Yumuşak çoraplarımı ararken kaşlarımı çattım. Dünyada en çok sevdiğim şeyler onlar ve onlar olmadan gitmeyi reddediyorum. 

"Bu da ne?" diye sordu Calum, Susan'ın tarafına gidip başucundaki biblosunu aldı. Daha iyi inceleyebilmek için yakından baktı. Yanına gittim ve parmaklarıyla sıkıca tuttuğu baş kısmı büyük oyuncak biblo Yo-Yo Ma'ya baktım. 

"Geri koy onu." dedim sertçe. "O, Susan'ın büyük kafalı oyuncağı Yo-Yo Ma ve bu odanın fotoğrafik hafızasına sahip. Eğer biraz olsun hareket ettirirsen anlayacaktır."

"Çello çalan mı? Neden onun oyuncağı var ki onda?" Calum elinde olmadan kahkahalara boğuldu. Orijinal yerine olabildiğince yakın bir şekilde geri koydu. 

"Onun idolü gibi bir şey." diye açıkladım, ses tonumdan ciddi olduğum anlaşılıyordu. "Artık hiçbir şeye dokunma, tabi seni bulup uykunda öldürmesini istemiyorsan."

"Tanrım, gerçekten o kadar kötü mü?" Odanın benim olan kısmına geri gelirken gülüşü yavaşça durdu. 

"Bilmiyorum." dedim valizimin fermuarını çekerken. "Ama öğrenmek istemiyorum."

Valizimi yataktan indirmeye çalıştım ama ne yazık ki bunu yapabilmek için fazla zayıftım. Sertçe çektim ve yaklaşık 2 dakika çabalamamdan sonra yere indirmeyi başarabildim. Egzersiz yapmaya başlamam gerek. "Bana da sorabilirdin." Sırıttı ve bana doğru gelip valizi kaldırdı. Hızlıca ona teşekkür ettikten sonra odadan çıktık. 

Sidney'ye olan uçuş sakin ve şaşırtıcı şecerede rahattı. Biletimiz ekonomi sınıfındandı ama boyun yastığım ve kulak tıkaçlarımla bütün dünyayı susturabildim. Calum beş dakika geçmeden uyuyakaldı ve başını omzuma koydu. O rahattı, ben rahattım. Bir şeyi değiştirmeye gerek yoktu.

Onun evine yaklaştıkça kalbim hızla atmaya başladı. Sonunda durduğumuzda kalp krizi geçireceğime emindim. Ailesiyle tanışacağım için neden bu kadar gergindim bilmiyorum, ancak bütün yolculuk boyunca bu andan endişe duyuyordum. Calum benim annemle ilk tanıştığı zaman pek de iyi bir başlangıç yapmamıştı, onun ebeveynleriyle aynı sorunu yaşamayı cidden istemiyorum. 

"Ebeveynlerinin burada kalmama bir şey demeyeceğine emin misin?" O anahtarı kontaktan çıkarırken yutkundum. 

"Yüzüncü kez söylüyorum, senin kalacak olmandan çok mutlular." Rahatlatıcı bir şekilde gülümsedi ve elini omzuma koydu. Endişelenmemem için yaptıkları sadece iki bin kat daha fazla gergin olmama sebep oluyordu. "Hadi gidelim." Arabadan çıktı, bagajı açtı ve çantalarımızı aldı. Hızlıca valizimi ondan aldım. Yardıma muhtaç görünmek istemiyorum. 

Onu taşla döşenmiş girişe doğru takip ettim, odunların üstünde kırmızı boyalı bir kapı vardı. Evi hiç de beklediğim gibi değildi. Girişin etrafında şık ışıklar ve lüks bir içiyle iki kat daha büyük olmasını bekliyordum. Şu an gördüğümü çok daha fazla beğenmiştim. 1920lerin Hollandalı Koloni tarzı minik, ılık sarı bir dış ve pembe, mavi ve mor ortancalarla dolu mükemmel bir bahçe. Rahat ve samimi görünüyordu, hayal edebileceğim herhangi bir şeyden çok daha iyiydi. 

aşkın peşinden koşmak ;; cth {Türkçe Çeviri}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin